SETA > Yorum |

İslam Dünyası Parlak Geçmişini Arıyor (III)

Geçen iki yazıda Ä°slam dünyasındaki temel gerginlik alanlarına temas etmiÅŸ ve zaman ve mekan telakkilerinden merkez-çevre iliÅŸkisine kadar bir dizi sorunun bu gerginlikten kaynaklandığını söylemiÅŸtik. Ä°slam dünyası bu sorunlara çözüm bulabilmek için yoÄŸun bir fikri çabanın içerisinde bulunuyor. Ä°KÖ’nün 9-11 Eylül tarihleri arasında düzenlediÄŸi Mekke toplantısı bu sorunların ele alındığı önemli platformlardan biriydi. Malezya’dan Pakistan’a, Türkiye’den Senegal ve Bosna’ya Ä°slam dünyasının pek çok ülkesinden gelen alım ve aydınlar, siyaset, ekonomi ve kültür-düÅŸünce baÅŸlıkları altında pek çok sorunu ele aldılar. Paralel olarak yapılan panellerde sorunlar özgür bir ortamda ve eleÅŸtirel bir dille tartışıldı. Ä°KÖ Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin Ä°hsanoÄŸlu’nun baÅŸkanlığını yaptığı konferans, hem geliÅŸtirdiÄŸi yeni vizyon hem de sunduÄŸu çözümler açısından benim beklentilerimin üzerinde bir baÅŸarı elde etti. Toplantıya Ahmet DavutoÄŸlu, Ali BardakoÄŸlu, Lahdar Brahimi, Kemal Hasan, HurÅŸit Ahmed, Osman Bugaje, Enes Karıc, Ali Cuma gibi Ä°slam dünyasının önde gelen alim ve aydınları katıldı.

Geçen iki yazıda Ä°slam dünyasındaki temel gerginlik alanlarına temas etmiÅŸ ve zaman ve mekan telakkilerinden merkez-çevre iliÅŸkisine kadar bir dizi sorunun bu gerginlikten kaynaklandığını söylemiÅŸtik. Ä°slam dünyası bu sorunlara çözüm bulabilmek için yoÄŸun bir fikri çabanın içerisinde bulunuyor. Ä°KÖ’nün 9-11 Eylül tarihleri arasında düzenlediÄŸi Mekke toplantısı bu sorunların ele alındığı önemli platformlardan biriydi. Malezya’dan Pakistan’a, Türkiye’den Senegal ve Bosna’ya Ä°slam dünyasının pek çok ülkesinden gelen alım ve aydınlar, siyaset, ekonomi ve kültür-düÅŸünce baÅŸlıkları altında pek çok sorunu ele aldılar. Paralel olarak yapılan panellerde sorunlar özgür bir ortamda ve eleÅŸtirel bir dille tartışıldı. Ä°KÖ Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin Ä°hsanoÄŸlu’nun baÅŸkanlığını yaptığı konferans, hem geliÅŸtirdiÄŸi yeni vizyon hem de sunduÄŸu çözümler açısından benim beklentilerimin üzerinde bir baÅŸarı elde etti. Toplantıya Ahmet DavutoÄŸlu, Ali BardakoÄŸlu, Lahdar Brahimi, Kemal Hasan, HurÅŸit Ahmed, Osman Bugaje, Enes Karıc, Ali Cuma gibi Ä°slam dünyasının önde gelen alim ve aydınları katıldı.

 

Katılımcılar Ä°slam dünyasının köklü sorunlarla karşı karşıya bulunduÄŸunu ve bunların çözümünde iç ve dış etkenlerin dikkate alınması gerektiÄŸini vurguladılar. Ortak bir kaderi paylaÅŸma inancının Müslüman ülkeler arasındaki dayanışmanın birinci ÅŸartı olduÄŸunu söyleyen katılımcılar, açlık, fakirlik, eÄŸitimsizlik, yolsuzluk ve mezhebi-etnik çatışmaların Ä°slam dünyası için bir utanç kaynağı olduÄŸunu söylediler. Bu sorunların çözümünde ortak bir siyasi iradenin önemine özel vurgu yapıldı. Müslüman toplumlar arasındaki kültürel ve coÄŸrafi farklılıkların bir zenginlik olarak görülmesi gerektiÄŸi ifade edildi. Evrensel deÄŸerlerle Ä°slamî deÄŸerlerin çatışmadığı ama bunun küresel sistemin aksayan yönlerini göz ardı etmek anlamına gelmediÄŸi de dile getirilen konular arasındaydı. Ä°KÖ’nün adının deÄŸiÅŸtirilmesi, yeniden yapılandırılması ve finans ve insan kaynaklarının artırılması bu çerçevede gerçekleÅŸecek. Bu toplantıda yapılan somut öneriler, aralık ayında Mekke’de yapılacak devlet baÅŸkanları zirvesinde ele alınacak. Devlet baÅŸkanlarının Müslüman ülkeler arasındaki iÅŸbirliÄŸinin artırılması ve Ä°KÖ’nün güçlendirilmesi için ortaya koyacağı siyasi irade önümüzdeki dönemin siyasi karakterini belirleyecek mahiyette. Bu yüzden Mekke toplantısında tartışılan konular ve geliÅŸtirilen vizyon, Ä°slam dünyasının yakın dönemdeki geleceÄŸi için önemli tazammunları haiz.

