SETA > Yorum |
Suriye Krizi Sadece Mülteci Krizi mi

Suriye Krizi Sadece Mülteci Krizi mi?

AB ülkelerinin, Suriye'deki sorunun sınırlı sayıda Suriyeliye sığınma hakkı vererek kuşatılamayacak büyüklükte bir sorun olduğunu anlaması gerek.

Aslında her ÅŸey yazıldı çizildi bu konuda. Son haftalarda Suriyeli göçmenlerin dramı ilk kez bütün dünyada konuÅŸuldu. Söylenecekler bitti. Artık merakla yapılacakları bekliyor herkes. YaÅŸanan bu trajedinin sorumlusundan hesap sorulup sorulmayacağı; geliÅŸmiÅŸ ülkelerin bu sefer Suriye konusunda retoriÄŸin dışına çıkıp çıkamayacağı ve asıl meselenin bu göçmenlere bir sığınak bulmak deÄŸil kendi ülkelerini yaÅŸanır bir hale döndürmek olduÄŸunu anlaşılıp anlaşılmadığı önümüzdeki haftalarda belli olacak. Kanayan, iltihaplanan, kangrene dönüÅŸen bu yaraya bir çare mi bulunacak yoksa üzeri yeniden bir yara bandıyla örtülmeye mi çalışılacak. Kısacası bundan sonra artık görmeyen duymayan kalmadığını göre Suriye dünyanın vicdanı için büyük bir imtihan.

Suriyeli göçmenlerin son dört senedir yaÅŸadıkları dram ilk kez son birkaç hafta içinde bu denli dünya gündemine oturdu. Önce kucağında uyuyan kızıyla kalem satmaya çalışan bir Suriyeli göçmen fotoÄŸrafı, sonra ailesiyle Avrupa’ya kaçmaya çalışırken Ege’de boÄŸularak kıyıya vuran Aylan Kurdi’nin küçük bedeni, son olarak da geçen hafta Esad ve IŞİD’den kaçarak Avrupa’ya sığınmaya çalışan Suriyeli göçmenlerden birinin kucağında kızıyla Macar polisinden kaçarken kadın bir kameramanın çelme takması daha sonrasında aynı kameramanın kaçmakta olan bir baÅŸka küçük kızı tekmelemesi. Bu görüntüler Suriye’de yaÅŸanılan dramın Suriye sınırın ötesinde geçmiÅŸ halinin ufak bir fragmanıydı aslında. Her ne kadar dünya kamuoyu Suriye’nin içinde olanları hala görmezden gelse de Suriye krizi baÅŸladığından bu yana ilk kez aynı anda ve ortak bir tepki ortaya koyarak Suriyeli göçmenlerle ilgilenmeye baÅŸladı. Ülkelerin açıkladıkları göçmen kabul rakamları ortadaki toplam göçmen trajedisini ortadan kaldırmaktan oldukça uzak olsa da en azından son dört senedir bu trajediyi görmezden gelen Batılı ülkeler, kamuoyu baskıları ile de olsa bu meseleyi gündemlerine almaya baÅŸladılar.

SURÄ°YE TRAJEDÄ°SÄ°NÄ°N BOYUTLARI

Batılı ülkelerin yeni görmeye baÅŸladığı kriz dört seneyi aÅŸkın bir süredir Suriye’nin komÅŸusu olan devletlerin uluslararası kamuoyuna her seferinde anlatmaya çalıştığı büyük trajedinin sadece bir yansıması. Son haftalarda gündeme gelen göçmen krizine sanki bu göçmen akınını tetikleyen sebeplerin doÄŸal bir felaket olduÄŸu düÅŸüncesiyle yaklaÅŸmak ve bu göçmenlerin bir kısmının hayatlarına Avrupa’da devam etmesini saÄŸlamak ile bu sorunun çözüleceÄŸini düÅŸünmek aslında Suriye’de iç savaÅŸ baÅŸladığından bu yana Batı dünyasının yapmakta olduÄŸu hatanın devamından baÅŸka bir durum ortaya çıkarmayacak. Her ne kadar aradan beÅŸ seneye yakın bir zaman geçtikten sonra da olsa meseleye insani açıdan yaklaÅŸmak özellikle AB açısından olumlu bir geliÅŸmeye iÅŸaret ediyor olsa da, aynı ülkelerin Suriye krizinin sınırlı sayıda Suriyeliye sığınma hakkı vererek kuÅŸatılamayacak büyüklükte bir sorun olduÄŸunu anlaması gerekiyor. Bu haliyle bu rakamlar ve göçmenlerin bir kısmına saÄŸlanan imkanlar gittikçe büyüyen bir yaranın temizlenmeden ve kapanmadan üzerine yapıştırılan bir yara bandından fazla bir etki yaratmayacak.

Aslında bu benzetme Suriye’de kriz baÅŸladığından bu yana AB ve ABD’nin ortaya koyduÄŸu önerileri tanımlamak için en çok kullanılan benzetmeler arasında yer alıyor. Suriye’deki göçmen krizi ile baÅŸ etmeye çalışan komÅŸu ülkelere saÄŸlanan sınırlı yardım bu yara bantlarından biriydi. Krizin baÅŸlamasından hemen sonra komÅŸu ülkelere doÄŸru baÅŸlayan göçmen akınını durdurmak için önerilen, hatta ABD yönetiminde o yıllarda yer alan isimlerin de desteklediÄŸi, güvenli bölgeler ve uçuÅŸa yasak bölgeler fikri Obama yönetimince hiç bir zaman kabul görmedi. Bunun dışında Esad’ın ÅŸehirlerdeki sivil halkın üstüne SCUD füzeleri ve varil bombaları atmasının da önüne geçilmedi. Bu eylemsizlik de büyük bir Suriyeli göçünün kapıları açmış oldu. Uygulanacak tedbirlerle bu insanların güvenliÄŸi saÄŸlanabilecekken bir ülke nüfusunun büyük bir bölümünün ülkeden kaçmasını gerektirecek bir durumun oluÅŸmasına seyirci kalındı. Bu durumdan sonra göçmenler için yapılan yardımlar da iÅŸte bu yara bantlarından biriydi.

