130. sıradayız.
Geçtiğimiz hafta açıklanan 2015 The Global Gender Gap Report (Küresel Cinsiyet Ayrımcılığı/Uçurumu Raporu) kapsamında yer alan 145 ülke arasında, en az ayrımcı 130. ülkeyiz. Tersten bakarsak, kadın ayrımcılığında dünya 16.sıyız demek oluyor.
İyi ki; S. Arabistan, Mısır, İran, Pakistan vb. var da, daha da düşmemişiz diye geçiyor insanın aklından. Hele de akla hayale gelmeyecek birçok ülkenin Türkiye'ye açık ara fark attığını görünce, bizdeki sorunun dinamiklerini anlamak icap ediyor.
SAĞLIKTA 1 NUMARAYIZ
Önce endeksten bahsedeyim: Cinsiyet ayrımcılığı endeksi, kadına verilen önemi ekonomik gelişimden (mümkün olduğunca) bağımsız bir şekilde değerlendirmeyi amaçladığından, seviyelere değil açıklara odaklanıyor. Bu bağlamda, ülkelerin performansını belirleyen 4 alt endeks var. Ekonomik katılım/fırsat, eğitim, sağlık/yaşam ve siyasi yetkiden oluşan bu kategoriler, toplamda 14 göstergeden oluşuyor. Neden 130. sırada yer aldığımızı anlamak için de; bu alt endekslerdeki oransal notlarımıza bakmamız gerekiyor.
Evvela en çarpıcı olanıyla başlayayım: Sağlık ve yaşam grubunda dünya 1.leri arasındayız. Hem cinsiyet oranı, hem de sağlıklı yaşam beklentisi göstergelerindeki yüksek notlarımız, bizi bu kategoride 0,98 puanla en tepeye taşımış. Bu da demek oluyor ki; endeks dâhilindeki yaşamsal kapsamda Türkiye'de kadın-erkek arasında pek bir fark yok.
EĞİTİM AÇIĞI KAPANMAK ÜZERE
Aslına eğitimde de fena değiliz. 1 üzerinden 0,957 puanla kadın-erkek eşitliğinde mükemmele yakınız. Bununla birlikte, skorlar dünya çapında oldukça üst düzeylerde olduğu için, bu puanla bile ancak 105. olabilmişiz. Yine de eğitim performansımızın, ortalamamıza ciddi bir destek verdiği ortada.
Bu bağlamda, şunu da ekleyeyim: Rapor, Türkiye'nin 2010 yılından beri toplam skorda düzenli bir iyileşme içinde olduğunun altını çiziyor. Ve son 10 yıldır da, dâhil olduğumuz Avrupa ve Orta Asya bölgesinde eğitim ve sağlık endekslerinde en çok yol kat eden ilk 3'in içindeyiz. Dolayısıyla, bu iki kategoride durumumuz iç açıcı diyebiliriz.
AMMA VELAKİN
Amma velakin, kalan iki alt endekste durumu batırmışız. Ekonomik katılım ve fırsatta 0,459 seviyesinde düşük bir puan almamızın arkasında, her zaman konuştuğumuz kadınların zayıf işgücü katılımının yanı sıra, “benzer iş için” ücret eşitsizliği de var. Nitekim ortaya çıkan ücret eşitsizliği oranı şunu söylüyor: Benzer bir iş için erkekler ortalama 100 TL alırken, kadınlara 62 TL layık görülüyor.
Bir kısmı bu gerçeğe de bağlı olarak, kişi başı gelir seviyesinde de ciddi bir açık göze çarpıyor. Türkiye'de kadınlar ortalama 10.967 dolar kazanırken, erkeklerin ortalama kazancı 27.836 dolar. Erkeklerin kadınlardan 2,5 kat fazla kazandığını gösteren bu bulgu, ücret eşitsizliklerinin yanı sıra, iş niteliklerinde de belirgin bir açık olduğunu ima ediyor.
Tam da bu çıkarıma örnek olarak, bir diğer gösterge daha dikkat çekiyor. Yasa koyucular ve üst düzey yöneticiler arasında çok az kadına rol veriyoruz. İlgili grupta her 100 kişiden 87'si erkek!
Profesyonel ve teknik çalışanlarda ise, durum biraz daha hallice: 37-63. İşgücüne katılımdaki orantısızlık azaldıkça, bu kısım zamanla iyileşebilir diye umalım.
EN AYRIMCI ALAN
Skorlarda en kötü performansı ise, siyasi arenada sergilemişiz: 1 üzerinden 0,103 puan! Rapordaki hesaplamaların 1 Haziran 2015 itibariyle yapıldığını hatırlatarak, nedenini 3 kalemde geçeyim:
*Meclisteki kadın nüfus anlamında, her 100 kişiden sadece 18'i kadın.
*Kabinedeki kadın bakan sayısı erkeklerin 24'te biri… Bir başka ifadeyle, Kabine'nin ancak 25'te biri kadın bakandan oluşuyor.
*Son 50 yılda devletin başında kadın bir liderle geçirdiğimiz sene sayısı ise sadece 3.
Hal böyle olunca, Türkiye'de kadının siyasette esamesinin okunmadığı, rakamlarla da ortaya çıkıyor.
Sonuç olarak ise; endekse göre Türkiye'nin kadın-erkek ayrımcılığında zirveye oynamasında, siyaset ve iş hayatında yaşattığı eşitsizlikler başlıca rol oynuyor diyebiliriz. Demek ki; bu iki kümeye ciddi bir şekilde odaklanmak gerek.
KADIN BAKAN EKSİKLİĞİ
Bu yazıyı kaleme aldığım Pazartesi öğleden sonrası saatlerde Kabine'den henüz bir haber yoktu. O halde bu vesileyle, daha önce Kabine üzerine altını çizdiğim liyakat ve itibar vurgularına, bir de cinsiyet uyarısı eklemiş olayım. Türkiye'nin tarihi kadın bakan eksikliği ayıbı, umuyorum yeni dönemde bir nebze de olsa giderilir. Tabii burada da, liyakat ve itibar esas alınarak…
Sadet niyetine de ekleyeyim: Bahse konu olan endeks, kadın-erkek arasındaki uçurumda ilgili girdileri değil de, çıktıları esas alarak oluşturuluyor. Ve bence, burada mahcup etmesi gereken sonuçları düzeltebilmek için girdilerdeki açıklara odaklanmaya da ihtiyaç var. Öyleyse kanaatimce en temel girdiyi not düşerek yazıma son vereyim: Saygı.
Tabii toplum geneline yayılmış bir saygısızlık sorunu hüküm sürerken, bir de kalkmış, kadına ayrı bir saygı mı bekliyorsun dediğinizi duyar gibiyim. Öte yandan gelin görün ki; her ikisini de yüksek seviyelere taşıma niyeti ve azmi gösterilmedikçe, gelişmiş bir toplum hayalinden bahsetmek biraz tuhaf kaçıyor.
[Yeni Şafak, 24 Kasım 2015]