SETA > Yorum |
Türkiye'nin DAEŞ İle Çok Boyutlu Mücadelesi

Türkiye'nin DAEŞ İle Çok Boyutlu Mücadelesi

Türkiye, DAEŞ'e karşı, güvenlik operasyonları, yabancı terörist savaşçılarla mücadele, uluslararası koalisyona destek ve örgütün mali kaynaklarının kurutulmasından oluşan dört katmanlı bir mücadele stratejisi izliyor.

Türkiye yaklaşık iki yıldan bu yana DAEÅž ile mücadelede çok-boyutlu bir politika izliyor.

2014 yılında DAEÅž’in Musul’u ele geçirmesi sonrasında Türkiye’nin Musul BaÅŸkonsolosluÄŸu’nda bulunan 49 kiÅŸiyi rehin almasıyla baÅŸlayan Türkiye’ye yönelik DAEÅž tehdidi ilerleyen yıllarda dışardan içeriye taşındı. Nitekim DAEÅž’in merkez coÄŸrafi halkası olarak tanımlanan Irak ve Suriye’den sonra Türkiye, örgütün yakın coÄŸrafi halka olarak tasnif ettiÄŸi ikincil düzeydeki hedefleri arasında yer almaktaydı.

BaÅŸlangıçta Türkiye’yi muÄŸlak ve gayriresmi bir biçimde düÅŸman olarak ilan eden DAEÅž, Türkiye’nin örgüte yönelik içeride ve dışarıda aldığı katı ve kararlı güvenlik önlemleri ve örgütün temsil ettiÄŸi sözde cihat söylemine karşı sert bir politika benimsemesi sonrasında Türkiye’yi somut düÅŸmana dönüÅŸtürerek doÄŸrudan hedef almaya baÅŸladı. Bu nedenle zamanla DAEÅž’in Türkiye’ye yönelik tehdidi çok yönlü bir hal almaya baÅŸladı.

ÇOK BOYUTLU DAEÅž TEHDÄ°DÄ°

Türkiye’ye yönelik DAEÅž eksenli güvenlik risklerinin önemli bir bölümü coÄŸrafi yakınlıktan kaynaklansa da tehditler sadece bununla sınırlı deÄŸil. CoÄŸrafi yakınlığın yanı sarı DAEÅž, Türkiye’yi Yabancı Terörist SavaÅŸçıların (YTS) Suriye’ye geçiÅŸi önünde ciddi bir engel olarak görüyor. Ayrıca YTS'lerin Suriye’deki savaÅŸa katılarak geldikleri ülkelere geri dönmek için kullanmak istedikleri güzergahların başında Türkiye geliyor. Bunun yanı sıra Türkiye’den örgüte katılan militan sayısı (bu rakam 2100 civarında ki bu sayılara aileler dahil deÄŸil) DAEÅž’in bir “Türkiye stratejisi” için yeterli gerekçeyi saÄŸlamaktadır. Bu stratejinin askeri ve siyasi olmak üzere iki temel boyutu var.

Askeri düzeyde DAEÅž, son zamanlarda Kilis örneÄŸinde de olduÄŸu gibi Türkiye’ye Menbiç cebi olarak bilinen yaklaşık 90 km’lik sınır hattı boyunca füze saldırılarında bulunmaktadır. Bu saldırılar sınır karakollarına yönelik olabildiÄŸi gibi doÄŸrudan Türkiye’nin içine düÅŸecek ÅŸekilde sivillere yönelik rastgele saldırılardan da oluÅŸmaktadır. Bu saldırılar sadece Suriye toprakları ile de sınırlı deÄŸil. Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde bulunan ve DAEÅž ile mücadele etmek için askeri eÄŸitimlerin yapıldığı BaÅŸika askeri kampına da birçok kez saldırıda bulunulmuÅŸtur. Askeri boyutun diÄŸer tarafını da Türkiye’de DAEÅž tarafından yapılan bombalı eylemler oluÅŸturmaktadır. Bugüne kadar DAEÅž kaynaklı 7 intihar eylemi gerçekleÅŸmiÅŸ bu eylemler sonucunda 160 sivil ve 3 güvenlik mensubu hayatını kaybetmiÅŸtir. Ä°ntihar saldırıları DAEÅž’in Türkiye’ye yönelik saldırılarında en fazla kaybın yaÅŸandığı eylemlerdir. Ä°ntihar saldırılarına ek olarak DAEÅž’in Türkiye’deki hedefleri arasında Suriyeli sivillere yönelik suikastlar da yer almaktadır. Özellikle DAEÅž’e karşı muhalif söylemin yayılmasında etkili olan ve Türkiye’de yaÅŸayan Suriyeli gazeteciler örgütün hedefinde yer almaktadır. 

