Fotoğraf karesinde genç bir adam var. Vakur çehresi ve mütevazı elbiseleri çamur içerisinde. Üzerine düşen her şeyi fazlası ile yapmış ancak yine de beklediği iyi sonuca ulaşamamış.
Başı dik, alnı açık lakin bakışlarından bir hüzün var. Kesinlikle kabahatli değil hatta kahraman ama "olmadı" diye de hayıflanıyor bir yandan.
Özkan Gemici bu adamın adı. Isparat Yalvaç'lı. Yukarı Kaşıkaraköyü'nde çiftçi. Haddini bilmezlerin oylarının bir olmasından gocundukları bir köylü.
Hayvan da gütmüştür mutlaka; çobanlık yapmıştır. Kalıbımı basarım TRT ekranlarında yayınlanan Diriliş Ertuğrul ve Payitaht Abdülhamid dizilerini kaçırmadan izliyordur. Dizilerden büyük keyif almanın yanında şükür de ediyordur. Çok şükür devletin kanalında artık böyle diziler yapılıyor diye. Mutlaka bunu de eleştirecek çokbilmişler bulunacaktır. Propaganda üzerine afili laflar edeceklerdir.
Özkan Gemici hayatında hiç sokak gösterisine karışmamıştır muhtemelen.
Yakmamış, yıkmamış, yağmalamamış, cam çerçeve indirmemiştir. Belki devletin tarım politikalarından mağdur olduğu zamanlarda köylülerle birlikte tarım müdürlüğünün veya kaymakamlığın önünde toplanıp seslerini duyurmaya çalışmışlardır. Hakkını aramıştır ama hakkını ararken hakka girmemiştir.
Eskişehir'den eğitim için kalkan içerisinde iki pilot ve bir teknisyenin bulunduğu askeri uçak düştüğünde kahvede arkadaşlarıyla birlikte oturuyordu Özkan Gemici. Haberi alır almaz kendi imkânları ile uçağın enkazına gittiler. Yollar çamurdu, arabaların gitmesi mümkün değildi, traktörle yol aldılar. Çamurlara bata çıka ilerlediler, enkaza bir an önce ulaşmak ellerinden gelirse mürettebata yardımcı olmak istediler. Maalesef olmadı, uçaktaki tüm mürettebat şehitlik mertebesine ulaştı.
Elinden bir şey gelmedi Özkan Gemici ve arkadaşlarının ama bize Türkiye'nin fotoğrafını bir kez daha gösterdiler...
MÜTTEFİKİMİ KAYBETTİM. HÜKÜMSÜZDÜR
ABD önce PYD'den düzenli bir sınır ordusu kuracağını açıkladı, Türkiye'nin tepkisinden sonra ise geri adım attı. Böyle bir planlarının olmadığını Türkiye'nin PYD hassasiyetini bildiklerini ve anladıklarını söylediler.
"Türkiye'nin PYD hassasiyeti" ifadesi bile büyük bir iki yüzlülük. Tek başına bu ifade bile Türk-Amerikan ilişkilerinin neden bozulduğunu ve kolay kolay da düzelmeyeceğini anlatmaya yeter.
Türkiye'nin PYD hassasiyeti yok. Türkiye'nin diğer tüm terör örgütlerine olduğu gibi PYD'ye düşmanlığı var. Üstelik PYD'nin Kuzey Suriye'de güç kazanması, alan kontrol etmesi bu düşmanlığı bir beka meselesi haline getiriyor. PYD konusunda "hassas" değiliz; PYD orada oldukça Türkiye'de rahat olamayacağımızı biliyoruz. ABD'nin PYD'ye verdiği silahların bir gün bize döneceğinin farkındayız. Onun için Türkiye varsa PYD olamaz, PYD varsa Türkiye güvende olamaz diyoruz.
Tam da bu nedenle ABD'nin açıklamalarıyla, geri adımlarıyla, gönül almalarıyla ilgilenmiyoruz. Onlar öncedendi ama artık iş değişti.
Ne değişti derseniz, Fırat Kalkanı operasyonunun başladığı günlerde cevabı. O zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan artık kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz demişti. Kendi güvenliğimiz için elimizi taşın altına koyacağız. Ardından da Fırat Kalkanı operasyonu geldi. Şimdi de aynı durumdayız; ABD geri adım atsa da atmasa da kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Bölgede PKK/PYD varlığına müsaade etmeyeceğiz.
ABD artık Türkiye için hükümsüz bir müttefiktir.
CEVABI BELLİ SORU
Almanya Dışişleri Bakanı "Elbette Türkiye ile yeniden daha iyi görüşmeler yapmaya niyetimiz var. Bu, Türkiye'nin de çıkarına, Almanya'nın ve Avrupa'nın da çıkarına." demiş.
Hayırdır, başınıza saksı mı düştü?.
[Takvim, 19 Ocak 2018]