SETA > Yorum |
İstikrarsızlaşan Makedonya ve Arnavut Faktörü

İstikrarsızlaşan Makedonya ve Arnavut Faktörü

Makedonya'da iki topluluk arasındaki kopukluk ve Arnavutların ülkenin gidişatından memnun olmamaları, etnik çatışma riskini sürekli canlı tutmaktadır. Kumanova'da yaşananlar iç savaşa yol açacak boyutta olmasa da istikrarın ne kadar kolay bozulabileceğini işaret etmiştir.

Makedonya’da nüfusun yarıdan fazlasını oluÅŸturan Makedonlar ile yüzde 25’in üzerindeki Arnavutlar arasında 2001 Ohri AnlaÅŸması’na dayanan bir güç paylaşımı mevcut. Bu paylaşım, bugüne deÄŸin iki grup arasında bir bütünleÅŸme meydana getirmediÄŸi gibi ülkenin etnik bölünmüÅŸlüÄŸünü daha da derinleÅŸtirdi. Ä°ki etnik grubun siyasi temsilcileri birbiriyle pek ilgilenmiyor ve kendi gündemlerini takip ediyorlar.

Makedon ve Arnavut halklar arasında bir ortak vatandaÅŸlık duygusundan söz etmek zor. Dış politika konusunda da iktidarın büyük ortağı Makedon VMRO-DPMNE partisinin (Ä°ç Makedon Devrimci Örgütü - Makedonya'nın Ulusal BirliÄŸi Demokratik Partisi) savunduÄŸu ve yürüttüÄŸü politikaları, hükümetteki Demokratik BütünleÅŸme BirliÄŸi (BDI) de dahil olmak üzere Arnavut azınlık benimsemiyor.

Arnavutlar, ülkenin en kısa zamanda Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleÅŸmesini gerek kendileri, gerekse bütün ülke için hayati görüyorlar. Makedonya’nın kuruluÅŸundan beri Yunanistan ile yaÅŸadığı ve ülkenin Avrupa BirliÄŸi (AB) ve NATO üyeliÄŸi önündeki en büyük engel olan isim sorunu ve buna baÄŸlı olarak VMRO-DPMNE’nin yürüttüÄŸü kimlik politikaları Arnavutların pek de umrunda deÄŸil. Ülkenin bu kurumlara üyeliÄŸinin gecikmesi, zaten ülkeye baÄŸlılıkları zayıf olan Arnavutlar arasında sabırsızlık ve bıkkınlığı artırıyor.

2006 yılından beri Makedonya baÅŸbakanlığını yürütmekte olan VMRO-DPMNE lideri Nikola Gruevski, Makedon milliyetçiliÄŸine ve “iç ve dış düÅŸmanlar” argümanına sıklıkla baÅŸvuran popülist bir lider. Bu sayede parti tabanının baÄŸlılığını korumayı baÅŸaran Gruevski, muhalefet tarafından ülkede yargı bağımsızlığını zedelemekle ve basın üzerinde baskı kurmakla eleÅŸtiriliyor. 2005 yılında AB adaylık statüsünü almasına raÄŸmen isim sorunu yüzünden üyelik süreci donmuÅŸ durumda olan ülkede hükümet demokratik reformları ağırdan alıyor. Anamuhalefet partisi Makedonya Sosyal Demokratlar BirliÄŸi (SDSM) ise hükümetin giderek otoriterleÅŸtiÄŸi ve seçimlerde hile yaptığı gerekçesiyle yaklaşık bir yıldır meclis faaliyetlerine katılmıyor.

