SETA > Yorum |

Türkiye'nin Gücü Görünmüyor Etkisi Hissediliyor

CUMHURBAÅžKANI Abdullah Gül’ün ABD ziyareti, iki ülke arasında son yıllarda gerilen iliÅŸkilerin düzelmesinin bir iÅŸareti ve yeni bir dönemin baÅŸlangıcı olarak yorumlanıyor.

CUMHURBAÅžKANI Abdullah Gül’ün ABD ziyareti, iki ülke arasında son yıllarda gerilen iliÅŸkilerin düzelmesinin bir iÅŸareti ve yeni bir dönemin baÅŸlangıcı olarak yorumlanıyor.

Böyle bir deÄŸiÅŸimin nedenleri irdelendiÄŸinde, geleneksel dış politika analiz yöntemleri ve strateji yaklaşımları ile ilk anda fark edilemeyen Türkiye’nin ikna yeteneÄŸinin karar vericiler tarafından bariz bir ÅŸekilde görüldüÄŸü söylenebilir. Özellikle ABD’nin Irak askeri müdahalesinin Türkiye ayağını sekteye uÄŸratan 2003 tezkere krizinin ardından hasara uÄŸrayan uzun yıllara dayalı stratejik ortaklık ve ittifak temelindeki iliÅŸkiler de 22 Temmuz genel seçimleri ve ardından gerçekleÅŸen CumhurbaÅŸkanlığı seçimiyle birlikte daha pozitif bir ÅŸekle bürünmeye baÅŸladı. Türk-Amerikan iliÅŸkilerinden bu deÄŸiÅŸimin durduk yerde olduÄŸunu söylemek mümkün olmadığına göre ne oldu da ABD, son yıllarda terörün hırpalamasına seyirci kaldığı Türkiye’ye tekrar yakınlık göstermeye baÅŸladı? Bunun cevabı, Türkiye’nin özellikle bölgede gittikçe daha belirgin hale gelen ince gücünün keÅŸfedilmesinde yattıyor.

Büyük devletlerin farkı

Haritalar, devletlerin nasıl büyüyüp küçüldüÄŸünü, küçük bir beylikten büyük bir imparatorluÄŸa doÄŸru nasıl evrildiÄŸini gösterir. Sonra bu büyük devlet ve imparatorlukların nasıl gerilediÄŸini, küçüldüÄŸünü, bir kısmının haritadan silindiÄŸini bir kısmının ise çok küçük bir coÄŸrafyaya sıkıştığını gösterir. Tıpkı bir zamanlar güneÅŸ batmayan Britanya Ä°mparatorluÄŸu ve üç kıtada at koÅŸturan ama eninde sonunda yıkılan Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu örneklerinde olduÄŸu gibi. Tarihte ülkelerin ve devletlerin coÄŸrafi büyüklükleri ile güçleri arasında doÄŸru orantı kurulurdu.

Yani toprak ne kadar geniÅŸ, nüfus ne kadar büyük, asker sayısı ne kadar fazla ise o kadar güçlü olurdu bir devlet. Åžimdilerde sık sık tartışmaya baÅŸladığımız bir tür güçten ‘ince güç’ten bahsedilmezdi. Amerikalı siyaset bilimci Joseph Nye’ın Bound to Lead: The Changing Nature of American Power ve Soft Power: The Means to Success in World Politics baÅŸlıklı kitapları, ikibinli yılların ortalarından bu yana uluslararası iliÅŸkiler literatürüne ‘ince güç’ kavramını kazandırdı ve bu tarihten itibaren de devletlerin ve ülkelerin ince gücündenden bahsedilmeye baÅŸlandı.

Herhangi bir siyasi haritayı alıp bakalım. Ä°sviçre’nin haritada yerini bile zor bulursunuz. Hollanda’nın bir ucundan diÄŸerine iki saatte gidilebileceÄŸini fark edersiniz. Japonya’nın kilometrekare olarak çok büyük olmadığını hatta irili ufaklı adalara sıkıştığını Ä°ngiltere, Fransa ve Almanya’nın da coÄŸrafi geniÅŸlik olarak orta büyüklükte ülkeler olduÄŸunu görürsünüz. Ama bütün bu ülkelerin ortak bir yanı var. Hepsinin dünya ekonomisi, siyaseti ve dengeleri konusunda ÅŸu ya da bu ÅŸekilde etkileri var. Ä°ÅŸte bu noktada söz konusu ülkelerin görünür gücünden daha etkili olmalarının nedenini iyi analiz etmek gerekiyor.

Ä°ngiltere, Fransa, Almanya, Japonya ve Ä°sviçre’nin büyük orduları yok. Asker sayısı söz konusu olduÄŸunda dünya sıralamasının alt sıralarında yer alırlar. Peki, bu ülkeleri dünya politikasında etkin kılan ne? Hangi zenginlikleri söz konusu ülkelere birçok alanda ve bölgede liderlik üstelenme cesaretini ve kendine güven duygusunu veriyor? Neden binlerce insan bu ülkelere göç etmeye, okumaya ve çalışmaya gidiyor?

