SETA > Yorum |
Ekonomi Kurumlarının Yeniden Mimarisinde Daha Güçlü Merkez Bankası

Ekonomi Kurumlarının Yeniden Mimarisinde Daha Güçlü Merkez Bankası

Merkez Bankasını güçlendiren ve makro ihtiyati politikalar dediğimiz politikaların karar alıcısı durumuna gelmesi, Merkez bankalarının kredibilitesini daha yüksek bir kurum haline getirecek.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin tartışmaların odak noktalarından birisi de bürokratik vesayet. 16 Nisan referandumun sonucunda “Evet” çıkması halinde kamunun kurumsal yapısında, özellikle de bürokraside değişiklikler yapılması kaçınılmazdır.

CB sisteminin gereklilikleri, bürokratik vesayeti azaltma arzusu ve mevcut kurumların etkinlik seviyesi bahse konu yapılanmada belirleyici olacak. Yeniden yapılanma sonrasında bürokraside etkinliği azaltan başat unsur konumundaki yatay işleyişlerin minimize edilmesi sağlanabilecektir.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile bürokraside gerçekleşecek bir yeniden yapılanma sürecinin ekonomi tarafında kaçınılmaz hale gelen Kurumların yeniden mimarisi için hayati bir fırsat olduğu aşikâr. Ekonomi kurumları dendiği zaman ise, doğal olarak, akla ilk olarak merkezi konumda ve baş aktör olan Merkez Bankası gelmektedir.

YENİ DÖNEMDE YENİ MERKEZ BANKASI

Merkez Bankalarının asli görevi fiyat istikrarını sağlamaktır. AK Parti iktidarı ile birlikte para ve maliye politikalarında sağlanan uyum ve başarı ile enflasyon hızla düşüş sürecine girip, enflasyon tek haneli rakam bandına inmiştir. Fakat, nihai hedef olan %5 çizgisine halen ulaşamadık.

Başka bir ifade ile, düşük enflasyon bandı üzerinde bulunan kabuk kırılamamıştır.

Diğer taraftan, 2008 küresel finansal krizinin de tetiklediği sorunlarla birlikte Merkez Bankalarına fiyat istikrarını sağlama görevinin yanına “finansal istikrarı sağlama” görevi de eklendi. Finansal istikrarın artan önemi, Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalar için makro ihtiyatlı regülasyonları (makro prudential) ülke ekonomi politikalarının merkezine taşımıştır.

Bilindiği üzere, makro ihtiyatlı politikalar kapsamında kredi piyasası gelişmeleri büyük önem arz eder. Başka bir ifade ile, kredi piyasasını etkilemeden fiyat istikrarı ve finansal istikrar konusunda anlamlı sonuç almak imkansızdır.

Ülke özelinde yaşadığımız tecrübeler gösterdi ki, TCMB'nin kredi piyasasını etkileme yönünde sahip olduğu politika araçları (zorunlu karşılıklar v.b.) oldukça sınırlı sonuçlar doğurmuştur.

Dolayısıyla, kredi piyasası üzerinde daha etkili politika araçlarına sahip olan BDDK'nın devreye girmesi gerekmiştir. BDDK'nın kredi karşılıkları üzerinden yaptığı düzenlemelerin çok daha etkili olduğunu gördük. Nihayetinde, hem dünya örneklerinde hem de Türkiye örneğinde görüldüğü üzere, salt para politikası araçları ile fiyat ve finansal istikrarı sağlama yolunda arzulanan sonuçlara ulaşmak mümkün olmamaktadır.

EKONOMİ KURUMLARINDA ÇİFT BAŞLILIK

Önümüzdeki döneme baktığımız zaman, en azından, kısa ve orta vadede, makro ihtiyatlı politikaların merkezi konumunun devam edeceğini öngörmek zor değil. Bu halde, fiyat ve finansal istikrarı sağlama yolunda ekonomideki çift başlılığın kaldırılması yerinde olacaktır.

Aslında siyasetteki çok başlılığın ekonomideki bir nevi karşılığıda bu oluyor.

BDDK'nın Bankacılık sektörüne ilişkin düzenleme ve denetleme fonksiyonlarının TCMB'ye aktarılması ile bu çift başlılık giderilebilir. Böylelikle, fiyat ve finansal istikrar konularında karar vermede “yatay” diye ifade edebileceğimiz süreçler ortadan kalkacak, daha hızlı ve etkin kararlar alınıp proaktif politikalar hayata geçirilebilecektir.

Yani, Merkez Bankasının para ve kredi araçlarıyla donatılması yani güçlü bir hüviyete kavuşması, hem hızlı karar verebilmesi hem de para ve kredi piyasalarında etkinliğin artırması açısından daha önemli hale geliyor. Kurumsal yapıda yapılacak değişiklikle, Merkez Bankası tarafından son dönemlerde sıklıkla kullanılan farklı “politika bileşimlerinden” de kurtulmuş olacaktır.

Bu yeniden yapılanma süreci aslında Merkez Bankasını güçlendiren ve makro ihtiyati politikalar (risk azaltıcı) dediğimiz politikaların karar alıcısı durumuna gelmesi, hem Merkez bankalarının kredibilitesini daha yüksek bir kurum haline getirecek hem de uygulanacak politikalarda geniş manevra alanı bulmasına yardımcı olacaktır.

Dolayısıyla, 16 Nisan referandumu açıkçası nasıl idari sistemde çok başlılığın ortadan kaldırılmasına vesile olacaksa, ekonomi kurumlarına da var olan birden çok başlılığın ortadan kaldırılmasına ve ekonomi kurumları arasındaki senkronizasyon probleminin çözülmesine ve dolayısıyla birçok kurumun yeniden yapılanmasında da bir fırsat olacaktır.

[Yeni Şafak, 6 Nisan 2017].