DAEÅž’in Türkiye’deki bombalı eylemlerinin temel özelliÄŸi çeÅŸitlilik içermesi. Bu çeÅŸitlilik ilk olarak eylemi gerçekleÅŸtirenlerin uyruklarında fark edilmektedir. Yapılan intihar saldırılarında Türkiye, Suriye ve diÄŸer ülke vatandaşı eylemci profillerine rastlamak mümkün. Örgütün Türkiye’deki intihar saldırısı eylemlerini üstlenmiyor oluÅŸu bir baÅŸka farklılık olarak ortaya çıkmaktadır. DAEÅž bugüne kadar sadece Türkiye içinde Suriyeli gazeteci ve muhaliflere yönelik gerçekleÅŸtirdiÄŸi suikastları üstlenmiÅŸtir. Bu durum örgütün Türkiye’deki eylemlerinin özerk bir biçimde planlandığına dair ÅŸüpheleri arttırmaktadır. Ancak saldırıyı gerçekleÅŸtiren kiÅŸilerin DAEÅž saflarında Suriye’deki iç savaÅŸta bulundukları dikkate alındığında eylemlerin örgütün bilgisi dahilinde gerçekleÅŸtirildiklerini de söylemek mümkün hale gelir. Bu nedenle örgütün Türkiye’deki eylemleri genellikle profesyonel DAEÅž militanları tarafından gerçekleÅŸtirilmektedir.

TÜRKÄ°YE'YE YÖNELÄ°K TEHDÄ°T SÖYLEMÄ°

DAEÅž’in Türkiye’ye yönelik siyasi stratejisini belirleyen birçok farklı dinamik söz konusu. BaÅŸlangıçta daha genel ve kısmen silik bir biçimde Türkiye’yi hedef alan açıklamalar yapılırken, zamanla bu silik tehdit söylemi yerini resmi bir tehdit söylemine bırakmıştır. Örgütün diÄŸer yayın organları ile karşılaÅŸtırıldığında görece daha geç hayata geçen Türkçe dergisi Konstantiniyye bu siyasi stratejinin örgüt adına resmi ayağını göstermesi açısından ilginç misaller içermektedir.

2015 Haziran ayından bu güne altı sayı yayınlanan derginin genel olarak içeriÄŸi incelendiÄŸinde, örgütün giderek Türkiye’yi somut bir düÅŸman tanımlaması içine yerleÅŸtirdiÄŸi söylenebilir. BaÅŸlangıçta farklı toplumsal kesimleri hedef alan DAEÅž giderek hedef kitlesini daha da somutlaÅŸtırarak Hükümet, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri dahil devletin bütün kurumlarına yönelik topyekün bir tehdit söylemini devreye sokmuÅŸtur. Türkiye demokrasisinden dış politikasına bütün politik alanı hedefine alan bir tehdit söylemi, örgütün sürekli tekrar eden siyasi söyleminin bir parçası olarak ön plana çıkarılmaktadır. DAEÅž Türkiye stratejisinin merkezinde ise kaos temelli çatışma ortamının içeride derinleÅŸmesini saÄŸlayarak Suriye’nin kuzeyinde sıkıştığı coÄŸrafi alanda üzerindeki askeri baskıyı dağıtmaya çalışmaktır. Bir bütün olarak bakıldığında bu çok-boyutlu DAEÅž tehdidi karşısında Türkiye’nin örgütle mücadelesi de çok-boyutlu bir hal almıştır.

Türkiye’nin DAEÅž’e karşı yürüttüÄŸü çok-boyutlu mücadele stratejisi dört ana katmandan meydana geliyor. Ulusal düzeyde DAEÅž ile baÄŸlantılı olduÄŸu düÅŸünülen guruplara yönelik güvenlik operasyonları bu katmanlardan ilkini oluÅŸtururken, YTS ile mücadele ikinci, DAEÅž karşıtı uluslararası koalisyona verilen destek üçüncü ve son olarak terörün finansmanının önlenmesine yönelik ulusal ve uluslararası mücadele dördüncü katmanı oluÅŸturmaktadır. Bu çok boyutlu mücadele, Türkiye’nin DAEÅž’i terör örgütü olarak tanıdığı 2013 yılından bu yana bir devlet politikası olarak ÅŸekillenmiÅŸtir.

