AK Parti karşıtı blokta yer alan siyasal partiler, ‘Hayır’ın AK Parti’ye karşı çıkmak anlamına geldiğini düşünerek referandumda ‘Hayır’ diyecekler.
Anayasa Mahkemesi’nin referandum sürecini başlatan kararıyla birlikte siyasi partilerin tutumları da netleşmeye başladı. AK Parti haricinde Meclis’te temsil edilen bütün siyasi partiler, görünürde farklı gerekçelerle olsa da aslında aynı gerekçeyle, pakete karşı bir tutum takındılar. Referandumda “Evet” bloğunda yer almayacak olan CHP, MHP ve BDP, tutumlarını seçmenlerine yönelik açıklamalarında, paketin içerdikleri veya içermedikleriyle meşrulaştırsalar da, aslında paketin içeriğiyle ilgilenmiyorlar. Referandumda AK Parti karşıtı blokta yer alan siyasal partilerin tümü referanduma sunulan anayasa paketinin içeriğine itiraz ettiği için değil pakete karşı çıkmanın AK Parti’ye karşı çıkmak anlamına geldiğini düşünerek referandumda “Hayır” diyeceklerdir.
Siyasi partilerin tutumu Diğer partilere oranla, paketin esasına dair görece eleştirel bir tutum ve gerekçeye sahip olan tek parti CHP’dir. CHP, paketin yargının bağımsızlığını hedef aldığı ve AK Parti’nin kendi yargısını oluşturmaya çalıştığı iddiasındadır. MHP, paketin içeriğine yönelik hiçbir somut eleştiriyi dillendirmeden, paketin demokratik açılım politikasının bir devamı ve esasında “Habur hukuku”nu oluşturmaya dair bir teşebbüsün ürünü olduğunu iddia etmektedir. Hangi maddenin ne tür gerekçelerle böyle bir sonuca yol açacağını açıklama ihtiyacı hissetmeyen MHP, anayasa paketini ve referandum sürecini de, tamamen hamasi duygu ve metafizik argümanlarla, demokratik açılım süreciyle ilişkilendirerek milliyetçi seçmende bir reaksiyon uyandırmaya çalışmaktadır. DTP ise paketin Kürt meselesine ilişkin bir içerik taşımadığından hareketle AK Parti’nin kendi ihtiyaçlarını öne alan bir paket hazırladığını iddia etmektedir. Paketi AK Parti’nin öncelikleriyle ilişkilendirerek CHP ile, Kürt sorunuyla ilişkilendirerek de tersinden MHP ile ortak bir zemine yaslanan BDP, referandum sürecini boykot edeceğini ilan etmiştir.
BDP, AK Parti ile aynı tutumu takınarak seçmenini AK Parti’ye yakınlaştırmak istemediğinden Evet dememiş, seçmenine vicdanına aykırı bir tutumu uygulatamayacağını gördüğü için Hayır diyememiş, seçmeninin tercihine güvenmediği için de boykot kararı almıştır. BDP, paketin demokratikleşme açısından taşıdığı olumlu unsurları, (en masum gerekçe ile) oy kaygısıyla görmezden gelerek boykot kararı alırken, bütün kampanyasını da AK Parti karşıtlığına indirgemiştir.
Görüldüğü üzere, referandum sürecinde paketin yasalaşmasını engellemek için uğraş vereceğini açıklayan her üç parti de, paketin içerdiği maddelere tamamen karşı oldukları için paketin karşısında durmuyorlar. Paketin yetersizliğine yönelik argümanlarla pakete karşı çıkıyorlar. Oysa referandumda muhalif olan partiler, paketin eksikliklerini vurgulayarak ne kadar doğru bir tutum alıyorlarsa, bu eksiklikleri pakete karşı çıkmaya vesile kılmakla o denli tutarsız yanlış ve anti-demokratik bir siyaset güdüyorlar. Tutarsız, çünkü değişikliklerin eksik olması, geçmemesini gerektirmez. Bilakis eksikliklerin giderilmesi için daha ileri bir aşamayı teşkil eder. Yanlış, çünkü yetersizliğinden dem vurarak paketi eleştirenler, paketle gelen kısmi özgürlükleri de engellemiş oluyorlar. Anti-demokratik, paketin öngördüğü demokratik unsuru durdurmaya çalışıyorlar.
