SETA > Yorum |

Türkiye'nin Afganistan'da Artan Rolü

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Haziran 2009 tarihinde Afganistan ve Pakistan’a dört günlük ziyareti ile Türkiye’nin Afganistan’da artan rolü tekrar gündeme gelmiştir. 2005 başından itibaren Türkiye-Afganistan arasındaki karşılıklı ziyaretlerin yoğunlaşması, iki ülke arasındaki temasları hızlandırmıştır.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Haziran 2009 tarihinde Afganistan ve Pakistan’a dört günlük ziyareti ile Türkiye’nin Afganistan’da artan rolü tekrar gündeme gelmiştir. 2005 başından itibaren Türkiye-Afganistan arasındaki karşılıklı ziyaretlerin yoğunlaşması, iki ülke arasındaki temasları hızlandırmıştır.

 Daha sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de 26–27 Şubat 2007 tarihlerinde Afganistan’a giderek Türkiye’nin en üst düzeyde ülkeye verdiği önemi açıkça ortaya koymuştur. Bunların dışında da çeşitli seviyelerde karşılıklı ziyaretler gerçekleştirilmiştir. Davutoğulu’nun ziyareti de önümüzdeki dönemde Türkiye’nin Afganistan ve Pakistan’da proaktif bir politika izlemeye devam edeceği izlenimini vermektedir. Bununla birlikte, Davutoğlu’nun yapacağı bu ziyaret, BM Güvenlik Konseyinin dönem başkanı olan Türkiye’nin küresel aktör rolünü oynadığı ve pekiştirdiğine de işaret etmektedir. Bu şekilde, Türkiye, Afganistan ve Pakistan sorunlarında uzmanlığına başvurulan küresel bir aktör olma seviyesine gelmektedir.

Türkiye’nin Türk Silahlı Kuvvetler (TSK) liderliğinde Afganistan’da yürüttüğü yapıcı faaliyetler ise Afganistan ve Türkiye arasındaki ziyaretlerin yoğunlaşmasının ve Türkiye’nin artan rolü ve etkinliğinin temel zeminini oluşturmaktadır. Türkiye’nin Afganistan’da başta Uluslararası Güvenlik ve Yardım Kuvveti (ISAF) çerçevesindeki katkıları sadece Afganistan, ABD ve NATO açısından değil, uluslararası toplum tarafından da takdirle karşılanmaktadır. TSK’nın iki kez başarılı bir şekilde üstlendiği ISAF’ın Kabil Bölge Komutanlığını, önümüzdeki dönemde (Ağustos-Kasım 2009) üçüncü kez üstlenmesinin bölgede Türkiye’nin ağırlığını artıracağı beklenmektedir. Bir anlamda başta bölge halkı olmak üzere Afganistan yönetimi, NATO ve ABD’nin de Türkiye’nin komutanlığı devralmasını bekledikleri söylenebilir. NATO kuvvetlerinin operasyona çıkarken ve dönerken yasak olmasına rağmen saldırıya uğramamak için konvoylarına Türk bayrağı çekmeleri, TSK’nın Afganistan halkı içindeki saygınlığını ve kendilerine verilen önemi açıkça göstermektedir. Bu nedenle, TSK’nın ISAF komutanlığını üstlenmesi bölgedeki bütün aktörlerin beklentisi haline gelmiştir. TSK’nın bu saygınlığı ise Milli mücadele yıllarından ve Atatürk’ün Afganistan’a özel önem atfetmesinden kaynaklanmaktadır.

 

Türkiye’nin Afganistan sorununun çözümünde askeri araçların yetersiz olduğu ve esas olarak ülkenin yeniden yapılandırılmasına dair tezlerinin ancak Nisan 2008 tarihinde NATO’nun Bükreş zirvesinde benimsenmeye başladığı görülmüştür. Afganistan sorununa karşı NATO’nun sivil-asker yaklaşımını uygulayacağını ifade etmesinden sonra da tam olarak uygulamaya geçirilemeyen yaklaşımı, Türkiye’nin Kasım 2006 tarihinde Vardak İl İmar Ekibini kurmasıyla NATO’dan önce başlattığı dikkat çekmektedir. Bu şekilde Türkiye, Afganistan’ın yeniden yapılanmasına ağırlık vererek 77 milyon dolar değerinde çeşitli projeleri devreye sokmuştur. Haziran 2008’de Paris Konferansı’nda Afganistan’ın yeniden imarına olan katkısını 200 milyon dolara çıkarmıştır. Ayrıca, 2001 yılından itibaren askeri alandaki katkılarının (Afgan ordu ve polis gücünün eğitimi gibi) toplam değeri 100 milyon dolara ulaşmıştır. Bununla birlikte, Türkiye, 200 milyon dolar yatırımı ile Afganistan’daki en büyük yatırımcı ülke konumuna yükselmiştir.