YARIN NASIL Ä°NÅžA EDÄ°LECEK?

Sadece göçmenler meselesinde ortaya çıkmadı bu yaklaşım. Kriz baÅŸladığından beri Suriye’deki iç savaÅŸa çözüm bulma giriÅŸimlerinin çoÄŸu aynı sorunu barındırıyordu. Meseleye diplomatik çözüm bulma giriÅŸimleri bunların arasındaydı. Siyasi bir kararlılık veya askeri caydırıcılık ortaya konmadan yapılan toplantılar diplomatik seromonilerin ilerisine geçemedi. Bu toplantılar ve konferanslar büyük güçlerin kararlılığı olmadan meydana gelince her defasında Suriyeliler için umut yaratan ama çözüm getirmeyen giriÅŸimlere döndü. Bu büyük güçlerin temsilcilerinin bu toplantılar sırasında verdiÄŸi mesajlar sadece retorik yara bantlarıydı. Yarının nasıl iyileÅŸeceÄŸi ile ilgilenmek yerine diplomatik görünürlük kaygısı ve bir ÅŸeyler yapmış görünmek daha fazla ilgi çekti.

Suriye’deki bu durum rejimin kimyasal silah kullanması sonrasında bir kez daha ortaya çıktı. Ghouta’daki kimyasal saldırının sonrasında herkes kırmızı çizginin artık geçildiÄŸini ve böyle bir uluslararası normu ihlal eden rejime karşı bir askeri müdahalenin kaçınılmaz olduÄŸunu düÅŸünürken kırmızı çizgi açıklamasının sahibi Obama yönetimi bir daha yaklaşım deÄŸiÅŸtirdi. Ortaya konan çözüm tekrar bir yara bandını andırıyordu. Rejim kullandığı kimyasal silah için cezalandırılmayacak bunun yerine kimyasal silahların ortadan kaldırılması için askeri müdahale yapılacaktı. Daha sonra Rusya’nın devreye girmesiyle bu askeri müdahalenin dahi yapılmasına gerek görülmedi. Bu durum yara bandı bile deÄŸildi. Rejime kimyasal silah dışında konvansiyonel silahlarla insanları öldürme yetkisi saÄŸlanıyordu. Bu durumu büyük bir diplomatik baÅŸarı ve zafer olarak nitelendirme de yaraya tuz dökmekti bir yönüyle.

YARA BANDI TEDAVÄ°SÄ°

Sürekli büyüyen, kanayan ve geniÅŸleyen bu yara bir yandan yapılan derinleÅŸip çetrefilli bir hale gelirken bazı dış tesirlerle de iltihaplanmaya baÅŸladı. Ä°ran yönetimi dünyanın gözünün içine baka baka önce askeri danışmanlar sonra Kudüs Ordusu en sonunda da muvazzaf subaylarını göndererek bu savaÅŸa Esad tarafında resmen müdahil oldu. Bunun yanında yaranın iltihaplanan kısmında Ä°SID gibi oluÅŸumlar da baÅŸ göstermeye baÅŸladı. Bölgede terör estiren ve Suriye’deki rejimden çok Suriyeli muhaliflere karşı savaÅŸan IŞİD bölgede kendine uygun bir zemin ve geliÅŸme alanı da bulmuÅŸ oldu. Dünya kamuoyu IŞİD tehlikesiyle ‘yabancı savaÅŸçılar’ meselesi ile birlikte tanıştı. IŞİD’in faaliyet alanı geniÅŸlediÄŸi sürede BaÅŸkan Obama örgüte ‘amatör küme terör örgütü’ diyordu. Sonrasında yaÅŸananlar ve Musul’un iÅŸgali IŞİD’e karşı bir duruÅŸ geliÅŸtirme gereÄŸini oluÅŸturdu. Aslında baÅŸtan beri reçete az çok belliydi. IŞİD’in normal bir terör örgütü olmadığı ve yer yer isyancı grupların da desteÄŸini aldığı göz önünde bulundurularak IŞİD’e karşı IŞİD’i ortaya çıkaran yaranın temizlenip kapatılmasını içerecek bir stratejinin hazırlanması ÅŸarttı. Ancak kurulan uluslararası koalisyon bir kez daha yara bandı yaklaşımını savunarak IŞİD’le mücadelenin IŞİD güçlerini havadan bombalayarak çözebileceÄŸine dair bir strateji ortaya koydu. Bir sene süren bombalar sonrasında bu stratejinin ne kadar baÅŸarılı olduÄŸu oldukça tartışmalı.

Tüm bu yaklaşımlardan sonra geldiÄŸimiz nokta aslında Suriye konusunda dünya güçlerinin ortaya koyduÄŸu çözüm önerilerinin ne kadar geçici ve etkisiz olduÄŸunu gösteriyor. Göçmenler konusunda yapılan aritmetik hesaplarda bu yaraya örtülmeye çalışan yara bantlarından farklı deÄŸil. Suriye’den insanların kaçışını gerektirecek durumu ortadan kaldırmadan ne Suriye’dekiler güvende ne de Avrupa’daki Suriyeliler mutlu ve rahat olacak. Yara tedavi edilmeden yani göç dalgaları yeni trajediler ve ulusal ve uluslararası güvenliÄŸe yeni tehditler görmeye devam edeceÄŸiz.

[Star Açık GörüÅŸ, 13 Eylül 2015]