Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama, ikinci ve son “Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi”ni 6 Şubat’ta açıkladı. Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice da, aynı gün Brookings Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada belgeyi kamuoyuna sundu. Bir önceki strateji raporundan farklı olarak, belgenin içeriği, tehdit öncelikleri ve hedefleri bu kez Washington’da fazla tartışma yaratmadı. Başkan Obama’nın bundan sonra kalan iki senelik döneminde dış politika konusuna, Rusya ve IŞİD meselesi gibi birkaç kaçınılmaz konu dışında, öncelik vermeyeceği ve daha çok iç politika ve ekonomiye yönelik çalışmalar içinde olacağı uzun bir süreden beri konuşuluyordu. Dahası bu sınırlı dış politika gündeminde önümüzdeki iki sene içinde hangi konuların öne çıkacağını da Başkan Obama bundan yaklaşık üç hafta önce yaptığı “State of the Union” konuşmasında ortaya koymuştu. Bu sebeple belgeden beklentiler de oldukça sınırlıydı.
29 sayfalık bu belgenin asıl odak noktası, ABD’nin dış politikası ve güvenlik politikası, karşılaşabileceği muhtemel sorunlar ve bu sorunlarla baş etmek için kullanabileceği yöntemler, mekanizmalar ve taktikler değil. David Rothkopf gibi kimi dış politika gözlemcileri bu sebeple ulusal güvenlik belgesiyle ilgili yaptığı değerlendirmelerde belgede birçok unsurun yer aldığını ancak temel olarak ayırt edilebilecek bir stratejinin bulunmadığını ifade ettiler. Her ne kadar önümüzdeki dönemde uygulanacak strateji konusunda bazı bölümler bulunsa da belge genel olarak tehdit algılamalarının ve Obama ve yönetiminin son altı yılda dış politikada ve ulusal güvenlik alanında izlediği politikaların rasyonalitesinin anlatılmasının öne çıktığı bir metin olarak değerlendirildi. Özellikle altı sene içerisinde elde edilen dış politika başarılarına aşırı vurgu bazı uzmanların belgeyi fazlasıyla övüngen ve self-promosyoncu bulmasına sebep oldu..