Paralel devlet yapılanmasıyla mücadele devam ediyor. Bu mücadelenin son adımı Zaman gazetesine kayyum atanması. Esasında, gecikmiş bir adım bu. Bunun nedeni paralel devlet yapılanması ile mücadelede devletin bütün organlarının koordineli biçimde hareket etmemesi. Eğer ki paralel devlet yapılanması ile mücadelede Erdoğan uzun süre yalnız bırakılmamış olsaydı karşımızdaki manzara çok farklı olurdu. Şu ana kadar paralel devlet yapılanmasının medya, sermaye, bürokrasi ve uluslararası alanındaki ayakları kırılır, bu şer şebekesi bütün unsurlarıyla çökertilirdi. Erdoğan, bu şebekenin ülke menfaatlerine ne denli zarar verdiğini halka anlatmayı başardı. Ve paralel devlet yapılanmasıyla mücadele bir "siyasi başarı" kriterine dönüştü. Nitekim paralel yapıyla mücadelede Erdoğan'a en büyük desteği halk verdi. Paralel yapıda çok ciddi bir halk düşmanlığı ortaya çıkması belki bu yüzden. Zaman'a kayyum atandıktan sonra paralel yapı bu düşmanlığı gizleyemez hale geldi. Siyaset bilimci kılıklı bir paralel yapı mensubu şöyle yazıyor: "Ülkede 5-6 milyon insan her gün sıra ile meydanlarda asılarak yok edilse, hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam edecek AKP taraftarı ve karşıtı on milyonlarca insan var." Bir başkası halkla "siyasi tercihleriyle bu günleri hazırlayan aziz ve necip milletimiz" diye dalga geçiyor. Paralel devlet yapılanması ile mücadele bugün meşruiyeti tartışılmayan bir mücadele. Buna rağmen, çeşitli şekillerde zaafa uğratılmak istenen de bir mücadele. Bu mücadele demokratik hukuk devleti kuralları içinde ilerliyor. Öyle de ilerlemeli. Fakat bu söylemi kalkan olarak kullanıp da paralel devlet yapılanması ile mücadeleyi savsaklamak başımıza çok büyük dertler açar. Demokratik hukuk devleti kurallarına göre bu mücadelenin sürmesini istemek başka bir şey. Bu şer şebekesini görmezden gelmek ve bir süre sonra da onunla yaşamaya alışmak bambaşka bir şey. Paralel yapı durmuyor. Muhalefet partilerini söylemsel olarak teslim aldılar, fiili olarak da teslim almaya çalışıyorlar. Bir yandan da darbe çığırtkanlığı yapıyorlar. Özellikle uluslararası alanda Türkiye'yi kriminalize etmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Amaçları Türkiye Cumhuriyeti devletini "teröre destek verdiği" gerekçesiyle uluslararası mahkemelerde yargılatmak. Demokrasi ve siyasetin yanında yer almak bunları görüp, bu şer şebekesi ile savaşmayı mecbur kılıyor.
ABD Büyükelçisi işine baksın ABD Büyükelçisi Bass, "Zaman gazetesinin haber yapım sürecine kayyum tarafından müdahale edildiğine dair haberlerden derin rahatsızlık duyuyor"muş! Beyefendi ya Türkiye'de neler olup bittiğini bilmiyor, ya da yaptığı hareketin ne anlama geldiğinin farkında değil. Bu nasıl bir diplomatlık? Siz, büyükelçilik yaptığınız bir ülkenin iç işlerine nasıl müdahale edersiniz sayın Büyükelçi? Ben de sizin bir diplomat olarak bu denli siyasi bir tavır takınmanızdan dolayı derin bir rahatsızlık duyuyorum. Türkiye ile diplomatik bir kriz çıkarma ihtimali belli ki büyükelçiyi hiç korkutmuyor. Eminim Dışişleri Bakanlığı kendisine bir not iletip, nazikçe "sayın Büyükelçi, lütfen demokrasi karşıtı, illegal yapılanmalarla mücadelemizi zaafa uğratmaya kalkmayın" mesajı verir. Sömürge valisi reflekslerini bir zahmet bir kenara bırakın sayın büyükelçi. Bağımsız bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti, kamu çıkarını korumakla mükelleftir ve paralel devlet yapılanması ile mücadele bu mükellefiyet gereğidir. İşinize bakınız.
[Sabah, 7 Mart 2016].