Ukrayna’da 2004 yılında Turuncu Devrim’i meydana getiren ulusal ve uluslararası dinamikler on sene sonra farklı bir senaryo ile tekrar sahne aldı. Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in 21 Kasım 2013 günü AB Ortaklık Anlaşması’nı imzalamayı belirsiz bir süreliğine ertelemesinin ardından sokağa dökülen Ukranyalıların başlattığı protesto gösterileri, polisin aşırı güç kullanımı, yönetimden duyulan memnuniyetsizlik ve daha bir çok iç ve dış bir çok dinamiğin etkisiyle iki ayı aşkın süredir devam ediyor. Olaylar sırasında yaklaşık 10 kişi hayatını kaybederken birçok kişinin de kaybolduğu iddia ediliyor.
Ukrayna’daki gerilim ve olayları anlamlandırabilmek için öncelikle bunların hangi dinamiklerin etkileşimiyle, neden ve nasıl ortaya çıktığının belirlenmesi gerekmektedir. Bu aynı zamanda ileriye yönelik projeksiyonlara ve çözüm önerileri geliştirilmesine de yardımcı olacaktır.
Ukrayna’da bugün yaşanan hareketliliği anlayabilmek için 2004 yılında gerçekleşen Turuncu Devrim’e kısaca değinmek yerinde olacaktır. Sovyet sonrası dönemde, Rusya’ya olan bağlılığını kıramayan, siyaseti belli elit grupların elinden kurtaramayan ve ekonomik şeffaflık, yolsuzluk ve insan hakları karnesini düzeltemeyen Ukrayna’da değişim taleplerinin ilk güçlü sinyalleri 2004 yılında verilmişti. Hileli 2004 devlet başkanlığı seçimlerini Yanukoviç’in kazanmasının ardından sokaklara dökülen Ukranyalılar, iktidar ile yapılan pazarlıklar neticesinde seçimlerin yenilenmesini sağladı. Yenilenen seçimleri Yanukoviç’le yarışan Viktor Yuşçenko’nun kazanmasıyla Ukrayna siyasi arenasında Yuşçenko ve Yuliya Timoşenko gibi ülkenin Rusya’nın boyunduruğundan kurtulup AB ile entegrasyona yönelmesini savunan aktörlerin etkinliği arttı..