Dolayısıyla, referanduma karşı çıkan siyasal partiler, paketin içeriğini eksik buldukları için değil, AK Parti’yi hedef almak istedikleri için pakete Hayır diyorlar. Bu da, AK Parti karşıtlığının referandum kampanyasının özünü oluşturacağını gösteriyor. AK Parti karşıtı güç odakları, referandum sürecini AK Parti’ye yönelik bir güven oylamasına dönüştürmeye çalışacak ve referandum sürecinde, paketin içeriğiyle ilgilenmeyip, seçim provasına benzer bir kampanya ile AK Parti hükümetini hedef alacaklar. Referandumda Hayır blokunda yer alan siyasi parti ve aktörlerin esas hedefi, referandumda Hayır sonucunu çıkartmakla sınırlı değil, aynı zamanda, referandumdan en geç 10 ay sonra gerçekleşecek genel seçimlere yönelik bir hesapla AK Parti’yi zayıflatmaktır. Bu şekilde, hem ‘AK Parti gitsin’ cephesine alınan unsurların ittifakı güçlenecek, hem de 1 yıl içinde AK Parti iki defa topluma oylattırılmış olacak.
AK Parti karşıtları ittifakı Oysa anayasa değişiklik paketi, bugüne kadar 15 defa değiştirilen 12 Eylül anayasasında, bu güne kadar yapılan en esaslı değişiklikleri içeriyor. Paketin önemi, doğrudan 12 Eylül failleri üzerindeki yargılama engelini kaldırma sembolizminin yanı sıra, 12 Eylül Anayasasının 27 Mayıs Anayasasından devralarak güçlendirdiği yargısal tahakkümü esas almasından geliyor. Yüksek yargının iki merkezi kurumunu oluşturan AYM ve HSYK’nın yapısını ve üye kompozisyonunu çoğulculaştırmanın yanı sıra, askeri yargının yetkisini ve yapısını düzenleyen maddeler de içeriyor. Paketin 11 maddesi yargıyı ilgilendirirken, 10 maddesi temel hak ve özgürlükleri genişletiyor, geriye kalan maddeler de yasama ve yürütmeyi kapsıyor. AK Parti karşıtı cephenin AK Parti’den kurtulma ihtirası, Türkiye’nin demokratikleşmesinde önemli bir köşe taşı olacak bu paketin yasalaşmasına karşı durarak Türkiye’ye kötülük ediyor. Üstelik bu yeni bir durum da değil. Özellikle, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana, Türkiye’de her türlü siyasal faaliyetin akıbeti, AK Parti karşıtlarının AK Parti’den kurtulma amaçlarına kurban oluyor. Demokratik açılım bunun en önemli göstergesiydi, anayasa değişiklik süreci de aynı yolda ilerliyor.
CHP’yi anladık da MHP ve BDP’ye ne oluyor? Kaderini milletten koparıp yüksek yargı ve bürokrasinin oyun bozma yeteneğine bağlamış CHP’nin, AK Parti’den kurtulma hevesiyle demokratikleşmeyi engelleme çabaları şaşırtıcı değil de, MHP ve BDP de mi, kaderlerini milletten koparıp bürokrasiye devretti? Türkiye’nin çok partili demokrasi tarihi, AK Parti’nin temsil ettiği gelenekle, CHP’nin temsil ettiği geleneğin mücadelesi ve CHP’nin milletten alamadığı gücü bürokrasiden alma yeteneğine aşina.
Ancak, sürpriz olan MHP ve BDP’nin de, ülkenin demokratikleşmesine katkıda bulunacak bir gelişmeyi engelleyecek düzeyde, AK Parti’den kurtulma hevesine angaje olmalarıdır. CHP, tarihsel misyonu ve tabanının taleplerine uygun davranmış oluyor da, MHP ve BDP de mi, kendilerine yeni bir tarih ve taban bulma arayışındalar?