Fransa Anayasa Konseyi'nin Eylül 2010'da anayasaya uygun gördüÄŸü kamuya açık yerlerde peçe takılmasını yasaklayan ve burka veya nikap tarzı örtüyle yüzünü tamamen kapatarak sokaÄŸa çıkanlara cezayı öngören yasa, 11 Nisan Pazartesi günü uygulanmaya baÅŸlıyor. 2004'te türbanlı, baÅŸörtülü veya dini inancı gösteren herhangi bir sembolü taşıyan öÄŸrencilerin devlet okullarına devamına yasak getiren de Fransa idi.
"EÅŸitlik, özgürlük ve kardeÅŸlik" sloganı ile uygarlık tarihinde yeni bir dönemi baÅŸlatan ve Osmanlı da dâhil birçok ülkede hürriyet ve reform hareketlerine ilham kaynağı olan Fransız Devrimiyasakçı anlayış ve siyasetin gölgesinde kalma riskiyle karşı karşıya. Kendi geçmiÅŸine yabancılaÅŸan Fransa bir kimlik krizinin eÅŸiÄŸinde ve bu krizden kurtulma arayışında laiklik ve cumhuriyet deÄŸerlerini yaÅŸatma bahanesiyle yasakçılığa sığınıyor. Fransa'da yasa uygulanmaya baÅŸladığında peçe yasağına uymayan Müslüman kadınlara ve onları peçe takmaya zorladıkları düÅŸünülenlere ceza yaÄŸacak. Otobüs, metro, okul ve hastane gibi kamuya açık yerlerde peçe takan ve çıkarmayı reddeden kadınlara 300 TL civarında para cezası kesilecek veya vatandaÅŸlık kursuna gönderilecek. Kadını peçe takmaya zorlayan kiÅŸiye ise yaklaşık 60 bin TL para cezası ve bir yıla kadar hapis cezası verilecek. EÄŸer peçe takmaya zorlanan kiÅŸi on sekiz yaşından küçük ise söz konusu ceza ikiye katlanacak. Laiklik ve cumhuriyet deÄŸerlerinin korunması, güvenlik kaygılarının giderilmesi bahanesi ile çıkarılan ve Müslümanları hedef haline getirme potansiyeli taşıyan yasa, cezalandırılmaktan endiÅŸe duyan kadınları eve hapsedecek. Önce devlet okullarında (ilk ve ortaöÄŸretim düzeyinde) türban ve baÅŸörtüsü yasağı baÅŸlatan, ÅŸimdi ise peçeyle kamuya açık yerlerde dolaÅŸmayı engelleyen yasağı uygulamaya sokacak olan Fransa'nın, 1789 Devrimi'nin temellerinden "özgürlük ve eÅŸitlik" ilkelerine sırt çevirdiÄŸi görülüyor. Zira Fransa'da yaÅŸayan beÅŸ milyon Müslüman'ın büyük çoÄŸunluÄŸu Fransız vatandaşı olmasına karşın, Müslümanların diÄŸer vatandaÅŸlara tanınan temel hak ve özgürlüklerden aynı ölçüde yararlandırılmadığı görülüyor. Fransa'da Müslüman nüfusa yönelik yasakçı uygulama Ä°nsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa Ä°nsan Hakları SözleÅŸmesi ve Din ya da Ä°nanca Dayalı Her Türlü HoÅŸgörüsüzlük ve Ayrımcılığın Kaldırılması Bildirgesi'nin güvence altına aldığı din ve vicdan hürriyeti ve bireylerin dini inançlarının gerektirdiÄŸi pratikleri yerine getirme özgürlükleri ile taban tabana zıt. Fransa, taraf olduÄŸu ve imza koyduÄŸu uluslararası sözleÅŸmeleri görmezden geliyor. BaÅŸta ABD olmak üzere diÄŸer Batılı ülkeler ile karşılaÅŸtırıldığında en katı, dışlayıcı ve yasakçı laiklik anlayış ve uygulamasının Fransa'da olduÄŸu görülür. Fransız siyasi tarihi ve toplumsal hafızasında, 1905'e kadar ülkede tarihsel hegemonyasını tekrar kurmaya çalışan Katolik Kilisesi'ne karşı verilen uzun mücadelelerin derin izler bıraktığı anlaşılıyor. Hegemonik dini yapıların olmadığı ülkelerde ise daha özgürlükçü, çoÄŸulcu ve kapsayıcı bir laiklik ve din-devlet iliÅŸkisi modelinin ortaya çıktığı gözlenmektedir. Dünya'daki yaygın eÄŸilimin, din ve vicdan hürriyetinin korunması ve güçlendirilmesine yönelik politikalar geliÅŸtirilmesi yönünde olmasına karşın, Fransa'da bunun tam tersi yönde geliÅŸmeler olduÄŸu görülüyor.
Müslümanlar kamusal alandan dışlanıyor Fransa'da yasağın uygulanması, Türkiye açısından da önemli bir konuyu tartışmaya açıyor. O da kimi zaman kamuya açık yer, kimi zaman kamusal alan, kimi zaman da devletin yetki sınırları içindeki yer gibi anlaşılan veya yorumlanan "alan"ın ne olduÄŸudur. Dünyanın diÄŸer pek çok ülkesinde kamusal alan, farklı toplum kesimlerinin taleplerini dile getirebildiÄŸi, temsil edilebildiÄŸi özgür bir müzakere alanı olarak iÅŸlev görüyor. Fransa'da ise kamusal alan, çok geniÅŸ bir yorumlama ile otobüs, metro, banka, lokanta, banka, tiyatro, çarşı ve sokak gibi herkese açık yer veya okul, hastane, müze ve bakanlıklar gibi devlete ait bir yer olarak yorumlanıyor. Yani kamusal alan fiziki bir mekâna indirgeniyor. Hal böyle olunca devlet, baskın ideolojisini ve tek tipleÅŸtirici politikalarını söz konusu kamusal alanın belirleyici dayanağı yapıyor. Böylece, Fransa'da kamusal alan halkın tümüne ve toplumun çeÅŸitli kesimlerine açık bir özgürlük alanı olmaktan çıkıyor. Fransa, dini sembol ve taleplere olumsuz bakan katı bir laiklik anlayışının etkisinden kurtulamıyor. Gelecek yıl yapılacak olan cumhurbaÅŸkanlığı seçimleri için, ÅŸimdiden ırkçı, göçmen ve yabancı karşıtlarının oylarının peÅŸine düÅŸen Sarkozy'nin öncülüÄŸünde çıkarılan bu yasa ve yapılan tartışmalar, aynı zamanda Ä°slamofobinin toplumsal taban bulmasına zımnen meÅŸruiyet kazandırıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun, çoÄŸulculuk, dini hoÅŸgörü, din ve vicdan özgürlüÄŸü ile dini azınlık haklarının korunmasını önemseyen ve savunan aydınların Fransa'nın yasakçı politikalarına itirazı ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur. Küresel vicdanın sesi olmaya özen gösteren Türkiye'nin, uluslararası kamuoyunu da yanına alarak Avrupalı Müslümanların selameti için Fransa'nın ayrımcı politikalarına karşı mücadelede öncülük yapması bekleniyor. Çünkü kendi içinde özgürleÅŸen Yeni Türkiye eÅŸitlik, özgürlük ve dinle barışık laiklik konularında sadece Ä°slam dünyasına deÄŸil Batıya da örnek oluÅŸturacak ilerlemelere ev sahipliÄŸi yapıyor.