AŞIRICI ŞİDDETE KARŞI SIFIR TOLERANS

Türkiye’nin DAEÅž ile mücadele stratejisinin son dönemde artan bir ÅŸekilde devam eden en önemli ayağını aşırıcı ÅŸiddet söylemini benimseyen radikal gruplara yönelik ulusal düzeyde gerçekleÅŸtirdiÄŸi mücadele oluÅŸturmaktadır. Bu tür gurupların DAEÅž’in radikal söylemini yaymada, örgüte yeni eleman kazandırmada kolaylaÅŸtırıcı rol oynamada ve Türkiye’deki eylemelere lojistik destek saÄŸlanmasında yardımcı oldukları düÅŸünüldüÄŸünde, bu alanda yürütülen mücadelenin önemi daha da iyi anlaşılır. Burada Türkiye’nin amacı, örgütün Türkiye’deki eylem imkân ve kapasitesini yok etmek ve aşırıcı radikal söylemin yaygınlık kazanmasını engellemektir. Bunun yolu, örgüt mensuplarının yuvalandığı hücre evlerinin tespit edilmesi ve ortadan kaldırılmasından geçmektedir.

Güvenlik kuvvetlerinin operasyonlarını yoÄŸun olarak gerçekleÅŸtirdikleri ÅŸehirler, örgüt kaynaklı tehdidin en yüksek seviyede yaÅŸandığı ÅŸehirlerle paralellik arz etmektedir. DAEÅž’in Halep’in kuzeyinde elinde tuttuÄŸu alana komÅŸu olan Kilis ve Gaziantep, iki bölge arasındaki coÄŸrafi yakınlıktan dolayı örgütün Türkiye’de en çok yuvalandığı ve operasyonel kabiliyet kazandığı iller durumuna gelmiÅŸtir. Türkiye-Suriye sınırını yüzde yüz oranında korumayı imkânsız kılan yapısal engeller, DAEÅž mensuplarının bu illere geçiÅŸini ve bu civardaki illegal faaliyetlerini kolaylaÅŸtırıcı etkilerde bulunmaktadır. Buna mukabil, güvenlik güçlerinin örgüt hücrelerine karşı en fazla operasyonu Kilis ve Gaziantep’te gerçekleÅŸtirmesi, bu ÅŸehirlerdeki DAEÅž tehdidinin farkında olunduÄŸunu da göstermektedir. Yine en yoÄŸun göz altıların bu bölgede görülmesi, tehdidin somut bir hâle dönüÅŸtüÄŸüne iÅŸaret ederken, aynı zamanda buna karşı Türkiye’nin sahip olduÄŸu caydırıcılığa da dikkat çekmektedir.

En fazla operasyonun yapıldığı üçüncü ÅŸehrin Ä°stanbul olması, bu ÅŸehrin gerek büyüklüÄŸünden ötürü örgüte sunduÄŸu saldırı imkânları, gerekse de halihazırda örgütün gerçekleÅŸtirdiÄŸi yedi bombalı saldırının üçüne maruz kalması bakımından önem arz etmektedir. Ä°stanbul’un kozmopolit ve tarihî yapısının çok sayıda yabancı turist çekmesi, DAEÅž’in -12 Ocak 2016 Sultanahmet ve 19 Mart 2016 Ä°stiklal canlı bomba saldırılarında görüldüÄŸü gibi- yabancı ve özellikle Avrupa ülke vatandaÅŸlarına karşı saldırılar yapma amacı doÄŸrultusunda bu ÅŸehri hedef haline getirmektedir. Dolayısıyla güvenlik operasyonlarının yoÄŸunluÄŸu, bu ÅŸehirde de tehdidin farkında olunduÄŸunu göstermektedir. Bu operasyonların sonucunda bugüne kadar 500’den fazla DAEÅž sempatizanı tutuklanmıştır. Yalnızca 2016 başından bu yana 863 zanlı gözaltına alınmış, bunların 199’u tutuklanarak cezaevine gönderilmiÅŸtir.

