Pakistan’da merakla beklenen 12. genel seçimler kaygan bir siyasi zeminde, yoğun ekonomik türbülans içinde, derin güvenlik kaygıları arasında ve oldukça hizipçi bir atmosferde 8 Şubat 2024’te düzenlendi. Aşırı siyasi baskılara ve eşitsiz rekabet ortamına rağmen hapiste bulunan eski Başbakan İmran Han’ın Pakistan Adalet Hareketi (Pakistan Tahrik-i İnsaf, PTI) 265 sandalyeli Ulusal Mecliste kazandığı 93 sandalye ile göz alıcı bir seçim zaferine imza atarak 75 sandalyeli Pakistan Müslüman Ligi-Navaz (Pakistan Muslim League-Nawaz, PML-N), 54 sandalyeli Pakistan Halk Partisi (Pakistan Peoples Party, PPP) ve 17 sandalyeli Birleşik Halk Hareketi (Muttahida Qaumi Movement, MQM) gibi ülkenin tecrübeli geleneksel siyasi partilerini geride bıraktı. Ne var ki Mecliste salt çoğunluğu elde etmek için her partiye oyu oranında dağıtılan toplam 70 rezerv sandalye dahil olmak üzere 169 sandalyeye sahip olması gerekmektedir.
Seçim öncesi ve sonrasında yaşanan seçim suistimalleri Pakistan’ın 2024 seçimlerini, girift çıkar rekabetlerinin meydana getirdiği düğümlere, gizli manevralara ve siyasi üstünlük için verilen ezeli mücadelelere bir hal çaresi bulmak için verilecek “destansı” bir çözümleme süreci başlatmış bulunuyor. Seçimlere şaşırtıcı oranda yüksek katılım gösteren Pakistanlı seçmenler antidemokratik güç odaklarına, siyasi muhaliflerin iptal kültürüne, İmran Han’ın başbakanlıktan indirilmesinden bu yana süregelen ekonomik ve siyasi huzursuzluğa, Pakistan Demokratik Hareketi’nin (Pakistan Democratic Movement, PDM) ülkeyi on altı ay düçar bıraktığı bahtsızlığa, kayyım hükümetin gafletine, İmran Han’ın tutuklandığı 9 Mayıs 2023’te yaşanan kışkırtmalara ve tırmanan enflasyona cezayı kesti.
8 Şubat gecesi açıklanan ilk sonuçlara göre, PTI tarafından desteklenen Bağımsızlar, beklenmedik şekilde Mecliste basit çoğunluğu elde etmiş görünüyorlardı. Ancak dizginleri ellerinde tutanlar, onların bu çoğunluğa erişmesini engellemek için belirli seçim bölgelerini hedefleyerek halkın iradesini nokta atışı hareketlerle manipüle ettikleri gibi hile iddialarını inkar etmeyi sağlayacak makuliyette bir oranda sandalye kazandılar. Bu karanlık gecenin ardından göstere göstere yapılan hileler, seçim görevlilerinin şaibeli manevraları, oy pusulalarına müdahaleler, sandık görevlilerinin ve yarışan adayların oy sayımına tanıklık etme haklarını reddetmek suretiyle Pakistan Seçim Komisyonu (Election Commission of Pakistan, ECP) kurallarının göz ardı edilmesi, sonuçların gecikmeli olarak açıklanması ve Pakistan Bağımsız Özgür ve Adil Seçim Ağı (Pakistan’s Independent Free and Fair Election Network, FAFEN) tarafından da teyit edildiği üzere sandık sonuçlarının kaydedildiği 45 numaralı formun tam aksine esasen 45 numaralı forma dayalı olması gereken 47 numaralı formun hileli bir şekilde tablolaştırılması Pakistan ulusunu belirsizlikler yumağının içinde bırakmıştır.