Son yıllarda hep gündemde olan iktidar-muhalefet gerilimi, Åžubat ayından bu yana anamuhalefet lideri Zoran Zaev’in ortaya çıkardığı ve periyodik olarak yayınladığı ses kayıtlarıyla yeniden ÅŸiddetlendi. Zaev bu kayıtları, hükümetin yargıyı etkilemeye çalışmak, seçimlerde hileye baÅŸvurmak, usulsüz harcamalarda bulunmak ve muhalefete ÅŸantaj yapmak gibi hukuksuz ve usulsüz eylemlerin içinde olduÄŸuna birer delil olarak gösterdi. Muhalif gruplar meydanlarda eylemler düzenleyerek hükümeti istifaya davet ettiler ve erken seçim istediklerini dile getirdiler. Bütün bunların karşısında geri adım atmayan hükümet ise Zaev’in yasadışı yollarla elde edilmiÅŸ kayıtları yayınladığına dikkat çekerek kendisini casuslukla ve dış güçlerle birlikte hareket etmekle suçladı. Protestolar, 2011 yılında iÅŸlenmiÅŸ bir cinayetin ardından hükümetin bunu örtbas etmeye çalıştığını iÅŸaret eden bir kaydın yayınlanmasıyla iyice arttı. 4-5 Mayıs tarihlerinde Üsküp’te gerçekleÅŸtirilen eylemler, polisle göstericiler arasında bir çatışmaya yol açtı ve onlarca kiÅŸi yaralandı.

9 Mayıs günü ise güvenlik kuvvetlerinin aniden Kumanova’daki bir grup Arnavut üzerine baÅŸlattığı operasyon ülke gündemini deÄŸiÅŸtirdi. Operasyon sırasında çıkan ve iki gün süren çatışmalar sekizi polis 22 kiÅŸinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Her ne kadar grubun hayatta kalanları teslim alınmışsa da bir hayli beceriksizce yürütüldüÄŸü anlaşılan bu operasyon hükümete büyük bir siyasi maliyet getirdi. Tepkiler karşısında Ä°çiÅŸleri Bakanı Gordana Jankuloska ve UlaÅŸtırma Bakanı Mile Janakieski ile beraber Güvenlik ve Ä°stihbarat Kurumu (UBK) Åžefi Saso Mijalkov görevlerinden istifa ettiler. Özellikle ülkenin içiÅŸleri teÅŸkilatını yıllardır perde gerisinden yönettiÄŸi söylenen ve son çıkan kaset tartışmalarının odağında bulunan Mijalkov’un istifası, ülkede bir dönemin kapandığına iÅŸaret ediyor.

Makedonya hükümeti, operasyonun terörist eylem hazırlığındaki Kosova KurtuluÅŸ Ordusu (UÇK) üyelerini etkisiz hâle getirmek amacıyla yapıldığı iddiasındayken grubun aslında devletin bilgisi dâhilindeki bir çete olduÄŸuna ve hükümetin gündem deÄŸiÅŸtirmek için böyle bir operasyona baÅŸvurduÄŸuna dair iddialar da ortaya atılmakta. Zira Åžubat ayından beri süregelen kaset tartışmaları ve bunun uluslararası kamuoyunda da yankı bulması hükümeti zor durumda bırakmaktaydı. Ne var ki, yapılan operasyon bu gündemi deÄŸiÅŸtirmediÄŸi gibi hükümete yöneltilen eleÅŸtirilerin yelpazesini geniÅŸletmiÅŸ oldu. Bu yelpazenin boyutları 17 Mayıs’ta Üsküp’te gerçekleÅŸtirileceÄŸi duyurulan geniÅŸ katılımlı mitingde daha net anlaşılacak.

ARNAVUTLAR NE YAPACAK?

Burada, Arnavutlar arasında muhalefetin ne kadar güçleneceÄŸi belki de en kritik soruyu teÅŸkil ediyor. Bugüne deÄŸin Arnavutların hükümete yönelik eleÅŸtiri ve protestoları genellikle kendi etnik durumlarını ilgilendiren konularla sınırlı kalmaktaydı. Fakat son aylarda ülke gündemine oturan ses kayıtlarının her ne kadar Arnavut partilerince dile getirilmese de Arnavut kamuoyu arasında yankı bulduÄŸu görülüyor. Ayrıca yıllardır Gruevski’nin iktidar ortağı konumundaki, eski UÇK’lilerin yönetiminde bulunduÄŸu BDI partisine kendi tabanından hükümeti bozma çaÄŸrıları gelmekte, hatta bu ihtimalin yakında gerçekleÅŸebileceÄŸi iddiaları ortaya atılmaktadır. Tam da bu dönemde bir Arnavut grup üzerine gerçekleÅŸtirilen ÅŸiddetli operasyon, Arnavutlar arasında hükümete yönelik tepkilerin artmasına ve SDSM’nin başı çektiÄŸi protestolara Arnavutların kitle hâlinde destek vermelerine yol açabilir.

