SETA > Yorum |

Kürt Açılımı ve Dış Politika

SoÄŸuk SavaÅŸ'ın bitiÅŸi ile birlikte dış politikayı belirleyen yukarıdan yapısal baskı ortadan kalktı. Ä°ki kutuplu dünyanın sınırlı tercih ortamı artık yok ve dış politika yeni dönemde iç politika karşısında özerkliÄŸini kaybetti. Türkiye açısından baktığımızda dış politika neredeyse iç politikanın uzantısı haline geldi.

SoÄŸuk SavaÅŸ'ın bitiÅŸi ile birlikte dış politikayı belirleyen yukarıdan yapısal baskı ortadan kalktı. Ä°ki kutuplu dünyanın sınırlı tercih ortamı artık yok ve dış politika yeni dönemde iç politika karşısında özerkliÄŸini kaybetti. Türkiye açısından baktığımızda dış politika neredeyse iç politikanın uzantısı haline geldi.

Kürt meselesi içeride ülkenin en önemli sorunu haline gelirken, dış politikayı da çeÅŸitli ÅŸekillerde etkilemeye baÅŸladı. Bu ölçekte ciddi sorunlar çözülemezse, bir ulus-devlet refleksi olarak sorunun kaynağı dışarıda aranmaya baÅŸlanır. Ülke dışından kaynaklanan kısmi bir tehdit olabilir, ancak yönetimler bu tehdidi abartma ve sorunun asıl kaynağı olarak gösterme eÄŸilimindedir.

Türkiye'yi yöneten elitler 1990'lı yıllar boyunca Kürt meselesini komÅŸu ülkeler, Avrupa ülkeleri, Amerika ve bir dizi diÄŸer uluslararası aktörün sorumlu olduÄŸu bir sorun ÅŸeklinde lanse ettiler. Ä°çerideki Kürt meselesi, Kürt nüfus barındıran Ä°ran, Suriye ve Irak ile iliÅŸkileri zorlu hale getirmekte, bu soruna bir ÅŸekilde dokunan diÄŸer aktörleri düÅŸman haline getirmekteydi.

Dış politikada daralma Kürt meselesi aynı zamanda iç politik ortamda oluÅŸturduÄŸu gerilim ve tansiyon sebebiyle dış politikanın alanını daraltan bir etki oluÅŸturmaktaydı. Ä°çeride gündemi güvenlik iÅŸgal etmekte, bu keskin algı ile oluÅŸan dış politika ve güvenlik politikaları dış düÅŸman marjını geniÅŸletmekteydi. Suriye ve Ä°ran ile sürekli ilk raundu oynanan bir müsabakaya dönüÅŸen iliÅŸkilerin arkasında bu iç politik ortam yer almaktaydı.

Türkiye'nin 1999 yılında AB üyelik rotasına girmesi ile kültürel haklar, siyasi temsil ve dil hakları benzeri alanlarda kaydedilen geliÅŸmeler, her ne kadar yeterli olmasa da, içeride sorun ile ilgili bir özgüven oluÅŸturdu. Türkiye'nin Ä°ran ve Suriye ile iliÅŸkileri hızlı geliÅŸti, AB ile iliÅŸkilerde Kürt meselesi alt sıralara düÅŸtü. Kuzey Irak'a takılı kalan miyop bakış, yerini Irak'ın bütününü kuÅŸatan bir politikaya bıraktı.

Ä°çeride ise dış politikanın önünü açan temel geliÅŸme demokrasi-güvenlik ikileminin, daha fazla demokrasinin daha fazla güvenlik üretecek ÅŸekilde yönlendirilmesi oldu. Siyasetin alanı güvenlik eksenli tartışmalardan arındırıldıkça, siyasetin sivil alanı geniÅŸlemekte, alternatifler ortaya çıkmakta, keskin tavırlar yerini esnek ve çoÄŸulcu tercihlere bırakmakta. Ancak devlet elitleri ve Kürt siyaseti karşılıklı olarak siyasetin alanını daraltan ve ortamı güvenlikleÅŸtiren kısır döngüden çıkamadılar. Siyasal sistemin meÅŸruiyet alanının geniÅŸlemesi Kürt siyaseti için alan açtı. Ancak Kürt siyaseti ve karşısında devlet eliti alınan mesafeyi derinleÅŸtirecek, siyaseti güvenliÄŸin boyunduruÄŸundan kurtarıp ülkeyi içeride ve dışarıda rahatlatacak iradeyi gösteremediler.

Kürt açılımı tarihi fırsat Kürt açılımı Türkiye'nin önünü açmak için tarihi bir fırsat. AB ve ABD baÅŸta olmak üzere, sorunun çözümü yönünde bölge ülkelerini de kapsayan güçlü bir uluslararası uzlaÅŸma var. Türkiye'nin kendine biçtiÄŸi yeni bölgesel ve uluslararası rolde böylesi bir soruna yer yok. Ayrıca bu sorunun devam etmesi durumunda Türkiye'nin mücavir alanlarda ince gücünden bahsetmek mümkün deÄŸil. Nabucco'dan bölgesel barış giriÅŸimlerine Türk dış politikası üzerinden bu gölgenin kalkması gerekiyor.

Kürt açılımı, farklılığı ve çeÅŸitliliÄŸi zenginlik olarak gören, vatandaÅŸlarına eÅŸit ve adil davranan, meÅŸru taleplerine olumlu tepki veren bir devlet yapısı ve siyasi irade ile mümkün olabilir. Kürt siyaseti için ise silahların susması öncelikli hedef olmalı. 2005 yılında Kürt meselesi ile ilgili son yılların en cesur ve anlamlı tavrını ortaya koyan BaÅŸbakan ErdoÄŸan kararlı bir ÅŸekilde ve uzlaÅŸmacı bir üslupla süreci yönetmeli.

Ä°çinde bulunduÄŸumuz yüzyılın ikinci on yılına ülkenin ufkunu karartan bu sorunun çözümünü kolaylaÅŸtıracak ÅŸekilde silahların sustuÄŸu, çözüm önerilerinin ve siyasetin belirleyici olduÄŸu bir atmosferle girmeliyiz. Yakın geçmiÅŸte yaÅŸanan sınırlı geliÅŸmelerin kolaylaÅŸtırıcı etkisi dikkate alınırsa, Kürt meselesinde ciddi mesafe kaydedilmesinin Türk dış politikasında yeni ufuklar açacağına hiç ÅŸüphe yok.

Sabah - 05 AÄŸustos 2009 ÇarÅŸamba