Türkiye’nin ‘ince gücü’

Ekonomik geliÅŸmiÅŸlik ve istikrar, teknolojik üstünlük, saÄŸlık ve eÄŸitim hizmetlerinin iyi oluÅŸu gibi birçok neden dışardan bakıldığında çok büyük görülmeyen ülkeleri güçlü ve cazibe merkezi noktalara getiriyor. Bütün bunların yanında kültür, sanat, rekabete açık olma, insan gücü ve sosyal sermaye, yaratıcılık ve yenilikçilik, tarihi hafıza ve medeniyet baÄŸları gibi faktörlerden kaynaklanan ‘ince güç’ unsurları da ülkeleri etkin kılan ve en azından kendi bölgelerinde liderlik konumuna oturtan faktörler arasında yer almakta.

Türkiye iÅŸte bu saydığımız ince güce sahip olan nadir ülkeler arasında yer alıyor. Hemen ifade etmek gerekir ki Türkiye’nin sert gücü de hayli etkin. Türkiye dünyanın en büyük askeri güçlerinden biri. Ayrıca NATO ülkesi. Ancak etkin ve lider bir ülke olmak için askeri güç tek başına belirleyici deÄŸil. Türkiye askeri gücünün ötesinde dünyanın en büyük on altıncı ekonomisine sahip. Artık askeri darbe tehlikelerinin geride kaldığı, demokrasinin kurumsallaÅŸmasında önemli mesafelerin kat edildiÄŸi, hukuk devleti anlayışının hákim olduÄŸu, ekonomik ve siyasi krizlerin geride kaldığı bir ülke.

Hakem ve arabulucu

Türkiye’nin ince gücü sadece siyasi ve ekonomik reform ve istikrarla sınırlı deÄŸil. Gittikçe güçlenen ve kamusal alanı daha özgürlükçü ve katılımcı bir çizgide deÄŸiÅŸtiren bir sivil toplum var. Üniversite ve araÅŸtırma kurumlarının sayısı her geçen gün artıyor, eÄŸitime eriÅŸim ve bilgi toplumunun ihtiyaçlarını karşılayabilecek donanımlı insan gücü küresel pazarda Türkiye’yi daha etkin rekabet edebilen bir ülke konumuna getiriyor. Medyanın çeÅŸitlenmesi, bağımsızlaÅŸması ve sivil taleplerin sesi olması demokrasi ve katılımcılığın gücünü artırıyor.

Türkiye’nin en önemli ‘ince güç’ unsurları arasında Orta DoÄŸu, Balkanlar, Orta Asya, Kafkasya ve tabiî ki son yıllarda komÅŸuları ile geliÅŸtirdiÄŸi derin iliÅŸkiler de var. Söz konusu bölgelerle kurulan siyasi, ekonomik, kültürel ve stratejik iliÅŸkiler ağı gerçekten de Türkiye’yi soÄŸuk savaşın bitiminden bu yana gittikçe daha etkin kılıyor. Türkiye’nin Afganistan-Pakistan liderlerini ağırlaması, Filistin ve Ä°srail liderlerini Ankara’da buluÅŸturması hakemlik ve arabuluculuk kapasitesini göstermesi açısından çok önemli geliÅŸmeler.

Profili yükseliyor

Orta DoÄŸu kaynaklı sermayenin, güvenli bir liman olarak gördüÄŸü Türkiye’ye akması, CumhurbaÅŸkanı Gül’ün Mısır’da çok iyi ağırlanması Türkiye’nin içeride yeterince fark edilmeyen potansiyeline iÅŸaret ediyor.

Türkiye’yi farklı ve güçlü kılan bir baÅŸka faktör, AB ile olan iliÅŸkileri. Tam üyelik müzakerelerinin baÅŸladığı günden itibaren Türkiye’nin profilinin gittikçe yükseldiÄŸine tanıklık ediyoruz. Avrupa’daki Türkler de dört milyonu aÅŸan sayıları ile büyük bir sosyal sermaye olarak ince güce katkıda bulunacak ÅŸekilde mobilize edilmeye bekliyor.

Türkiye’nin ince gücünün en somut göstergelerinden biri ‘Medeniyetler Ä°ttifakı’ projesinin BM ve uluslararası camia tarafından desteklenmesidir.13-16 Ocak 2008 tarihlerinde Madrid’de yapılan Medeniyetler Ä°ttifakı Madrid Forum’u yetmiÅŸ ülkeden üst düzey temsilciyi bir araya getirmeyi baÅŸarmıştır. BaÅŸbakan ErdoÄŸan ve Zapatero’nun eÅŸ baÅŸkalığında baÅŸlatılan projenin bu kadar yankı yapması ve eylem planın gerçekleÅŸmesi için desteklenmesi Türkiye’nin ince gücünün bir sonucudur. Bundan sonra yapılması gereken ÅŸey, Türkiye’yi yıllardır kıskacına alan dindarlık-laiklik ve ilericilik-gericilik gibi tartışmalarla enerji harcamak yerine toplumu, ülkenin ince gücünü besleme ve güçlendirme doÄŸrultusunda mobilize etmek olmalıdır.

AÇIK GÖRÜÅž - 28.01.2008