SETA > Yorum |
Türkiye'nin AB Serüveninde Yeni Fasıl Suriye

Türkiye'nin AB Serüveninde Yeni Fasıl: Suriye

Suriyeli sığınmacılar, geri kabul anlaşması ve vize muafiyeti gibi başlıkların yanı sıra, Gümrük Birliği Anlaşması'nın geçen 20 yıllık dönemde zamanın gerisinde kaldığı göz ardı edilmemeli.

2.5 milyonun üzerinde Suriyelinin bulunduÄŸu Türkiye, mülteciler konusunda baÅŸarılı bir performans gösteriyor. Üstelik geliÅŸmekte olan bir ülke ekonomisi olmasına, içerde ve dışarda birçok sorunla uÄŸraÅŸmasına raÄŸmen “beni ilgilendirmez” diyerek kolaycılığa kaçmıyor, deyim yerindeyse dünyaya “insani yardım”dersi veriyor.

Åžu ana kadar Suriyeli mülteciler için yapılan yardım miktarı 10 milyar dolar. Suriyeli sığınmacılar için, eÄŸitim, saÄŸlık, barınma, istihdam gibi birçok alanda da hâlihazırda mevcut birçok proje hayata geçirilmiÅŸ durumda. Devletin yanı sıra, yerel kurumlar, sivil toplum kuruluÅŸları da bu alanlarda çok etkinler. Yani, Suriyeliler konusunda devlet, halk ve sivil toplum kuruluÅŸları gibi birçok aktör, ciddi bir çaba gösteriyor.

Üstelik bu çabanın yüksek bir sosyal ve ekonomik maliyeti bulunmasına raÄŸmen. AB ülkeleri ise, bu süreçte ne yazık ki Türkiye'nin yanında yer almadı.

Türkiye'nin Suriye'de savaÅŸ baÅŸladığında dile getirdiÄŸi uyarılarına ve açıklamalarına kulaklarını tıkayan, oradaki vahÅŸete sessiz kalan AB üyeleri, ÅŸimdi ise uyarıların boÅŸa olmadığını görüyorlar.

Suriye'de yaÅŸananları görmeyen Avrupa BirliÄŸi ülkelerinin, Suriye'den Avrupa'ya zorunlu göçler baÅŸladığında ise, hem Türkiye'ye karşı hem de Suriye'den gelen sığınmacılara karşı tavırları deÄŸiÅŸti. Suriye'den gelenlere hiçbir ayrım gözetmeksizin “açık kapı” politikası uygulayan Türkiye'den bu konuda yardım talep etmeleri, deÄŸiÅŸen tavrı gösteriyor.

Suriyeli mülteciler konusuyla bu kadar ilgilenmelerinin asıl sebebinin ise, kendi ülkelerinde göçmen istememeleri olduÄŸunu biliyoruz. Bu yüzden de, bulunduÄŸu coÄŸrafyanın maliyetini yüklenen ve bu konuda önemli deneyimi ve baÅŸarısı olan Türkiye'den yardım elini uzatmasını istiyorlar.

Ancak Türkiye'nin bu bölgede maliyeti yüklenirken, bu maliyetin paylaşılması konusunda AB'den de haklı olarak ciddi talepleri olacaktır. Bu talepleri AB geçmiÅŸ dönemlerde erteledi, gündeme almadı, hatta görmezlikten geldi. Ama artık o dönemde deÄŸiliz. Ä°çinde bulunduÄŸumuz dönemin ÅŸartları AB için de Türkiye için de geçmiÅŸtekinden oldukça farklı.

GÜMRÜK BÄ°RLİĞİ ANLAÅžMASI YENÄ°DEN ELDEN GEÇÄ°RÄ°LMELÄ°

Dolayısıyla bu yeni dönemde, AB'nin Türkiye'ye olan tavrında zorunlu bir deÄŸiÅŸiklik olacak. Suriye'den gelen göç dalgasını engellemek için Türkiye'nin liderliÄŸine ihtiyaç duyan AB ülkeleri, Türkiye'nin AB üyeliÄŸi serüvenini sürekli çıkmaza sokma alışkanlığına bu kez ara vermek zorunda kalacak gibi.

Yıllardır Türkiye'ye hak etmediÄŸi bir muameleyle davranan, üyelik müzakerelerinde olmayacak bahaneler bulan AB'nin Türkiye'ye hakkını teslim etmesi için bir fırsat var önümüzde. Vize muafiyeti, üyelik müzakerelerinde yeni fasılların açılması ve Gümrük BirliÄŸi anlaÅŸmasının revizyonu da, bu fırsat kapsamında.

Suriyeli sığınmacılar, geri kabul anlaÅŸması ve vize muafiyeti gibi baÅŸlıkların yanı sıra, AB ile 1996 yılında imzalanan Gümrük BirliÄŸi AnlaÅŸması'nın geçen 20 yıllık dönemde zamanın gerisinde kaldığı da göz ardı edilmemeli. Gümrük BirliÄŸi'nde deÄŸiÅŸen ekonomik ÅŸartların yanı sıra, bir de Avrupa BirliÄŸi ve ABD arasında devam eden serbest ticaret ve yatırım ortaklığı anlaÅŸmasının (TTIP) AB'ye üye olmayan Türkiye ekonomisi için ciddi bir tehdit olacağı unutulmamalı.

Bu yüzden, AB ile vize serbestliÄŸi ile vatandaÅŸların kısa süreli de olsa vizesiz seyahat serbestisi ile hareketliliÄŸi saÄŸlanırken, mal serbestliÄŸini saÄŸlayan Gümrük BirliÄŸi'nin aleyhimize iÅŸlememesi için Gümrük BirliÄŸi'nin yeniden güncellenmesi gerekiyor.

TTIP anlaÅŸmasının dışında kalmak, zaten mevcut durumdaki Gümrük BirliÄŸi AnlaÅŸması'nın maliyetini de yüklenen Türkiye için yeni ve daha büyük bir maliyet demek. Aksi halde, yani serbest ticaret anlaÅŸmasından Türkiye'nin dışlanması durumunda, Gümrük BirliÄŸi'nin ekonomik anlamda Türkiye için bir anlamı kalmaz.

Bu yüzden AB ile iliÅŸkiler için yeni dönem açılmışken, bu konuyu masaya getirmenin tam zamanı.

[Yeni Åžafak, 25 Nisan 2016]