Sonuç olarak ECP tarafından çok sayıda partinin farklı bölgelerden galip çıkarak Mecliste yer alma yetkisi elde ettiği sonuçlar yayımlandı. Bunun sonucunda ortaya, içinde PML-N, PPP, MQM-P, PML-Q, Pakistan için İstikrar Partisi (İstihkam-ı Pakistan Parti) ve Belucistan Halk Partisi’nin (Balochistan Awami Party, BAP) olduğu altı partili melez bir koalisyon modeli çıktı. Gasp edilen yetkisini protesto eden PTI ise “Konuşup halledelim” yaklaşımını reddederek sürecin dışında kaldı. Herhangi bir siyasi partinin mutlak çoğunluğa sahip olmadığı bu melez koalisyon hükümeti, koalisyonu yaşatmak için hayatta kalma içgüdüsüyle hareket ederek siyasi partiler ve askeri kurumlardan oluşan karman çorman bir grubun suyuna gitmeye çalışan bir azınlık hükümeti olmaktan öteye geçemeyecektir.
Ekonomik ve güvenlik sorunlarına rağmen, bedbaht siyasi oluşumlar yığını yeniden siyasi arenada arz-ı endam etmeye çalışıyor. Ne var ki halkın iradesini hanedan siyasetini aratmayacak tarzda gasp etmek, 2020’de kurulan PDM’nin yeni bir versiyonundan başka bir şey olmayan bu koalisyonun meşruiyetini ve güvenilirliğini sarsacaktır. Asıl mesele ise şu: PTI’nın gasp edilen ezici seçim zaferi iddiası yargı tarafından onaylanacak mı? Açıkçası pek de öyle görünmüyor. Zira 128 milyon seçmenin yüzde 52’si oy kullanmaya gitmedi ve oy kullananların yüzde 48’i de oylarının etkisi konusunda kuşkulu. Böylesi bir güven krizi ise demokratik özlemleri, oyun gücünü ve adalet sistemini daha da zayıflatacaktır.
Seçmenlerin yaklaşık yüzde 45’i, 18-35 yaş aralığında ve bu da onların demokratik sürece olan istek ve inançlarını diri tutmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bu seçimin umut verici sonuçlarından biri de Pakistan’ın teknoloji meraklısı gençlerinin tüm siyasi baskılara rağmen sosyal medya ve yapay zekanın gücünü kullanarak durmaksızın verdiği mücadeledir. Geçmiş seçimlerin aksine gençler kapı kapı dolaşarak seçmenleri harekete geçirmiş, seçim sembolü olarak İmran Han’ın meşhur kriket sopasının kullanımının yasaklanmasına ve seçim günü mobil hizmetlerin askıya alınmasından kaynaklı kargaşaya rağmen seçim bölgeleri, adaylar ve semboller hakkında seçmenlere tüm bilgileri sağlamak için çevrim içi kampanyalar ve toplantılar düzenledikleri gibi seçim farkındalığını yaymak için uygulamalar da üretmişlerdir. Geçmiş seçimlere kıyasla benzeri görülmemiş bir şekilde, hile iddiaları ve görünmez gücün siyasi manevraları retorikten ibaret kalmayarak iyice belgelenmiştir. Bu konudaki videolu kanıtlar tüm sosyal medya platformlarında bulunabilir. Bunun bir örneği yerel ve uluslararası medyanın ilgisini çeken Proje 45’tir. Geçmişten farklı olarak halk 8 Şubat’ta oyunu kullanmakla yetinmeyerek kendi iradesini korumak için gece nöbet tutarak sandıklara sahip çıktı.
Seçimlerin diğer bir güzel sonucu da dijital medyadaki gazetecilerin sansürsüz ve yerinde analizler yaparak PML-N’nin ikrah getiren kesin zafer iddialarını ve PTI’yı Pakistan siyasal yaşamından silme çabalarını boşa düşürmeleri oldu.
