2017 yılının ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisinde, bölge ve dünya genelindeki gelişmelerle birlikte iç faktörlerin etkili olduğu bir dönem yaşanmıştır. Küresel ekonomi, ilk çeyrekte korumacı bir ticaret politikası izlemeye çalışan Trump yönetimindeki ABD’nin ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki seçim süreçlerinin oluşturduğu siyasi risk algısının etkisi altında kalmıştır. Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) 15 Mart’ta faiz oranını 25 baz puan artırması ve bu artışların yıl içinde devam edeceğini açıklaması gelişmekte olan piyasalar için temkinli bir durum oluşturmuştur.
Dünya genelinde bazı gelişmekte olan ülkelerin büyümede yüzde 1 eşiğini zor yakaladıkları ve AB ortalamasının yüzde 1,7 olduğu bir ortamda Türkiye, gelişmekte olan ülkeler içerisinden ayrışarak ekonomik büyüme bakımından oldukça önemli bir seviyeye ulaşmıştır. Bölgesinde yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye, büyüme hikayesini istikrarlı bir şekilde devam ettirme yolunda adımlar atmaktadır.
Başarısız darbe girişimi sonrasında 2016 yılı son çeyreğinde yüzde 3,5 ve yılsonunda ise yüzde 2,9 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi, aynı gidişatı 2017 yılı ilk çeyreğinde de devam ettirmiştir. Özellikle ihracat, turizm ve kamu harcamaları 2017 yılının ilk çeyreğinde yaşanan ekonomik büyümede kendini net bir şekilde göstermeye başlamıştır. Dünya Bankası gibi kurumların Türkiye hakkındaki raporlarını son dönemde olumlu bir şekilde revize etmeleri ilerleyen süreçte de bu büyüme trendinin devam edeceğini gösterir niteliktedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH), 2017 yılı birinci çeyrekte bir önceki yılın aynı dönemine göre beklentilerin üzerinde bir artışla yüzde 5 oranında büyümüştür (Grafik 1). Böylece 2017 yılı ilk çeyrekte üretim yöntemine göre cari fiyatlarla GSYH 641 milyar 584 milyon TL’ye ve ABD doları cinsinden 173 milyar 780 milyon dolara ulaşmıştır..