Problem alanlarını doÄŸru tespit etmek... Mekke konferansının siyaset panelinde ele alınan konu baÅŸlıklarına kısaca bir göz atmak bile Ä°slam dünyasındaki sorunlar yelpazesinin ne kadar geniÅŸ olduÄŸu hakkında bir fikir vermek için yeterli. KüreselleÅŸmenin Müslüman toplumlar üzerindeki etkisi, adalet ve hukukun üstünlüÄŸüne dayalı bir siyasi yapının inÅŸası özgürlük ve güvenlik arasındaki denge, etnik ve mezhebi çatışmaların önlenmesi için çatışma-önleyici mekanizmaların kurulması, terörizmle mücadele, medeniyetler ve dinler arası diyalog, Ä°slam-korkusuna (islamophobia) karşı etkin mücadele, Müslüman azınlıkların siyasi ve hukuki hakları ve medyanın küresel kamuoyunun oluÅŸmasında oynadığı rol, acil çözüm bekleyen sorunların başında geliyor. Toplantıda Filistin sorunu da ele alındı. Ä°KÖ, 1969 yılında Mescid-i Aksa’ya yapılan bir saldırı üzerine kurulmuÅŸ ve Filistin meselesini birinci gündem maddesi yapmıştı. Fakat ne Ä°KÖ ne de diÄŸer Ä°slam ülkeleri Filistin sorununa adil ve barışçıl bir çözüm bulma ve Filistinlilerin haklarını savunma konusunda bugüne kadar kayda deÄŸer bir baÅŸarı elde edebildiler. Toplantıda dile getirilen önemli konulardan birisi Filistin davasının iç sebepler ve dış baskılar yüzünden unutulmaya yüz tuttuÄŸu idi. Özellikle Kudüs’ün Müslüman kimliÄŸinin giderek kaybolduÄŸuna dikkat çeken Filistinli katılımcılar, bu bölgedeki Osmanlı döneminden kalma vakıfların koruma altına alınması gerektiÄŸini söylediler. Ayrıca Kudüs’te Ä°slam ülkelerinin desteÄŸiyle bir üniversite talebi de vardı.

Ekonomi, bilim ve teknoloji panelinde ele alınan konular benzer bir tablo arz ediyor. Ä°KÖ üyesi ülkeler arasında ekonomik, bilimsel ve teknolojik iÅŸbirliÄŸinin artırılması, araÅŸtırma ve geliÅŸmeye daha fazla kaynak ayrılması, eÄŸitimin milli gelir içindeki yerinin artırılması, Müslüman ülkeler arasındaki turizmin geliÅŸtirilmesi, ticaret kanunlarının basitleÅŸtirilmesi ve yatırımın teÅŸvik edilmesi, çevrenin korunması ve Müslüman ülkelerin uluslararası pazarlarda daha büyük pay sahibi olmasına yardımcı olunması, katılımcılar tarafından etraflı bir ÅŸekilde ele alındı. Ekonomi ve bilim-teknoloji alanlarında yeni bir vizyon ve misyon tanımına ihtiyaç olduÄŸuna dikkat çeken aydınlar, ekonomik eÅŸitsizliÄŸin köklü bir sorun olduÄŸunu ve zengin Müslüman ülkelerin fakir Müslüman ülkelere yardım etmesi gerektiÄŸini söylediler. DüÅŸünce ve eÄŸitim paneli, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Ali BardakoÄŸlu ve Mısır Müftüsü Ali Cuma gibi önde gelen Müslüman ülkelerin dinî liderlerini ve aydınları bir araya getirdi. Katılımcılar küresel geliÅŸmeler karşısında Müslüman alimlerin daha merkezî bir rol oynaması gerektiÄŸini ifade ettiler. Ele alınan konular arasında eÄŸitimin yaygınlaÅŸtırılması, dinî konularda uluslararası çalışmalar yapan Fıkıh Akademisi’nin yeni bir yapıya kavuÅŸturulması, her tür aşırılık ve fanatizme karşı mücadele edilmesi, itidalin bir deÄŸer olarak yaygınlaÅŸtırılması, Ä°slam ülkelerinde kadın ve çocukların sosyal durumlarının iyileÅŸtirilmesi ve Müslüman ülkeler arasında kültürel ve entelektüel iÅŸbirliÄŸinin artırılması öne çıktı. Aydınlar, mevcut meydan okumalara karşı etkili çözümler üretebilecek bir tefekkür geleneÄŸinin yeniden inÅŸa edilmesi gerektiÄŸine de dikkat çektiler. Bütün bu konular, Ä°slam dünyasının kültürel ve stratejik dayanışma noktalarının neler olduÄŸu sorusu üzerinde odaklanıyor. Müslüman toplumlar arasındaki coÄŸrafi ve kültürel süreklilik, köklü bir medeniyet hareketinin önemli dayanak noktalarından biridir. Roma ve Osmanlı’nın dayandığı siyasi yapının gücü, bu sürekliliÄŸin jeo-stratejik bir avantaja dönüÅŸtürülmesinden kaynaklanıyordu. Roma’nın Pax Romana’sı, Osmanlı’nın nizam-ı âlemi farklı coÄŸrafi ve kültürel özellikleri bir potada eritebilmiÅŸ ve insanlık adına bir ortak iyinin inÅŸasını gerçekleÅŸtirebilmiÅŸti. Bu ortak iyinin inÅŸasında bırakınız kültürel farklılıkları, dini farklılıklar dahi çoÄŸu zaman ikincil bir konuma sahipti.

Çıkış yolları üzerinde gidip gelmek Bugün ulus-devlet olmakla “Ä°slam dünyası” gibi deÄŸer yüklü bir coÄŸrafi-kültürel kimliