İtalya'nın Palermo kentinde çok sayıda ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen Libya Konferansı'ndan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Okay başkanlığındaki Türk heyetinin çekilmesiyle -ilgili devlet kurumlarının yakından takip ettiği ancak kamuoyunun uzun süredir gündeminde olmayan- Libya bir kez daha tartışılmaya başladı. Peki Türk heyeti neden Libya Konferansı'ndan çekildi? Çekildi çünkü orada ortaya çıkan görüntü Libya krizi ve çözümsüzlüğün özeti niteliğindedir. Türkiye'nin tepkisi bu görüntüden çözüm çıkmayacağına yöneliktir. Mısır ve darbeci General Halife Haftar'ın (deklare edilen programda olmadığı halde) Türkiye'nin olmadığı bir toplantı yapılması noktasındaki ısrarına uluslararası toplum rıza göstermiştir. Zaten Mısır ve Haftar'ın bu oyunbozan oldubitti mantığı Libya'da alışık olduğumuz bir durumdur. Zira Mısır ve Haftar (ve onların yönlendiricisi BAE) her zaman Libya'da bütün uluslararası resmi mutabakatların dışında hareket etmekte, uluslararası bütün mutabakatların altını boşaltmaktadır. BM öncülüğünde devam eden müzakereler sonucunda 2015 sonunda imzalanan Libya Siyasi Anlaşması'nda (LSA) Libya siyasetinin ana hatları çizilmişken Mısır ve Haftar anlaşmayı hiçe sayarak ülkenin doğusunda çatışma, batısında kriz çıkartmaktadır. Uluslararası toplum durumu göre göre bu aktörlerin oldubittisine imkân tanımaktadır. LSA, (2015 sonunda gerçekleştirilen) Roma toplantısı ve (2017 ve 2018'de gerçekleştirilen) Paris görüşmelerinde alınan kararlar ve çizilen siyasi çerçevenin hayata geçirilmesi noktasında uluslararası toplum yetersiz kalmıştır. BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame'nin sunduğu yol haritası Haftar'ın dayatmaları nedeniyle hayata geçirilememektedir. Palermo, Mısır ve Haftar'ın oldubitti siyasetinin tartışmaya açılarak küresel mutabakatla çözüm geliştirilmesi gereken bir adresken sahadaki oldubitti siyaseti buraya taşınmıştır. Bu nedenle toplantı anlamsızlaşmış, çözümden biraz daha uzaklaşılmıştır. LSA'nın uygulanmasında yaşanan sorunlar ya da Palermo'da yaşanan krizlerin kaynağında Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) yönlendirdiği bölgesel blok (Mısır ve Haftar bu bloktadır) yer almaktadır. BAE, kendisi ve müttefiklerinin bütün imkânlarını Libya'da kendi vizyonunu çerçevesinde bir siyasi düzen inşa etmek için harekete geçirmektedir. Mısır'daki Sisi rejimi ya da Kaşıkçı krizinin merkezindeki Muhammed bin Selman'ın (MSB) siyaset yapma biçimi BAE'nin temsil ettiği bölgesel dizayn projesinin somut halidir. Bu blok Libya, Tunus ve Yemen'de aynı senaryoyu farklı formlarda hayata geçirme arayışındadır. Libya, sadece Libya değil BAE'nin bölgeyi dizayn etmek için verdiği mücadelenin duraklarından biridir. Sisi yönetimindeki Mısır, Libya konusunda bu bloğun en etkin aktörlerindendir, Libya'nın doğusunda Haftar'ı askeri ve lojistik olarak desteklemektedir. MSB'nin etkin olduğu Suudi Arabistan Selefiliğin radikal bir yorumu olan Medhaliliği Haftar yararına ülkenin doğusu ve batısında örgütlemektedir. Medhali Selefiler bir taraftan silahlı birliklerle iç içe geçerek güvenlik sektöründe BAE-Suudi Arabistan lehine etkin olurken camileri, radyo ve televizyonları propaganda araçları olarak kullanmakta ve toplumsal taban kazanmaya çalışmaktadır. Ürdün de Haftar'ın askerlerini eğitmektedir. Bu blok ayrıca bazı siyasi isimleri ülke genelinde, farklı yerel aktörleri kendi bölgelerinde parlatarak siyasi arenada da kendisine yakın isimleri güçlendirme arayışınadır. Fransa'daki bağlantıları dahil küresel erişim ağını kullanarak darbeci Haftar'a meşruiyet kazandırmaya çalışan bu blok diğer taraftan Abu Dabi'de mukim emekli Batılı ve ABD'li istihbaratçılar üzerinden geliştirdiği operasyon planlarını Muhammed Dahlan gibi isimler üzerinden bölgede yürütmektedir.
Türkiye'nin Libya siyaseti
Türkiye tarihi sorumluk bilinci nedeniyle, Libya'daki krizin çözümü için uluslararası toplumla birlikte hareket ederek bu bloğun kullandığı asimetrik araçları kullanmaktan kaçınmıştır. Fasta'da devam eden müzakereleri, ondan çıkan LSA'yı, LSA'nın başarıya ulaşması için gerçekleştirilen Roma ve Paris toplantılarını ve BM Özel Temsilcisi Gassan Selame'nin yol haritasını desteklemiştir. Uluslararası mutabakatlarca belirlenen meşru aktörler dışında Libya'da muhatap kabul etmemiştir. Libya krizinin çözümüne ilişkin bütün bölgesel ve küresel aktörler Türkiye gibi net ve şeffaf pozisyon alırsa krizin çözümü mümkün olabilir. Bir başka ifadeyle BM, İtalya, Fransa ya da çözüm girişiminde bulunan herhangi bir taraf bölgesel aktörlerin Libya'ya illegal müdahaleleri karşısında kararlı bir tavır takınırsa çözüm mümkün olabilir. Yerel ve uluslararası mutabakatlar sonucunda meşru kabul edilen aktörler net bir şekilde tanımlanarak gayrimeşru aktörlerin çözümü tıkamasına izin verilmemelidir. Mısır-Libya sınırında Libya'ya yönelik silah ambargosunun uygulanmasında görülen sorunlar, Halife Haftar'ın askerlerinin Ürdün'de eğitim görmesi, BAE'nin doğu bölgesinde bulunan hava üsleri ve Suudi Arabistan'daki dini otoritelerin yönlendirmeleriyle hareket eden dini grupların varlığı Libya'daki çözüm çabalarını akamete uğratan parametrelerdir.
[Sabah, 17 Kasım 2018].