SETA > Yorum |

Siyasi Narkoz

ANAYASA Mahkemesi’nin ÅŸaşırtmayan baÅŸörtüsü kararının ardından siyasetin üzerine ölü toprağı tam anlamıyla serpilmiÅŸ oldu. Mahkeme pozitif hukuk açısından, hukuki tartışmaları anlamsız hale getiren bir karara imza attı.

ANAYASA Mahkemesi’nin ÅŸaşırtmayan baÅŸörtüsü kararının ardından siyasetin üzerine ölü toprağı tam anlamıyla serpilmiÅŸ oldu. Mahkeme pozitif hukuk açısından, hukuki tartışmaları anlamsız hale getiren bir karara imza attı.

Artık sözün bittiÄŸi, tuzun koktuÄŸu yerdeyiz. Ä°ptal kararının hukuki ve siyasi boyutları uzun uzadıya tartışıldı. Lakin bu kararın mezkûr tartışmaların ötesindeki en belirgin anlamı “sömürgeci bir karar” olmasıdır. 2008 yılında, yerli sömürgecilerimiz, baÅŸka baÅŸkentler adına, millete elbise biçmeye, deÄŸer dayatmaya devam edeceklerini ilan etmiÅŸ oldular.

BaÅŸörtüsü yasağı bir yörünge yasağıdır aslında. BaÅŸörtüsü üzerinden Türkiye’nin ekseni tahkim ve tanzim edilmektedir. Batı’ya verilen kozmik bir “Biz, biz olmayacağız” sözüdür, iÅŸaret fiÅŸeÄŸidir. Osmanlı’dan miras bu vatanda, “biraderler mevzisi”nin TSK, Meclis ve millet maliyetine bir kez daha tahkim edilmesidir. Meclis iradesi, Türkiye’nin üzerine giydirilmiÅŸ 80 yıllık Ä°ngiliz deli gömleÄŸini yırtmaya yeltendiÄŸi için bu hışma uÄŸramıştır. Aksi takdirde, Kuzey Irak operasyonu sonrası, Cumhuriyet tarihinde ilk kez, bir saÄŸ iktidar ile TSK’nın yan yana gelmesiyle oluÅŸan “milletin iktidarı” denklemini müteakip açılan kapatma davasının bir tesadüf olduÄŸunu düÅŸünmemiz gerekir.

BaÅŸörtüsü yasağı, Türkiye’nin jeopolitiÄŸine biçilen sömürgeci kırmızı çizgileri de temsil etmektedir. Yasağı içselleÅŸtiren bir devlet aklının, Kudüs’e, BaÄŸdat’a, Bosna’ya... dair tahayyülü de sınırlı olacaktır. Bu oldukça basit bir oyundur. Rol çalmak ve dublörlük yapmak için sıraya girecek binlerce yerli muhbirimiz de mevcuttur. Ä°ÅŸte böylesi bir kıskacın içerisinde iktidar partisi kapatılmak istenmektedir. Ancak mesele AK Parti’nin kapatılmasını çoktan aÅŸmış durumdadır. Adeta, MeÅŸrutiyet’in ilanının 100. yılında, asırlık bir hikayenin kırılma noktasını yaÅŸamaktayız. AK Parti ya millete yaslanma cesaretini gösterecek ya da milli normalleÅŸmemiz derin bir kırılma yaÅŸayacak. Ya hakkında açılan kapatma davasının, uygulamaya konan projenin sadece bir adımı olduÄŸunu görecek; ya da meselenin bir iktidar partisinin sistem karşısındaki pozisyon alma sıkıntıları olduÄŸunu vehmedecek. Mesele sadece hükümetin düÅŸüp düÅŸmemesi olsaydı, AK Parti çoktan bir ara formül geliÅŸtirirdi. Hatta denilebilir ki süreci baÅŸlatanlar, çıkış yolunu da gösterirlerdi.

Lakin mesele ara formüller bulmaktan geçmiyor. Çünkü milletin karşısına dikilmiÅŸ büyük bir tehditle karşı karşıyayız. Bize komÅŸu olan bir düÅŸmanımız kalmadı, küresel savaÅŸ dengeleri arasında bir kanada yaslanacak durumumuz yok, burnumuzun dibindeki bir iÅŸgale ortak olmadık, iç tehdit diye satılmaya çalışılan paranoya balonları birer birer millet eliyle patlatılmaya baÅŸlandı, TSK’nın millete karşı manipüle edilmesi artık çok zor, göreceli de olsa belli bir refah düzeyi yakalandı… Hasılı kelam eski düzen sallanıyor. Tam da bu sebepten meydanlara 31 Martçılar yani Cumhuriyet mitingcileri iniverdiler. 31 Mart’tan tam yüz yıl sonra “Eski düzeni isterük” diyorlar. O gün eski düzeni isteyenlerin küresel bir karşılığı yoktu. Bugün denklem iyi kurulursa kendilerine bir karşılık bulabilirler. Ä°ÅŸte kapatma davası bu karşılığın olabileceÄŸini gösteren en güzel delildir aslında. AK Parti’nin küreselleÅŸmeci ve liberal söylemi kimseyi yanıltmasın. Mezkûr söylemin politikaya dönüÅŸtüÄŸü yerlerde açılan siyaset alanı, küresel güçleri coÄŸrafyamızda ve hinterlandımızda rahatlamaya deÄŸil, zorlamaya baÅŸlamıştı. Özellikle Irak’la baÅŸlayan ve ardından Türkiye’nin diÄŸer açılımlarıyla devam eden son 5 yıllık siyasi manevralarıyla, kendisine biçilen rolün oldukça dışarısına çıkmıştı. Bu hızla devam eden bir Türkiye’nin, milli normalleÅŸmesini de hitama erdirdiÄŸi takdirde, küresel sistem için bir partnerden ziyade bir tehdide dönüÅŸmesi mukadderdi. Mesela, yaÅŸlanan ve dünya ekonomi politiÄŸindeki derinliÄŸini kaybetmenin baÅŸlangıcında olan AB açısından, bu denli güçlenmiÅŸ bir Türkiye iyi bir partner midir yoksa bir risk unsuru mudur?

