SETA > Yorum |
OrtadoÄŸu'yu PaylaÅŸmak ve Yeni Doktrinler

Ortadoğu'yu “Paylaşmak” ve Yeni “Doktrinler”

Bölge ülkeleri bağımsız politikalar ürettikçe rahatsız edici bulunuyor ve bir anlamda onlara ayar verilmek isteniyor. S. Arabistan'ın kadın hakları sorunu hatırlanıyor. Türkiye için ise "basın özgürlüğü" sopası sürekli gündemde tutuluyor.

BaÅŸkan Obama kitabın ortasından konuÅŸmayı seviyor. Körfez ülkeleri ile iliÅŸkilerde "ÅŸüpheleri temizlemek" amacıyla gittiÄŸi Körfez Ä°ÅŸbirliÄŸi Konseyi Zirvesi'nde liderlere birçok tavsiyede bulundu. Ekonomik reformlar yapma, insan haklarını geliÅŸtirme, kendi savunma kabiliyetlerini artırma tavsiyeleri bunlardan birkaçı.

Ancak Körfez'in güvenlik kaygılarını giderecek yeni somut plan ve giriÅŸim olmaksızın da Riyad'ı terk etti. Yeni silah satış baÄŸlantılarını saymazsak tabii... Daha önemlisi, Obama, liderlere Tahran ile çatışmakta menfaatleri olmadığını söyleyerek "bölgeyi paylaÅŸmaları" önerisini getirdi. Kendisinin Arap isyanları sonrasında bölgedeki çatışmaları "yönetme" anlayışına uygun oldukça liberal bir tavsiye olmuÅŸ.

ABD'liler dönemsel dış politika vizyonlarını baÅŸkanların isimleri ile anmaktan hoÅŸlanır. Ben de bu geleneÄŸi takip edeyim. DiyeceÄŸim ÅŸu ki; Bush ve Obama doktrinleri OrtadoÄŸu'nun güvenlik ve ittifak mimarisini deÄŸiÅŸtirecek uzun süreli bir belirsizliÄŸi bölgeye içkin hale getirdi. Nasıl mı? 11 Eylül sonrası BaÅŸkan Bush'un iki iÅŸgali ve el Kaide ile mücadelesi bölgede jeopolitik bir boÅŸluk oluÅŸturmuÅŸtu. Arap isyanları dalgası da bu boÅŸluÄŸun otoriter rejimlerden memnun olmayan halkların talepleri ile birleÅŸmesi sonucu ortaya çıkmıştı.

Obama Doktrini ise söz konusu isyanları karşılarken ABD'nin OrtadoÄŸu'nun maliyetli operasyonlarının jandarması olmadığı tezine dayandı. "Bedavacı" bölge ülkelerinin kendi sorunları ile ilgili "yük ve sorumluluk" üstlenmesi gerektiÄŸi argümanı etrafında ÅŸekillendi. Böylece Libya, Suriye, Irak ve Yemen çatışmaları bölgesel güçlerin vekalet savaÅŸlarına yol açtı. DiÄŸer bir deyiÅŸle, bölge içi sorunlar bölgesel ve hatta Rusya gibi küresel devletlerin nüfuz alanlarını "paylaşım kavgasına" dönüÅŸtü.

Halen doludizgin süren bu kavganın sonuçlarının er ya da geç Arap isyanları gibi bir ikinci istikrarsızlık dalgasını getireceÄŸini düÅŸünüyorum. Yani Obama doktrininin bölgeye güncel yansımaları yeni bir alt-üst oluÅŸu hazırlamakta.

Obama Doktrini'nin bir etkisi de bölgesel güçlerin (Türkiye ve Suudi Arabistan'ın) görece daha bağımsız politikalar yürütmeye mecbur kalmasıdır. Ä°ran, zaten devrimden bu yana kendi bağımsız dış politikasını yürütmekte. Nükleer anlaÅŸma sayesinde Batı karşıtı olan politikasını revize ederek bölge içi rekabete odaklandı. Tabiri caizse bölgesel güçler, hissettikleri tehditler sebebiyle kendi yeni doktrinlerini geliÅŸtirmek durumunda kaldılar:

Türkiye için ErdoÄŸan doktrini, Suud için Selman doktrini ve Ä°ran için Hamaney doktrininin güncellenmiÅŸ versiyonu. Ancak ortada bir terslik var. Ä°ran uluslararası sisteme entegre edilirken ErdoÄŸan ile Selman doktrinleri kendi milli önceliklerine ağırlık verdikçe "Batı'dan uzaklaÅŸmakla" eleÅŸtiriliyor.

Kendi sorunlarını çözmek için daha fazla yük üstlenmesi gereken bu ülkeler daha fazla bağımsız politikalar ürettikçe rahatsız edici bulunuyor ve bir anlamda onlara ayar verilmek isteniyor. ABD'nin yumuÅŸak tedip edici gücü devreye giriyor. S. Arabistan'ın Vahhabi ideolojisinin aşırılığı ve kadın hakları sorunu hatırlanıyor. Türkiye için ise "basın özgürlüÄŸü" sopası bir süredir sürekli gündemde tutuluyor.

Halbuki Obama'nın eski müttefiklerini yeni bir "ittifak" anlayışına iten politikasının yeni sonuçlar üretmesi kaçınılmazdı. Türkiye ve S. Arabistan bölgenin kaotik ortamında kendi güvenlik önceliklerine göre daha aktif tutumlar almak zorunda kalıyorlar. Obama'nın Türkiye'yi PYD, Suud'u Ä°ran üzerinden tedip eden yaklaşımı sebebiyle her iki bölgesel güç de ABD ile ters düÅŸmeyi göze alıyor.

Türkiye'nin PKK- PYD tehdidi sebebiyle PYD'yi vurma ihtimalini masada tutması gibi.

S. Arabistan daha iddialı bir yolda gidiyor. Bahreyn ve Yemen müdahalelerinden ve Mısır'da darbeye destekten sonra bugünlerde yeni giriÅŸimler içinde: teröre karşı "Ä°slam Ä°ttifakı," Lübnan'a yardımı kesmesi, Mısır'dan iki adayı alması ve Cibuti'de üs gibi. Ayrıca, ABD'nin "klasik" müttefikleri ile iliÅŸkileri zayıflarken bu müttefiklerin kendi aralarında konu bazlı farklı koalisyonlar kurma arayışları yeni bir ivme kazanıyor. Türk- Suud yakınlaÅŸması ve Türk- Ä°srail iliÅŸkilerinde düzelme görüÅŸmeleri buna örnekler.

OrtadoÄŸu'da bir süre daha doktrinlerin ve paylaşımın rekabetini izlemeye devam edeceÄŸiz.

[Sabah, 23 Nisan 2016]