SINIR ÖTESÄ° ÖNLEMLER VE ANTÄ°-DAEÅž KOALÄ°SYONUNDA TÜRKÄ°YE’NÄ°N YERÄ°

Türkiye DAEÅž’le mücadelesinin ikinci düzeyini, Suriye’deki Türkiye sınırına yakın olan örgüt hedeflerine karşı aldığı önlemler ile Irak topraklarında yaptığı eÄŸitim ve operasyon faaliyetleri ile yürütmektedir. Türkiye’nin sınır ötesine yönelik aldığı tedbirler “misliyle mukabele” prensibine dayanmış olup örgüte karşı caydırıcılık saÄŸlama amacıyla oluÅŸturulmuÅŸtur. Öte yandan Türkiye’nin DAEÅž karşıtı uluslararası koalisyona Åžubat 2015’ten itibaren aktif bir katkıda bulunması, örgütü “geriletme ve yok etme” (degrade and destroy) stratejisini de benimsediÄŸini göstermektedir. Bu yüzden Suriye ve Irak’ta izlenen strateji, Türkiye’nin kendi imkân ve kabiliyetleriyle yürüttüÄŸü mücadele ile uluslararası koalisyonun operasyonlarına verdiÄŸi katkının birleÅŸiminden oluÅŸmaktadır. Çatışma bölgesine olan yakınlığı ile coÄŸrafi olarak çok stratejik bir konumu haiz olan Ä°ncirlik Üssü’nün 24 Temmuz 2015’te savaÅŸ ve savaÅŸ-dışı amaçlarla kullanılmak üzere koalisyona ait insanlı ve insansız hava araçlarına açılması, DAEÅž’in son dönemdeki kayıplarını hızlandırıcı bir etki yapmıştır. Türkiye 24 AÄŸustos 2015’te resmen koalisyonun bir üyesi olmuÅŸ, 28 AÄŸustos’ta da ilk ortak hava harekâtı gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Ek olarak ABD ile beraber eÄŸit-donat programı kapsamında Suriye’de DAEÅž’e karşı savaÅŸmak üzere ılımlı muhaliflere eÄŸitim verilmiÅŸtir.

DAEÅž çeÅŸitli dönemlerde Suriye sınırındaki Türk karakol bölgelerine yaklaÅŸarak askerlere ateÅŸ açmış, iki askeri de kaçırmıştır. Örgüt tarafından aynı alanda düzenli olarak yapılan tacizler buna eklenmelidir. Yeni yıl ile birlikte DAEÅž, Türkiye’ye Suriye topraklarından gerçekleÅŸtirdiÄŸi saldırı ÅŸeklini deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Örgüt, 18 Ocak 2016 tarihinde ilk kez Kilis’e katyuÅŸa füzeleri ile saldırmıştır. Bunu izleyen süreçte DAEÅž, aynı tipte saldırılarla Türkiye’yi sürekli hedef almış, bugüne kadar Kilis’e 50’nin üzerinde füze atmış, 21 kiÅŸinin hayatını kaybetmesine sebep olmuÅŸtur. Füze saldırılarının bu yoÄŸunlukta ortaya çıkışı, Türkiye’nin güneyinde aldığı önlemleri sıkılaÅŸtırmasının gerekliliÄŸini ortaya koymuÅŸtur. Bu baÄŸlamda fırtına obüsleri ile örgüt mevzilerine atışlar devam etmiÅŸ, T-122 çok namlulu roketatar sistemleri de obüslere destek amacıyla sınır hattına getirilmiÅŸtir. Bunun yanında 90 km menzile sahip Yüksek Mobiliteli Topçu Roket Sistemleri’nin (HIMARS) sınır hattına konuÅŸlandırılması hususunda ABD ile anlaÅŸmaya varılmıştır. Bu araçların yalnızca 1-5 Mayıs 2016 tarihleri arasında Suriye’de 2 bin144 DAEÅž hedefini vurması top atışlarının ne kadar yoÄŸun yapıldığını göstermesi bakımından dikkat çekmektedir. Öte yandan Türkiye, Suriye sınırında insansız hava araçları (Ä°HA) ve insanlı keÅŸif uçaklarının faaliyetlerinin yoÄŸunluÄŸunu artırmıştır. Bu doÄŸrultuda hudut bölgesinin 7/24 gözetlenmesine devam edilmektedir. Bunun yanında koalisyona ait uçakların, Suriye’nin 20-40 km içerisine kadar keÅŸif, gözetleme ve istihbarat uçuÅŸları icra edip DAEÅž unsurlarını kaynağında vurmaları saÄŸlanmıştır.

