14 Temmuz 2015’te Viyana’da BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya ile İran İslam Cumhuriyeti arasında imzalanan nükleer mutabakat gerek Ortadoğu siyasetinin geleceğini belirleme noktasında, gerekse nükleer silahların sınırlandırılması konusunda uzun vadeli sonuçları olabilecek bir anlaşmadır. Anlaşmanın uygulanıp uygulanmayacağı; başarılı neticeler alınıp alınmayacağı ve İran ile Batı arasında güven inşasına katkı sağlayıp sağlamayacağı halen belirsizdir ancak bu konulardaki engelleri aşmak için önemli bir hamle yapılmıştır. Bu hamlenin gözlemcisi ise uluslararası toplum ve kamuoyu olacaktır. Mutabakata çok uzun süren bir müzakere süreci ile varılmıştır ve son derece detaylı bir metne imza atılmıştır. Bu anlaşma ile İran tarihin g.rdüğü en sert nükleer denetim rejimlerinden birini kabul etmiş oldu ancak bunun karşılığında da uluslararası toplumun meşru ve muteber bir akt.rü olarak kabul edilme imkanına sahip oldu. Bu anlaşma niteliksel olarak İran ile Batı arasındaki büyük uzlaşı mutabakatı olarak anlaşılmamalıdır. Böylesi bir mutabakata ancak uzun yıllar sürecek güven inşası sonunda ve belli testlerin başarıyla aşılması ile ulaşılabilir. Ancak mutabakat bu doğrultuda atılmış ve ilişkilerin y.nünü yeniden belirleme kabiliyetine sahip bir adım olarak okunabilir.
Anlaşma olduğu gibi uygulanabilirse İran’ın nükleer silahlar edinmesi oldukça zorlaşacak; öte yandan ambargoların kalkması İran ekonomisinde hızlı bir gelişimin .nünü açacak ve İran’ın bölgesel etkinliğini artıracaktır.