SETA > Yorum |
Şikayet Hastalığı

Şikayet Hastalığı

Türkiye'yi dışarıya şikayet etmek bir hastalıktır. Hem de yeni ortaya çıkmış bir hastalık değil. Türkiye'de aradığını bulamayanların ilk başvuru merci, genelde yurtdışında şikayet dinlemeye teşne görünen başkentler olur.

Türkiye'yi dışarıya şikayet etmek bir hastalıktır. Hem de yeni ortaya çıkmış bir hastalık değil. Türkiye'de aradığını bulamayanların ilk başvuru merci, genelde yurtdışında şikayet dinlemeye teşne görünen başkentler olur.

Şikayet hastalığının iki ana sebebi var. Birincisi, Türkiye'nin siyasi geçmişiyle alakalı. Türkiye Batı'nın kendisi hakkında ne düşündüğünü önemseyen bir ülke olagelmiştir. Hatta bu önemsemeyi Osmanlı'nın son dönemlerine bile götürmek mümkün. Obsesyon seviyesindeki bu önemseme geleneği son yıllarda olması gereken seyrine dönmüştür.

Bu geleneği bilen "müşteki çevreler", sıkıntılarının çözümünü sıklıkla yurtdışında, Batılı başkentlerde aramış ve Türkiye'ye dışarıdan müdahalenin destekleyicileri olmuştur. Bu yaklaşımın altındaki ana düşünce ise, Türkiye'den daha büyük bir otoritenin varlığına inanmaları ve sıkıntılarını "yukarıdan halletme" planlarıdır.

Şikayet hastalığının ikinci sebebi ise müştekilerin Türkiye'de sıkıntılarını giderecek ölçüde toplumu kendi arkalarında toplayacak karşılıklarının olmadığını bilmeleridir. Bir diğer deyişle, toplum nezdinde itibarları olmayan çevrelerin Türkiye'ye "sert ültimatom" vermeleriyle meşhur uluslararası kurumlar nezdinde itibar arama gayretleridir. Bu kurumlarda buldukları itibar da genelde o anki konjonktürle alakalıdır. Bir kullanım değeri var ise müştekiler geçici itibar görür, yoksa kapılar açılmaz ve "bizi kullanın" talepleri "kullanım değeriniz yok" diye geri çevrilir.

"CEMAAT TÜRKİYE'Yİ ŞİKAYET EDİYOR"

Washington ve Brüksel şikayet hastalığına düçar olanların sıklıkla ziyaret ettiği başkentlerdir. Türkiye'nin tarihi müttefiklerinden ABD ve on yıllardır kapısında beklenilen AB kanalıyla bir "sesini yükseltme" hatta mümkünse bir "kulak çektirme" çabası içerisine girilir. Her iki başkentte de açık veya kapalı birçok toplantı yapılır. Müştekiler ya özel çabalarıyla bu toplantılarda kendilerine yer bulur veya konjonktür gereği özel davetle kendilerine yer bulurlar.

En son Washington DC ziyareti sırasında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bir müşteki grubu "Cemaat Türkiye'yi şikayet ediyor" açıklamasıyla ifşa etti. Daha önceki yazılarımda da Gülen Grubu'nun içeride aradığını bulamayınca dışarıda şikayet faaliyetlerine girdiğinden bahsetmiştim.

Davutoğlu'nun bahsettiği şikayet faaliyetlerine bakınca bunların Ergenekoncu, Gezici, ultra-laik, büyük sermayeci diğer müştekilerden bir farklarının olmadığı ortaya çıkıyor.

WASHİNGTON'DA BİR MİLLİYETÇİ?

Ergenekoncular, yaşlı teyze ve amcalara gözyaşları içerisinde Harbiye Marşı'nı söyleterek, Gülen Grubu ise Afrikalı çocuklara İstiklal Marşı söyleterek milli duygulara sahip oldukları argümanını yapıyorlardı. İkisi de maalesef ilk başları sıkıştığında soluğu Washington veya Brüksel'de alıp "Türkiye bizi dövdü" seviyesinde şikayetlere giriştiler. Şikayet başladı, milli hassasiyetler zail oldu...

Bir başka ortak özellikleri ise müştekilerin, bu ülkenin kaymağını yemiş olmaları ve kavganın "ekmek kavgası" değil, "kaymak kavgası" olması. TÜSİAD'çıların popülist şikayetlerle DC'ye gitmeleri ne kadar komikse, Ergenekoncu veya Gülenci ekiplerin demokratik şikayetlerle DC'ye gitmeleri o kadar komiktir ve konjonktür uygun değilse bunları kimse ciddiye almaz.

Tüm müşteki grupların kendilerine atfettiği kozmik bir önem vardır. Birisi demokrasinin bekçisidir, kimisi laikliğin, kimisi cennetin kapılarının... Dışarıda konjonktürel olarak gördükleri itibarın da kendilerine tayin ettikleri önemden kaynaklandığını düşünürler. Oysa itibarları, kullanım değerleri kadardır.

Örneğin, Gülen hareketini kullanılır kılan 7 Şubat'a hatta 17 Aralık'a kadar Türkiye'deki iktidara yakın konumudur. ABD'de bir kongre düzenlediklerinde en yüksek Türkiyeli yetkiliyi getirme kapasitesidir, Kırgızistan Ekonomi Bakanı'nı değil.

Benden söylemesi, DC'de veya Brüksel'de "ama demokrasi" derseniz size gülerler, zira sizden önce şikayet koltuğunda oturan Ergenekoncular sizi Brüksel'e ve Washington DC'ye ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır.

[Akşam, 6 Nisan 2014]