Irak’ta ise Türkiye DAEÅž’le mücadele amacıyla yerel gruplardan kurulan gönüllü milislere ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi PeÅŸmergelerine askeri eÄŸitim vermekte, çeÅŸitli teçhizat yardımları yapmaktadır. Türkiye’nin Irak’ta eÄŸitim kampı olarak kullandığı BaÅŸika’daki Gedu Üs Bölgesi’ne DAEÅž 6 kez saldırıda bulunmuÅŸtur. DAEÅž’in bu saldırılarında da çoÄŸunlukla katyuÅŸa füzeleri kullandığı görülmüÅŸtür, ancak örgütün son saldırısında anti-tank füzesi kullanması ve bölgedeki Türk tankının isabet alması tehlikeyi daha üst bir seviyeye taşımıştır. Türkiye, bu saldırılara karşı alandaki zırhlı birlikleriyle “misliyle yanıt” vermekte, yerel güçlerle beraber Musul çevresinde stratejik noktalarda operasyonlar yapmaktadır. Bu önlemler neticesinde Mayıs 2016 itibarıyla Suriye’de 807, Irak’ta da 365 olmak üzere toplam bin 172 örgüt mensubu etkisiz hale getirilmiÅŸtir.

YABANCI TERÖRÄ°ST SAVAÅžÇILARLA MÜCADELE VE SINIR GÜVENLİĞİ

Türkiye’nin YTS ile mücadelesi, dört aÅŸamada alınan tedbirlere dayanmıştır. Birincisi, YTS’lerin çıkış ülkesinin alması gereken tedbirlerden oluÅŸan kaynak ülkede önlenme aÅŸamasıdır. Ä°kincisi, Türkiye’nin uluslararası aktörlerle beraber oluÅŸturduÄŸu tahdit listesi (no-entry list-ülkeye giriÅŸi yasaklanan kiÅŸilerin listesi) doÄŸrultusunda Türkiye tarafından hayata geçirilmiÅŸ Risk Analiz Birimleri tarafından tespit edilen ÅŸüphelilerin sınır dışı edilmesi ve buna yönelik bir listenin oluÅŸturulmasıdır. Üçüncüsü, yurtiçinde yapılan emniyet operasyonlarıyla Türkiye’ye bir ÅŸekilde giriÅŸ yapmış bulunan teröristlerin takibi ve yakalanma aÅŸamasıdır. Dördüncü ve sonuncusu ise fiziki sınır güvenliÄŸinin saÄŸlamlaÅŸtırılarak Suriye’ye geçmek üzere olan veya Suriye’den Türkiye’ye geçmeye çalışan teröristlerin sınır hattında yakalanması aÅŸamasıdır.

KAYNAK ÜLKELER ÜZERÄ°NE DÜÅžENÄ° YAPMIYOR

Birinci aÅŸama olan kaynak ülkede önleme, sorumlu ülkelerin konuya yeterince eÄŸilmemelerinden dolayı zaman zaman ciddi sorunların yaÅŸanmasına neden olmuÅŸtur. Burada karşılaşılan iki örnek olay, Türkiye’nin YTS olma potansiyeli bulunan ÅŸahısları tespit edip geldikleri ülkeye geri gönderme iÅŸlemini yapmasına raÄŸmen, kaynak ülkelerde bu ÅŸahısların oluÅŸturduÄŸu tehdidin yeterince dikkate alınmadığını göstermektedir. Birinci örnek olay, YTS olma niyetiyle Suriye’ye gitmek üzere Türkiye’ye doÄŸru yola çıkan Ä°sveç vatandaşı iki Müslüman gençle alakalıdır. Stockholm’den yola çıkan iki ÅŸahsın bilgisi Ä°sveç yetkili makamlarınca Türkiye’ye bildirilmiÅŸ ve Türkiye’nin bu iki ÅŸahsı durdurması talep edilmiÅŸtir. Ä°ki ÅŸahıs vardıkları Ä°stanbul havalimanında geri dönüÅŸ biletleri olmaksızın ve yanlarında kamuflaj malzemeleriyle güvenlik görevlilerince yakalanmış ve gerekli iÅŸlemlerin ardından Ä°sveç’e geri gönderilmiÅŸtir. Ancak aynı iki Ä°sveçli ÅŸahıs, 8 gün sonra Yunanistan’ın Kos Adası’ndan botla yola çıkarak Türkiye’ye deniz yoluyla giriÅŸ yapmaya teÅŸebbüs etmiÅŸ ve Türkiye’nin Ege kıyısındaki bir limanda güvenlik görevlilerince bir kere daha yakalanmıştır. Bu tür benzer olayların birbiri ardına ve yüzlerce kere tekrarlanması sebebiyle Türkiye tarafında, muhatabı olan kaynak ülkelere yönelik bir hayal kırıklığı ve tepki söz konusudur. Zira Türkiye’yi YTS’nin Suriye’ye geçiÅŸini kolaylaÅŸtırmakla suçlayan ve bu konuda üzerine düÅŸeni yapmayan kaynak ülke yönetimleri, aynı zamanda bu ÅŸahısların Suriye’ye geçiÅŸinin durdurulmasını talep eden ülke yönetimleridir.