Hükümet bugüne kadar gerek anamuhalefetten gerekse uluslararası toplumdan gelen çaÄŸrılar karşısında geri adım atmamakta direnmiÅŸti. Arnavut kamuoyunun açıkça anamuhalefetin yanında yer alması ise BaÅŸbakan Gruevski’nin bugüne kadar takındığı uzlaÅŸmaz ve umursamaz tavrın sürdürülebilirliÄŸini gitgide daha da zorlaÅŸtıracaktır. Zira Kumanova’daki olayların ardından Arnavutlarla yaÅŸanacak bir zıtlaÅŸma, ülkeyi iç çatışmalara kadar sürükleyebilir. Bu ÅŸartlar altında iki bakanın istifası, hükümetin içeriden ve dışarıdan gelebilecek yeni baskılar karşısında zaman kazanmak ve Arnavutlardan gelecek tepkileri yatıştırmak için attığı taktiksel bir adım olarak deÄŸerlendirilebilir.

2001 yılında Ohri Çerçeve AnlaÅŸması’nın imzalanmasından bu yana Makedonlarla Arnavutlar arasında bir etnik çatışma yaÅŸanmamıştır. Fakat iki topluluk arasında mevcut bulunan kopukluk ve Arnavutların ülkenin gidiÅŸatından memnun olmamaları bu riski sürekli canlı tutmaktadır. Kumanova’da yaÅŸananlar bir iç savaÅŸa yol açacak boyutta olmasa da istikrarın ne kadar kolay bozulabileceÄŸini iÅŸaret etmiÅŸtir. Operasyon yapılan grup gerçekten terörist bir grup ise müdahalenin zamanında yapılmaması büyük çaplı terör saldırılarının yaÅŸanmasıyla sonuçlanabilirdi. Veyahut operasyonun uzaması ve ÅŸiddetin büyümesinin de halklar arasında çatışmaları baÅŸlatıcı etkisi olabilirdi. Her hâlükârda Makedonya’da ortak vatandaÅŸlık bilinci güçlendirilmedikçe ve ülke Avrupa-Atlantik dünyasına entegre edilmedikçe etnik gerilimlerin artması muhtemeldir. VMRO-DPMNE iktidarının politikaları, bitmek bilmeyen iktidar-muhalefet tartışmaları ve son olarak Türk Akımı üzerinden Balkanlara sıçrayan Batı-Rusya rekabeti, bu sonucun oluÅŸması için uygun bir ortam yaratmaktadır.

Makedonlar ile Arnavutlar arasında meydana gelebilecek bir iç çatışma, Balkanlarda Arnavutların yaÅŸadığı bölgelerde bir domino etkisi yaratabilecek potansiyeldedir. Özellikle Sırbistan’da “Büyük Arnavutluk” fikrinin Arnavutlar arasında yaygın olduÄŸuna ve Arnavutların bu amaç uÄŸruna her an harekete geçebileceklerine dair endiÅŸeler bulunuyor. Sırbistan hükümetinin Kumanova’daki olayları yakından takip etmesi ve ülkenin güney sınırına kuvvet takviyesinde bulunması da bu endiÅŸenin birer göstergesi. Zira Sırbistan’ın güneyinde yer alan ve Kosova ve Makedonya’ya bitiÅŸik durumda bulunan PreÅŸevo vadisi, Arnavutların çoÄŸunluÄŸu oluÅŸturduÄŸu ve ayrılıkçılığın kuvvetli olduÄŸu bir bölge. Keza Kosova’da UÇK yapılanmasının uzantıları hâlen devam etmekte olduÄŸu gibi son yıllarda silahlı radikal Ä°slami grupların güçlenmekte olduÄŸuna dair gözlemlerde bulunuluyor.

Bu ÅŸartlar altında Makedonya’da etnik gerilimlerin yeniden baÅŸlaması, 2000’lerin baÅŸlarından beri Balkanlarda devam eden istikrar ve barış ortamına büyük bir darbe vurabilir. Makedonya’nın iç ve dış siyaset bakımından normalleÅŸmesi, ülkede etnik iliÅŸkilerin üzerinde durduÄŸu fay hattının faaliyete geçmemesi için fazlasıyla önemlidir.

[Al Jazeera Türk, 13 Mayıs 2015]