23 Haziran 2016 tarihinde İngiltere’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin devamı veya sona erdirilmesi referandumu yapıldı. Ayrılık taraftarlarının "Britain" ve "exit" kelimelerinin birleşimiyle oluşturduğu "Brexit" referandumu, yaklaşık yüzde 52’ye yüzde 48’lik bir oy oranıyla AB’den ayrılık yönünde sonuçlandı. 2015 yılında İngiltere Başbakanı David Cameron’ın bir seçim vaadi olarak başlayan sürecin küresel ekonomi ve küresel finans sistemi üzerindeki etkilerinin özellikle 2016 yılının ilk çeyreğinden itibaren daha da hissedilir hale geldiği görülmektedir. Sürecin ortaya çıkardığı belirsizlik ortamı küresel ekonomideki riskleri artırmış ve IMF, Dünya Bankası, OECD gibi kurumlar 2016 yılı adına yapılan büyüme tahminlerini diğer faktörlerin de etkisiyle aşağı yönlü revize etmişlerdir. Bu olumsuz havayla birlikte sterlin dolar karşısında oldukça değer kaybetmiş ve küresel finans sisteminin güvenli liman arayışına girmesiyle dolar ve altın endeksleri yükseliş kaydetmiştir. Brexit kararı sonucunda, AB ile müzakere sürecinin de yaklaşık iki yıl süreceği hesaba katıldığında mevcut belirsizlik ortamının neden olduğu olumsuz etkilerin küresel ekonomi ve küresel finans sistemini uzun bir süre daha baskılayacağı beklenmektedir.
Londra’nın dünyanın en önemli finans merkezi olduğu göz önüne alınırsa, Birleşik Krallık ve AB bölgesinde yaşanan bu belirsizlik ortamı birçok farklı açıdan olumsuz sonuçlar doğurabilir..