Ä°kinci örnek olay ise Brüksel Zaventem Havalimanı ve Maalbeek metro istasyonu bombalı saldırılarının faillerinden biri olan Ä°brahim El-Bekrewî ile alakalıdır. Brüksel saldırılarının hemen ardından yapılan incelemelerde El-Bekrewî’nin 11 Haziran 2015’te Türkiye’ye giriÅŸ yaptığı, 14 Haziran 2015’te Gaziantep’te polisin rutin kontrolü sırasında tespit edildiÄŸi ve 14 Temmuz 2015 tarihinde de Ä°stanbul Atatürk Havalimanı’ndan Hollanda’ya gönderildiÄŸi ortaya çıkmıştır. El-Bekrewî, “yabancı savaÅŸçı olduÄŸuna dair polis ÅŸüphesi” üzerine sınır dışı edilirken hem Hollanda hem de Belçika otoriteleri bu ÅŸahsın “yabancı terörist savaÅŸçı olduÄŸu” uyarısını içeren bir notayla Türkiye tarafından bilgilendirilmiÅŸtir. Birinci örnek olaydaki Ä°sveç vatandaşı ÅŸahısların durumuna benzer bir ÅŸekilde, El-Bekrewî de Temmuz 2015’te sınır dışı edilmesinin ardından 11 AÄŸustos 2015’te bu defa Antalya Havalimanı’ndan Türkiye’ye tekrar girmeye teÅŸebbüs etmiÅŸ ve 25 AÄŸustos’ta ikinci defa sınır dışı edilmiÅŸtir.

Ä°ki örnek olayda da YTS olma potansiyeli bulunan ÅŸahıslar Türkiye’nin güvenlik mekanizmaları marifetiyle tespit edilerek ülkelerine geri gönderilmiÅŸ, ancak vatandaÅŸları oldukları ülkelerin güvenlik mekanizmaları, bu ÅŸahısların oluÅŸturduÄŸu tehdidin boyutunu doÄŸru analiz etmekte yetersiz kalmışlardır. Sonuç olarak karşımıza Türkiye’nin, YTS olma potansiyeli bulunan ÅŸahısları farklı yollardan ülkeye girmeye çalışırken tekrar tekrar durdurup ülkelerine geri gönderdiÄŸi, ancak bu ÅŸahıslarla ilgili gerekli tedbirleri almayan kaynak ülkelerin YTS ile mücadelede bütün yükü Türkiye’nin üzerine yıktığı bir tablo ortaya çıkmaktadır. Bu da, Türkiye’nin kapasitesini aÅŸan büyüklükteki bir olgu olan YTS ile mücadelede, ancak sınırlı ölçüde bir sonuç elde edilmesine sebep olmaktadır.

DEVLET DIÅžI AKTÖRLER VE ASÄ°METRÄ°K SAVAÅž

Sınır güvenliÄŸine yönelik DAEÅž kaynaklı tehditler, örgütün Suriye’den Türkiye’ye yönelik yarattığı riskler ile YTS’lerin Suriye’ye geçiÅŸlerinde Türkiye’yi hedef geçiÅŸ ülkesi olarak görmelerinden kaynaklanmaktadır. Adam kaçırma, karakollara silahlı saldırı ve taciz, sınırdan silah ve mühimmat geçirme ve diÄŸer illegal ekonomik faaliyetler, DAEÅž’in Türkiye sınırlarında oluÅŸturduÄŸu temel tehditlerin başında gelmektedir. Türkiye’nin Suriye sınır güvenliÄŸini saÄŸlamasının önündeki en büyük engel, bu ülkeyle paylaÅŸtığı sınırın 911 km’lik uzunluÄŸudur. Her ne kadar DAEÅž bu sınırın yaklaşık 100 km’lik bir bölümünü kontrol etse de sınırın kalan kısmının büyük bir bölümü, Türkiye’ye karşı terör faaliyetleri içinde bulunan YPG/PKK’nın elindedir. Dolayısıyla Türkiye, güney sınırını kendisine düÅŸman iki devlet dışı aktöre karşı aynı anda korumak durumundadır. Bunun yanında bir diÄŸer problem, Türkiye’nin temel olarak kaçakçılık faaliyetlerine karşı oluÅŸturulmuÅŸ sınır güvenliÄŸi mekanizmasının, son dönemde yukarıda bahsedilen asimetrik ve sofistike terör örgütlerinin faaliyetlerine maruz kalmış olmasıdır.