Pakistan’ın mevcut siyasi söylemine hakim olan en büyük soru, PML-N’nin ikincilik statüsünün kazanılmış mı yoksa ona müesses nizam tarafından özenli bir manipülasyonla verilmiş mi olduğudur. Bu sorunun cevabı, Cemaat-i İslami (JI), Pahtunhva Milli Halk Partisi (Pakhtunkhwa Milli Awami Party), Halkçı Ulusal Parti (Awami National Party, ANP) ve Jibran Nasir, Mustafa Nawaz Khokhar ve Ammar Jan gibi bağımsız adayların, yenilgilerini zarif bir şekilde kabul ederek PTI’nın Form 45’e dayanarak iddia ettiği sonuçları doğrulamalarında yatmaktadır. Mühendis Hafiz Naeem ur Rehman’ın halkın iradesine saygısızlık ederek kendisine haksız bir şekilde verilen koltuğu boşaltma jesti de gerçek bir demokratın ilkeli ahlaki tutumunun bir örneğidir. Benzer şekilde Sindh’deki Büyük Demokratik İttifak (Grand Democratic Alliance) da halkın oylarına hile karıştırıldığı iddiasını protesto etmek üzere iki sandalyesini iade etmiştir. Ayrıca İslam Alimleri Cemiyeti (Jamiat Ulema-e-Islam, JUIF) daha önce askeri kurumlarla yaptığı ortak girişimin aksine, hileli seçimleri protesto etmek amacıyla herhangi bir karma koalisyonun parçası olmayı kesin bir dille reddetti. Özetle Pakistan’ın dört bir yanından 16 siyasi parti, bugün seçimlere hile karıştırılmasını ve halkın yetkilerinin çalınmasını protesto ediyor.
Ülke içinde oldukça gergin bir atmosfer hakim olduğu gibi ülkedeki tartışmalı ve bir o kadar da kritik seçimler konusunda gelen uluslararası tepkilere de kuşkunun hakim olduğu görülüyor. ABD, Birleşik Krallık, Avustralya, BM ve AB seçimlere müdahale edildiği iddialarının özgür ve adil bir şekilde soruşturulması çağrısında bulundu. Seçim sürecinin meşruiyetinin sorgulandığı bir ortamda, yabancı güçler koalisyon hükümetini tanımakta aceleci davranmayacaktır. Bunun sonucu olarak da Pakistan bölgede yaygınlaşan stratejik rekabette güçlü bir rol oynamak yerine iç savrulmalarını ve güvenlik sorunlarını çözmeye daha da fazla odaklanmak zorunda kalacaktır.
İleriye dönük olarak Genelkurmay Başkanı Syed Asim Munir tarafından dile getirilen iyileşme ve uzlaşı, Pakistan Seçim Komisyonunun mağdur adayların endişelerini dostane bir şekilde giderdikten sonra birleştirilmiş sonuçları yayımlamasıyla başlatılabilir. Bu çarpıcı seçim sonuçlarıyla birlikte Pakistan’ın nasıl yönetilmesi gerektiğine dair uzun vadeli bir hesaplaşma başlamış bulunuyor. Seçmenler görevlerini yerine getirmiştir. Demokrasinin kamu yararına mı yoksa sadece kendi çıkarları için mi işletileceğine dair zorluklarla yüzleşmek için sağlam durup durmayacakları ise ülkeyi yönetenlerin sorunudur.
Koalisyonun bir kez daha temerrütle haşır neşir olmaktan kaçınmak için IMF ile anlaşma yapmayı nasıl başaracağını izlemek ilginç olacak. Tabii bu arada siyasi iklim, derme çatma seçimlere tepki olarak başlayan yaygın protestolar nedeniyle değişken olmaya devam edecektir. Ulusal Meclisin 29 Şubat’taki oturumuna kadar PML-N koalisyonunun gelecekteki yörüngesi daha da belirginleşmiş olacaktır. Buna karşılık mevcut senaryolar PTI’nın, yetkileri kendisine iade edilene kadar Meclislerdeki en zorlu, sağlam ve yapıcı muhalefet partisi olduğunu ortaya koymaktadır.
Şurası kesin ki ülkeyi kim yönetirse yönetsin, tüm sorunların temel nedenleri ele alınmadıkça Pakistan’ın uzun süredir devam eden ekonomik problemlerine ve güvenlik sorunlarına çözüm bulmak kolay olmayacaktır. Bu şaibeli seçim sürecinde siyasi yan etkiler, biteviye çekişmeler ve entrikalar, Pakistanlıların şu ünlü siyasi deyimi ekseninde ve ülkenin dört eyaletinden her birinde iradelerinin gasp edilmesine karşı çıkan insanlarının şikayetlerine kulak vererek tersine çevrilebilir: “Oya saygı duy!”
İlgili Yazılar
Uzmanlar Cevaplıyor
Nisan 2022