SETA > Yorum |
Davutoğlu'nun Siyasi Ufku

Davutoğlu'nun Siyasi Ufku

Siyasetçi Davutoğlu da kendi düşünce dünyası ile Türkiye'nin ihtiyaçları ve realiteleri arasında bir sentez yakalamak zorunda. Önümüzdeki dönemde Davutoğlu sentezlerin adamı olma durumunda.

Geçtiğimiz perşembeden beri Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti genel başkanı ve başbakan adayı olarak ilan edilmesinin anlamını tartışıyoruz. Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la birlikte Türkiye'yi 2023'e taşıma misyonu gibi ağır bir sorumluluğu üstlendi.

Bu da kaçınılmaz olarak Davutoğlu'nun nasıl bir siyasi vizyona sahip olduğu konusunu hem destekçileri hem de muhalifleri nezdinde öne çıkardı.

Davutoğlu'nun akademik ve entelektüel eserlerine bakan muhalifleri kolaylıkla onu "pan-İslamcı" ve "Yeni-Osmanlıcı" ilan ettiler. Ulus-devletin çevremizdeki coğrafyada ürettiği sorunları aşmak için sunduğu medeniyet perspektifini de "İslamcı medeniyet söylemi" olarak adlandırdılar.

Daha sert bakanlar Davutoğlu'nun Kemalist milliyetçiliğe getirdiği eleştiriyi Türk ulus- devletinin altını oyan bir hamle olarak nitelediler. Böylece, Erdoğan'ın Davutoğlu'nu AK Parti lideri olarak tercih etmesi de "ideolojik bir tercih" olarak görüldü. Davutoğlu, AK Parti'ye yeni bir ruh üfleyecek "ideolog" olarak resmedildi. Davutoğlu'nu destekleyenler ise onun "kadim medeniyet derinliği" vurgusunun yeni Türkiye'yi kuracak kapsayıcı bir söylem olduğunda ısrarlı. Vizyon sahibi pragmatik bir siyasetçi olarak Davutoğlu'nun "ihya, inşa ve restorasyon" kavramlarına yaptığı vurgu hatırlatılıyor. Bu yönüyle İslami renkleri ve kaygıları taşısa da Davutoğlu'nun medeniyet söylemi özcü değil. Kuşatıcı ve entegre edici. Zira sert bir medeniyet söylemi, tabanı tahkim etse de yeni bir sıkıntıyı büyütecektir: gettolaşma.

***

Mesele sadece siyasetçinin kuşatıcı bir vizyona sahip olmasında bitmiyor. Siyasetin geleceğini belirleyen asıl kritik konu ihtiyaçlar ve imkânlar. Vizyon, imkânların ihtiyaçlar için seferber edilmesini gerektiriyor. Peş peşe seçimler sebebiyle gerilimlere kapanan siyaset dünyamızın yeni uzlaşmalara açılması lazım.

Siyasetçi Davutoğlu da kendi düşünce dünyası ile Türkiye'nin ihtiyaçları ve realiteleri arasında bir sentez yakalamak zorunda. Önümüzdeki dönemde Davutoğlu sentezlerin adamı olma durumunda.

Hangi konularda? Cumhurbaşkanı Erdoğan ile uyumlu çalışmak ile kendi farkını ortaya koymak arasında... Partideki tecrübeli siyasetçileri yanında tutmak ile parti kadrolarında yenileşmeyi sağlamak arasında... Paralel vesayeti ortadan kaldırma ile yeni bir güvenlikleştirme yaratmama arasında... Çözüm sürecini tamamlamak ile güvenlik arasında... Muhalefetin AK Parti karşılığı ile yeni bir birliktelik fikri oluşturma mecburiyeti arasında... Özgüvenin kuruculuğu ile muktedirliğin kucaklayıcılığı arasında... Kalkınmanın hızı ile estetik ve derinlik ihtiyacı arasında...

İstikrar ile daha fazla demokratikleşme arasında... Rengini vurmak ile uzlaşma üretmek arasında...

Bu tür sentez ihtiyaçlarını çoğaltabiliriz... Davutoğlu yönetimindeki AK Parti, Türkiye'nin özgüvenine ve küresel iddiasına işaret etmekle yetinemez. AK Parti'nin hegemonyası altında ülkemizde yeni bir sentez kültürünün ve melezlenmenin neşv-u nema bulması lazım. Sosyoekonomik çoğulculuğun daha kozmopolit bir yaşam alanı ile sonuçlanması gerekiyor. Toplumun farklı cemaatler olarak kendi gettolarına kapanması ihtimali AK Parti'nin ülkeyi dönüştürme etkisini sınırlandıracak. Cumhuriyetin "dördüncü restorasyonuna" hazırlanan Davutoğlu'nun yeni Türkiye'yi kurma yolunda beşeri sermayemizi seferber etmeye katkı sağlaması lazım .

Bu yüzden Davutoğlu'nun siyasi ufku ve pratiği kaçınılmaz olarak sentezlerden ve melezleşmeden geçiyor.

[Sabah, 26 Ağustos 2014]