Sınır hattında gerçekleÅŸen DAEÅž kaynaklı saldırılar ve illegal faaliyetlere bakıldığında, bunların büyük çoÄŸunluÄŸunun Kilis’te gerçekleÅŸtiÄŸi, Gaziantep’in de onu takip ettiÄŸi görülmektedir. Bu tehditlere karşı Türkiye, Suriye sınırındaki personelini artırmış, sınırda 300 milyon TL deÄŸerinde teknoloji yoÄŸun ve personel tasarrufu saÄŸlayan Fiziki Sınır GüvenliÄŸi sistemini hayata geçirmiÅŸtir. Devam eden bu projede sınır hattına beton duvarlar yerleÅŸtirilmesi, kafes tel çekilmesi, gözetleme uçuÅŸu yapacak Ä°HA’lar ve Zeplinlerin intikali, aydınlatma sistemleri kurulumu, devriye yolu yapımı ve hendek kazımı gibi önlemler hayata geçirilmektedir. Alınan önlemler neticesinde 2016 yılında Suriye sınırında 388 DAEÅž ve 82 YPG/PKK mensubu terörist yakalanmıştır. Bunun yanı sıra alınan sınır güvenliÄŸi önlemleri sayesinde sınırdan yasa dışı geçiÅŸ yapmaya çalışan kiÅŸilerin sayısında ciddi bir düÅŸüÅŸ yaÅŸanmıştır. Ayrıca Türkiye’nin giriÅŸ yasağı koyduÄŸu kiÅŸi sayısı 38 bini aÅŸmıştır. Ek olarak 7 bin 500’ün üzerinde kiÅŸi de risk analiz gruplarınca sınırlarda çeÅŸitli yöntemlerle kontrollerden geçirilmiÅŸ, 5 binden fazlası mülakata alınmıştır.

DAEÅž’Ä°N FÄ°NANSMANININ ENGELLENMESÄ°

DAEÅž’le mücadelenin en önemli düzeylerinden birini de örgütün finansal kaynaklarının kesilmesi oluÅŸturmaktadır. BM Genel SekreterliÄŸi bünyesinde hazırlanan rapora göre DAEÅž, dünyanın en zengin terör örgütlerinin başında gelmektedir. Öte yandan ABD ve Türkiye’nin eÅŸ baÅŸkanlığında hazırlanan DAEÅž Terör Örgütünün Finansmanı adlı rapora göre, örgütün zenginliÄŸini oluÅŸturan beÅŸ ana kaynak bulunmaktadır. Bunlar iÅŸgal ettiÄŸi topraklarda ele geçirdiÄŸi ve baÅŸta petrol ile doÄŸal gaz olmak üzere ekonomik getirisi olan her türlü varlık, adam kaçırma yoluyla elde edilen fidyeler, kâr amacı gütmeyen kuruluÅŸlar üzerinden elde edilen yardım ve bağışlar, küresel iletiÅŸim aÄŸlarının kullanılmasıyla gerçekleÅŸtirilen para akışları ve yabancı terörist savaÅŸçılar eliyle edinilen paradan meydana gelmektedir.

Buna karşılık Türkiye, DAEÅž’in bankacılık sistemine eklemlenmesinin, YTS’ler aracılığıyla örgüte para akışının ve örgüt baÄŸlantılı ÅŸahıslar aracılığıyla yapılan her türlü kaçakçılığın önlenmesi konularında çeÅŸitli tedbirler uygulamaktadır. Türkiye 2013 Åžubat’ında 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’u yürürlüÄŸe sokmuÅŸtur. Bu kanunla beraber BM Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Uluslararası SözleÅŸme’nin hükümlerinin iç hukukla baÄŸdaÅŸtırılması için Terörle Mücadele Kanunu’nda düzenlemeler yapılması öngörülmüÅŸ, sadece Türkiye’ye yönelik eylemlerle sınırlandırılmaksızın BM SözleÅŸmesinde yer alan eylemlere fon saÄŸlanması ve toplanması, terörizmin finansmanı suçu olarak yeniden tanımlanmış, mal varlıklarının dondurulmasına dair her türlü iÅŸlem Maliye Bakanlığı’nın yetki alanına baÄŸlanmış, yabancı devletlerin ve Türkiye’nin birbirlerinden terörizmi finanse eden kiÅŸi, kuruluÅŸ ve organizasyonların mal varlıklarının dondurulmasını talep edebilmeleri karşılıklılık esası ile hüküm altına alınmış ve son olarak BM kararlarıyla listelenen kiÅŸi, kuruluÅŸ veya organizasyonlara dair malvarlığının dondurulması kararlarının Bakanlar Kurulu kararıyla gecikmeksizin uygulanacağı belirtilmiÅŸtir.

