Birçok kişinin dikkatinden kaçtı belki ama Cumhurbaşkanı Erdoğan G-20 zirvesine katılmak için Çin’e hareket ederken tarihi bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısı özellikle Fırat Kalkanı Harekâtı’nın kodlarını vermesi açısından oldukça önemliydi. Aslında Cumhurbaşkanı’nın her cümlesi harekâta dair kamuoyunda merak edilen noktalara ışık tutmaktaydı.
Malum bir süredir Pentagon, Beyaz Saray ve Dışişleri yetkilileri Fırat Kalkanı Harekâtı’ndan ziyade Türkiye’nin YPG’yi vurmasına dair açıklamalar yapıyorlar. Daha önce PKK ve YPG’yi iki farklı örgüt gibi resmetmeye çalışan ABD, şimdi de YPG Fırat’ın batısından çekildi iddialarıyla kamuoyunu etkilemeye çalışıyor. Gerçek şu ki YPG Fırat’ın doğusuna çekilmedi ve ABD “yardımı kesme” tehdidini ete kemiğe büründürmeden çekilmeyecek de… Basın toplantılarıyla dünyanın öteki ucundaki Menbiç’e ayar vermeye çalışan ABD’yi Cumhurbaşkanı bir basın toplantısıyla net bir şekilde uyardı: “YPG’nin Fırat’ın doğusuna geçip geçmediğinin ispatı bizim tespitimize bağlıdır”. Yani dünyanın bir ucundan bizim yanı başımızdaki bir nokta ile alakalı ABD’nin bizi yönlendirme lüksü yok. Bu uyarı aslında ABD’ye bir meydan okuma niteliğindeydi ve harekâtın gidişatıyla alakalı çok merak edilen birkaç soruya da cevap oldu. Birincisi, Türkiye ABD’nin Suriye konusundaki yönlendirmelerini umursamıyor. İkincisi, ABD YPG’ye ne kadar yatırım yapmışsa da bunun Türkiye nezdinde hiçbir değeri yok. Üçüncüsü, Türkiye ABD’ye rağmen YPG’yi vurmaya devam edecek. Dördüncüsü ki buna da noktaları birleştirerek ulaşabiliriz, Türkiye eninde sonunda Menbiç’i de özgürleştirecek.
Bir diğer önemli nokta ise Cumhurbaşkanı’nın özellikle Tel Ebyad’dan bahsetmesiydi. Zira Fırat doğusunda yer alan Tel Ebyad, daha önce ABD’nin hava saldırıları marifetiyle DAİŞ’ten alınmıştı ve PKK/YPG/SDG burada etnik temizlik faaliyetlerine girişmişti. Cumhurbaşkanı bu konudaki hassasiyetini dile getirirken aslında YPG’nin bu noktadan sonra Fırat’ın doğusunda da batısında da hedef olacağının sinyallerini vermekteydi. Hatırlayın harekâtın ilk günlerinde hedefin sınır hattının terör unsurlarından temizlenmesi olduğu en tepeden açıklanmıştı. Bu hedefin gerçekleşebilmesi için ve güney sınırımızın tam anlamıyla istikrara kavuşabilmesi için Afrin’den Kamışlı’ya PKK unsurları hedef olacaktır.
Basın toplantısında dillendirilen belki de en temel nokta Türkiye’nin güneyinde bir terör koridoruna izin verilmeyeceğiydi. ABD tüm yatırımını bu koridora yapsa da Türkiye ne sınırımız boyunca uzanan ne de sınırımızı by-pass ederek oluşturulacak bir PKK terör koridoruna izin verecek. Bu ne demek? YPG’nin Tel Rıfat üzerinden Bab’a ulaşmaya çalışması YPG’yi hedef haline getirecek demek. Aynı zamanda Menbiç’ten batıya doğru kıpırdamaları halinde de vurulacaklarını bilmeliler.
Cumhurbaşkanı Türkiye’nin Cerablus’a yerleşme hesabının olmadığını söyleyerek, DAİŞ ve PKK’dan temizlenen bölgelerin geleceğine dair de ipuçları verdi. Burada en önemli nokta, Türkiye’nin diğer aktörlerin aksine bu bölgelerin demografik yapısına gösterdiği azami ihtimam. Bir bölge gücü olarak Türkiye, sınırında herhangi bir demografik mühendisliğe izin vermeyeceğini söylüyor. Bu sebeple temizlenen yerler, bölgenin yerel aktörleri tarafından yönetilecek. Zaten TSK ile birlikte hareket eden ÖSO bileşenlerinin mezkur bölgelerin yerlileri olması da buna işaret ediyor.
Türkiye en baştan beri dediğimiz gibi kendi göbek bağını kendi kesiyor. ABD ise kendi inisiyatifi dışında gelişen bu harekâtı endişeyle takip ediyor.
[Akşam, 5 Eylül 2016].