Türkiye’nin sosyo-ekonomik ve güvenlik düzeyinde yürüttüğü politikasının bölgesel boyutunu ise (ABD’nin Afganistan ile Pakistan’ı bir araya getiremediğini yaparak) Türkiye-Pakistan-Afganistan Üçlü Zirve toplantısı ve Ankara süreci oluşturmaktadır. Nisan 2007’de üç ülke arasında başlatılan Ankara süreci sonunda Türkiye, Afganistan ile Pakistan’ı bir araya getirerek bölgedeki sorunların çözümünde bölgesel yaklaşımı gerçekleştirmeyi başarmıştır. Bu şekilde Afganistan’daki sorunun önemli kaynaklarından biri olan Pakistan’ın sorunun çözümünde yapıcı rol üstlenmesi sağlanarak üç ülke arasında ortak çalışma grubunun kurulması kararlaştırılmıştır. Temmuz 2007’de ortak çalışma grubunun ilk toplantısı yapılarak işbirliğinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Ekim 2007 tarihinde TOBB öncülüğünde Afganistan ve Pakistan arasında ekonomik işbirliğinin kurumsal yapısı oluşturulmuştur. Aralık 2008 tarihinde ise İstanbul’da ikinci üçlü zirve toplantısı icra edilerek taraflar arasında askeri işbirliği, terör ve uyuşturucu ile mücadele alanlarında güvenlik işbirliğinin hayata geçirilmesinde mutabakat sağlanmıştır. En son Nisan 2009’daki üçüncü zirvede taraflar arasında istihbarat alanında işbirliği yapılması kararlaştırılmıştır. Zirvenin istihbarat gibi bir alanda dahi işbirliğini tesis etmesi ise toplantıların kat ettiği mesafeyi çarpıcı bir şekilde göstermektedir. Ayrıca, Türkiye’nin liderliğinde başlatılan üçlü zirve toplantılarının ABD, Rusya ve İran’ın da uygulamaya geçirmeye çalışması, bir anlamda bu ülkelerin Türkiye’nin izinden gittiği anlamına geldiği gibi aynı zamanda Türkiye’nin bölgede öncü bir politika izlediğini de açıkça göstermektedir.

Diğer taraftan, Afganistan’daki terör ve şiddet olaylarının son günlerde artan oranda Pakistan’a kayması, Türkiye’nin kendi inisiyatifinde başlattığı üçlü zirve ve ortak çalışma grubunu daha işlevsel ve hayati öneme taşımaktadır. Afganistan’daki istikrarsızlığın Pakistan’a kaymasında Afganistan ile Pakistan arasındaki 2430 km’lik sınırın kontrol altına alınamaması ve terör örgütlerinin sine qua nonu (olmazsa olmazı) olan güvenli bölge ihtiyacını bu sınırda karşılaması etkili olmaktadır. ABD’nin baskıları sonucu Pakistan ordusunun bölgeye operasyonlar düzenlemesi ise ülkede zaten var olan istikrarsızlığı ve terör faaliyetlerini paradoksal biçimde artırmaktadır. Bunda başarısız ve zayıf  devlet haline gelen/getirilen Pakistan’ın elindeki nükleer silahların Taliban ve El-Kaide terör örgütüne geçmesi riski nedeniyle ABD’nin Pakistan’a yönelik nükleer silahlardan arındırma politikası izlemesi de bölgede istikrarsızlığı artırmaktadır. Türkiye’nin buradaki rolü bölge politikasını ve özellikle Pakistan’ın geleceğini etkileyebilecek/belirleyebilecek önemi haizdir.

Sonuç olarak; Türkiye’nin Afganistan politikası sınırı olmayan yakın komşusu, dost ve kardeş ülke temaları düzleminde gelişmektedir. Türkiye’nin Afganistan’da devlet inşası, güvenlik ve istikrar sağlama alanlarında artan rolü, ABD’nin Afganistan ve Pakistan Özel Temsilcisi Richard Holbrooke tarafından da “Türkiye, Afganistan’da büyük faktördür” şeklinde teslim edilmektedir. Türkiye’nin bölgede rolü artarken başta ABD olmak üzere NATO’nun Türkiye’nin bu konumunu kullanmaya yönelik politika izledikleri söylenebilir. Buna rağmen Afganistan politikasında da görüldüğü gibi bölgedeki sorunlara karşı Türkiye, ABD ve NATO ekseninin dışında kendine özgü bir politika izlemektedir. Nitekim Moskova’da düzenlenen Şangay İşbirliği Örgütünün Afganistan toplantısına üye olmamasına rağmen Türkiye’nin ilk defa özel olarak davet edilmesi, izlenen politikaların bir sonucu olarak değerlendirilebilir.

 Newsweek Türkiye- 15-21 Haziran 2009