Bunun yanında Türkiye, kaçakçılığa yönelik katı yaptırımlar ve cezalar getirmiÅŸ, sınır kontrollerini sıkılaÅŸtırmıştır. Bu mücadelenin neticesi olarak DAEÅž’in 1 milyon ila 3 milyon dolar arasında bir kayba uÄŸradığı deÄŸerlendirilmektedir. Bu da günlük 10 bin ila 30 bin varil petrol kaybına tekabül etmektedir. TSK son 5 yılda sınırda 5.5 milyon litre kaçak akaryakıt, 4 ton esrar, 1.6 milyon adet uyuÅŸturucu hapı ele geçirdiÄŸini, 2014’ten itibaren 387 km akaryakıt nakil borusunun tespit edilip imha edildiÄŸini açıklamıştır. Bunun yanında emniyet güçlerinin akaryakıt kaçakçılarına yönelik 2015 yılında yaptıkları operasyonlarda 318 kiÅŸiye iÅŸlem yapılmış, 773 bin litre akaryakıt ele geçirilmiÅŸtir. YTS üzerinde para akışı konusunda ise Türkiye diÄŸer ülkelerle özellikle istihbarat paylaşımının üzerinde durmuÅŸ, bu konuda çalışan Mali Suçları AraÅŸtırma Kurulu (MASAK) ile terör örgütlerine para transferinin önlenmesi amacıyla belirli ülkelerin mali istihbarat birimleri arasında çok taraflı bilgi paylaşımı ve iÅŸbirliÄŸini öngören EGMONT arasındaki iÅŸbirliÄŸi artırılmıştır. Dahası son yıllarda DAEÅž ve El Kaide baÄŸlantılı 247 kiÅŸi ve 74 kuruluÅŸun mal varlığı dondurulmuÅŸtur.

STRATEJÄ°K Ä°STÄ°HBARAT PAYLAÅžIMI ÅžART

Bir bütün olarak ele alındığında 2013 yılından bu yanda Türkiye’nin DAEÅž ile mücadele stratejisinin örgütün etkinliÄŸinin azaltılması konusunda önemli bir etki ortaya çıkardığı görülmektedir. Türkiye’nin genel olarak aşırıcı ÅŸiddetle mücadelede küresel ve ulusal politikalarının daha efektif olarak hayata geçirilmesi, özel olarak da DAEÅž’in Türkiye’ye yönelik tehdidinin tamamen ortadan kaldırılması için yapılması gerekenler vardır. Türkiye’nin sınır güvenliÄŸi mimarisini dönüÅŸtürmesinin zaman alacak olması ve zor savunulur bir pozisyonda olması, DAEÅž ile mücadelesini güçleÅŸtirmektedir. Bunun yanı sıra Türkiye DAEÅž ile mücadelede bölgesel ölçekte en önemli aktörlerden biridir. Bu nedenle DAEÅž’e yönelik mücadelede kapsamlı, kısa ve orta vadeli stratejilerin bütün aktörler tarafından ortak bir ÅŸekilde icra edilmesi hayati önemdedir. Bu konuda Avrupalı ülkelerin Türkiye ile stratejik istihbarat paylaşımını arttırmaları bir zorunluluktur. Dolayısıyla bu problemlerin ortadan kaldırılması hususunda uluslararası koalisyonla iÅŸbirliÄŸinin ve ortak harekâtın artırılması kritik önem arz etmektedir. Ancak bu ÅŸekilde Türkiye’nin yurtiçinde, sınırlarda ve yurtdışında DAEÅž’le mücadelesi yüzde yüz verimle gerçekleÅŸebilecektir.

[Anadolu Ajansı, 24 Mayıs 2016]