Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın (SETA) hazırladığı "Finansal Spekülasyonlar" raporunda, Türkiye'nin, 2010'dan itibaren tam bağımsız ülke ve yerel güç olma yolunda önemli adımlar attıkça ABD ve onun yörüngesinde bulunan AB eksenli "asimetrik finansal ultra tüzel organizmanın" askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel hamleleriyle karşılaştığı belirtildi.
SETA tarafından Mevlüt Tatlıyer imzasıyla "Siyasileşen Finans ve Finansallaşan Siyaset Ekseninde Finansal Spekülasyonlar" başlıklı bir rapor yayımlandı.
Raporda, hem yerel hem de küresel ölçekte finansal kesimin genel ekonomideki ağırlığının ciddi biçimde arttığı belirtilerek, bu gücün hem finansal kesim hem de bu kesimle ilişkili devletler ve diğer kurumlar tarafından kendi lehlerine ve diğer ülkelerin aleyhine kullanılmaya çalışıldığı kaydedildi.
Küresel veya bölgesel ölçekte nüfuz sahibi finansal kesimlerin, güçlerini kullanarak hedef ülkeler tarafından izlenen iktisat politikasını etkilemeye ve yönlendirmeye çalıştığı aktarılan raporda, küresel hegemonik güç konumundaki ABD ve kısmen bölgesel güç konumundaki devletlerin de mevcut güçlerini korumak ve daha da güçlenebilmek amacıyla ilişkili bulundukları finansal kesimlerin gücünü siyasi saiklerle kullandığı belirtildi.
Raporda, temel hedefin siyasetin finansallaştırılması ve finansın siyasileştirilmesi de olsa bu eylemin adının en geniş çerçevede "finansal spekülasyon" olduğu vurgulanarak, hedef ülkelerin söz konusu finansal spekülasyonlara gösterdiği tepkilerin, ilgili finansal kesimlerce ve bunlarla ilişkili yapılarca "komplo teorisi" olarak reddedildiği kaydedildi.
"Türkiye bağımsız adımlar attıkça hamlelerle karşılaştı"
SETA raporunda, Türkiye'nin, 2010'dan itibaren tam bağımsız bir ülke ve yerel güç olma yolunda önemli adımlar attıkça ABD ve onun yörüngesinde bulunan AB eksenli "asimetrik finansal ultra tüzel organizmanın" askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel hamleleriyle karşılaştığı belirtildi.
Bu çerçevede Gezi Parkı şiddet eylemleriyle başlayan saldırı dalgasının 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte zirveye ulaştığı ve sonraki süreçte de devam ettiği aktarılan raporda, "asimetrik finansal ultra tüzel organizma" tarafından yapılan saldırılarda FETÖ, PKK, DEAŞ ve DHKP-C gibi fiziksel zorlama ve kontrol oluşumlarının oldukça yoğun bir şekilde kullanıldığına işaret edildi.
Gezi Parkı şiddet eylemleriyle birlikte ülke risk priminin arttığı gerekçesiyle söz konusu yapının zihinsel kontrol oluşumu olan finansal medya kuruluşları ve kredi derecelendirme şirketleri aracılığıyla da Türkiye ekonomisiyle ilgili oldukça negatif değerlendirmeler yapılmaya başlandığı belirtilen raporda, "Türkiye’de tüm zamanların en düşük faiz oranları Gezi Parkı şiddet eylemlerinin hemen öncesinde yaşanmıştır. Fakat söz konusu yayınlar neticesinde faiz oranları yükselmeye başlamış, Türk lirası da dolar karşısında belirli ölçüde değer yitirmiştir." denildi.
Raporda, FETÖ'nün 17-25 Aralık hukuk darbesi sürecinde ise baskı altına alınan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB), politika faiz oranını 550 baz puan artırmasının ülke ekonomisine önemli zararlar verdiği kaydedildi.
"ABD'deki dava, 17-25 Aralık'ın devamı"
Yine FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından söz konusu yapıların sahip oldukları ekonomik ve finansal gücü Türkiye’ye karşı daha yoğun bir şekilde kullandığına işaret edilen raporda, finansal medya ve kredi derecelendirme şirketlerinin Türkiye ekonomisinin gerçekte olduğundan çok daha zayıf gösterildiği bir "meta-hikaye" ürettiği belirtildi.
Raporda, Türkiye ekonomisi ve kamu maliyesinin genel olarak oldukça sağlıklı bir görünüm sergilemesine rağmen Fitch, Moody’s ve Standard&Poor's'un, darbe girişiminden sonraki süreçte Türkiye’nin kredi notunu düşürme veya kredi görünümünü durağana çevirme yoluna gittiği hatırlatıldı.
SETA raporunda, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla aleyhine ABD’de açılan davanın da "asimetrik finansal ultra tüzel organizma" bünyesindeki bir fiziksel zorlama ve kontrol oluşumu olan FETÖ tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan 17-25 Aralık hukuk darbesinin doğal bir devamı niteliğinde olduğu vurgulandı.
Raporda, "Bu dava, 2013 ve sonrasında Türkiye’ye karşı yürütülen çok boyutlu soğuk/sıcak savaşın başka bir cephesi hüviyetindedir ve Türkiye’nin siyasi risk primini yükseltmek, Türkiye ekonomisine direkt ve dolaylı yollardan zarar vermek ve finansal piyasalarda dalgalanmaya ve istikrarsızlığa yol açmak amacıyla kullanıldığı yönünde oldukça güçlü bir izlenim vermektedir." yorumu yapıldı.
"Referandum öncesinde de finansal spekülasyonlar yapıldı"
İlgili "asimetrik finansal ultra tüzel organizmanın" Türkiye ekonomisine yönelik gerçekleştirilen çeşitli finansal spekülasyonların da arkasında yer aldığına işaret edilen raporda, şu ifadelere yer verildi:
"2016 ile 2017 sonu arasında Türkiye’ye karşı üç önemli finansal spekülasyon gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte dolar kuru ekonomik gerekçelerle izah edilemeyecek ölçüde dalgalı bir seyir izlemiştir. Belirtmek gerekir ki bu finansal spekülasyonlardan ikisi Türkiye için hayati derecede önemli olan Nisan 2017 Cumhurbaşkanlığı sistemi referandumu öncesinde gerçekleştirilmiştir."
SETA raporunda, kredi derecelendirme şirketleri, düşünce kuruluşları ile finansal medya ve kurumların Türkiye ekonomisine dönük yaptıkları ekonomik büyüme tahminlerinde sürekli ve ciddi biçimde yanılmalarının da oldukça anlamlı olduğu belirtildi.
[AA, 18 Mayıs 2018]