Hafta sonu yapılan CHP Kongresi’nde Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde seçim kanununu değiştireceklerini söyleyerek “milletvekillerini liderler tespit etmeyecek” sözü verdi.
Bu konuşmayı gerçekleştirdiği kurultay sürecinde ise şunlar yaşanmıştı.
CHP’nin tüm il kongrelerine “tek aday”la gidildi. Mardin’de tek adaylık konusunda sıkıntı yaşanınca, il başkanı belirlenemedi. Dolayısıyla o ile ait delege kontenjanı da kurultayda boş kaldı.
Kılıçdaroğlu, kongrede tek adaydı. Normalde kongreye, adaylığını delegeler göstermesi gerekiyordu. İstisnai uygulamalardan yararlanılarak, il başkanlarının imzası yeterli görüldü.
Genel başkanlığa aday olan diğer üç ismin, delegelerden gerekli olan 68 imzayı toplayamadıkları açıklandı.
Aslında adaylardan bazıları yeterli imzayı toplamıştı. Ancak “parti içi demokrasi!” işletilerek delegelere imzalarını geri çekme baskısı yapılmış.
İlhan Cihaner, “parti içi demokrasi”nin nasıl ete kemiğe büründürülerek kendi adaylığının engellendiğini şu sözlerle açıkladı:
“Hepinizden imza alındı. 100’ün üzerinde imzayla son iki güne girdik. Ve birçok arkadaşımız bizim ofise gelirken yoldan çevrildi. Belediye başkanlarının, o arkadaşlarımızı aşıyla işiyle tehdit ettiğini gördük.
O genel başkan yardımcılarını da biliyorum. Hepsinden hesap soracağız. Bir yoldaşını nasıl işiyle, aşıyla tehdit edersin sen? Bu alçaklıktır. Şu an genel başkan 80 imzayla önerilecek. Sizin imzalarınız ne oldu arkadaşlar? Türkiye tarihinde ilk kez bir il kurultayda temsilsiz kalıyor. Niye Mardin’e temsilci yapılmadı?”
Cihaner’e uygulanan yöntemin benzeri diğer adaylara da uygulanmış. Gerçi, 24 Haziran seçimlerinin ardından Muharrem İnce olağanüstü seçimli kurultay için yeterli imzayı topladığında da “parti içi demokrasi” işletilmiş ve delegelere baskı yapılarak bazı imzalar geri çektirilmişti.
O dönemde toplanması gereken imza sayısı şimdiki gibi az değildi. Olağanüstü seçimli kurultay için yeterli imza, toplam delegenin yarısı olması gerekiyordu. Dolayısıyla parti içi muhalefet, 622 imzayı noter onaylı olarak topladıklarını iddia ediyorlardı.
Demek ki 2018’den bugüne, muhalif delege sayısı 68’in altına düşmüş.
CHP parti yönetimi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde toplaması gereken 100 bin imzanın bulunmasında küçük partilerin her birinin aday adaylarına gerekli desteğin verilmesini kararlaştırmıştı. Hatta İYİ Parti’ye ihtiyacı olan vekil transferlerini bile bir çırpıda sağlamıştı. Anlaşılan CHP’liler, kendi partilileri olunca siyasi destek konusunda yeterince bonkör davranamıyorlar.
"Bir partinin iç sorunları o partinin üyeleri ve seçmenlerini ilgilendirir" denilerek bu yazıya itiraz edilebilir. Böyle bir eleştiriye normalde itiraz etmem.
Ancak…
Burada sadece bir kısmını özetlediğim gelişmelerin yaşandığı bir parti kongresinde iktidara geldiğimizde “milletvekillerini liderler tespit etmeyecek” gibi bir söz söylenirse, en hafif tanımlamayla, bu biraz gülünç olur.
CHP, parti içi demokrasi söylemini en çok kullanan partidir. Ancak bu söylemin, çoğunlukla parti içi iktidar mücadelelerinin ve hizipleşmelerin üstünü örtmek ya da perdelemek için kullanıldığını herkes bilir.
Demokrasiye geçilmesinden bugüne 70 yıldır tek başına iktidar olamayan bir partinin vaatleri böyle dönemlerde test edilir.
Hatırlayalım, yerel seçimlerden önce CHP’li belediye başkanları verdikleri sözleri, seçilmelerinin ardından hızla rafa kaldırdılar. Ne vadettilerse bugünlerde tam tersini yapıyorlar.
Dolayısıyla, şimdilik ihtimal dahilinde görülmese de, CHP bir gün “dostları ile birlikte iktidara gelirse”, demokrasi konusundaki tutumu, kongrede bir fragmanını izlediğimiz uygulamaların genişletilmiş versiyonu olacaktır.
[Türkiye, 28 Temmuz 2020].