AK Parti’nin açılan kapatma davasına karşı eylemsizlik kararı almasının üzerinden (30 Nisan) tam iki ay geçti. Bu süre zarfında, siyasetin alanı olabildiÄŸince daraldı. Adeta AK Parti eliyle siyasi bir narkoz hayata geçirildi. Önce olabilecek bütün senaryolar, yol haritaları ve çıkış planları sadece tartışılarak tüketildi. Ardından da eylemsizlik içerisinde adım atmaya çalışma tenakuzuna siyaset kurban edildi. Gerek retorik düzeyde gerekse de fiilî olarak siyaset tıkandı. Bu tıkanmanın ekonomik maliyetini özellikle son çeyrekte ciddi biçimde hissedeceÄŸiz.

Gelinen son noktada tartışmanın ekseni artık “AK Parti kapatılırsa veya kapatılmazsa ne olur?”dan ziyade “Kapatılmamanın maliyeti ne olur?” sorusuna odaklanmak zorunda. Gerçekten AK Parti açısından partinin kapanmamasının maliyeti, kapanmasının maliyetinden az mı olur çok mu? Parti kapanmazsa kimse siyasi yasaklı olmayacak. Bu hukuki olarak AK Parti’nin süreçten zararsız çıkmasını saÄŸlayabilir. Lakin AK Parti siyasi olarak ortaya çıkan maliyetin büyüklüÄŸünü tartışmak zorundadır. Çünkü böylesi bir sonuç, AK Parti’nin belli odaklarla yaptığı bir üst akitten kaynakladığı imajını besleyecektir. Bu ise AK Parti’nin millete yaslanma iradesini zayıflatacaktır. Ayrıca 367 müdahalesi ile teveccühüne mazhar olduÄŸu kitlenin kopmasına, Türkiye’nin her yerinden temsil edilme gücünün zayıflamasına da neden olabilir. Bunlar oldukça büyük riskler.

Her ne kadar iktidar, kapatma davasına karşı eylemsizlik kararı almış olsa da, bu kararın en fazla yaz sonuna kadar sürdürülebilir olduÄŸunu görmemiz gerekiyor. Yani Mahkeme kararı uzadıkça AK Parti’nin eylemsizlik kararının ömrü kısalacaktır. Bu ise AK Parti üzerinde büyük bir baskı oluÅŸturmaktadır. Belirsizlik faturasının kendisine kesilmesine müsaade etmesi de mümkün gözükmemektedir. Bu durumda, AK Parti’nin yol haritasındaki takvimden uzaklaÅŸan, 2008’in sonuna doÄŸru atılan bir mahkeme kararının bizleri ani bir seçimle baÅŸ baÅŸa bırakması muhtemeldir. Her durumda süreci yönetmenin sorumluluÄŸu iktidarın üzerindedir. Eylemsizlik politikasının siyaseten fare doÄŸurmaması için, Mahkeme kararının geciktirildiÄŸini hissettikleri anda harekete geçmeleri gerekmektedir. Aksi bir siyaset Türkiye’nin bedel ödemesine yol açacaktır. Böylesi bir bedelin adresinin ilk anda AK Parti olacağını en baÅŸta iktidar idrak etmiÅŸ olmalıdır.

BaÅŸörtüsü kararını, sıradan bir Anayasa maddesi deÄŸiÅŸikliÄŸi iptali ÅŸeklinde deÄŸil; hukuken Meclis’i, siyaseten ise Türkiye’yi “eski düzen”in köhne bir aktörü haline getirme çabası olarak okuyan bir akıl, siyasi narkozdan hafıza kaybına uÄŸramadan uyanacaktır. Ezcümle ya bekleyip baÅŸlarına gelecekleri görecekler ya da beklemeyip neler yapabileceklerini görecekler!

Anlayış – Temmuz 2008 http://www.anlayis.net/Kapak.aspx?SAYI=62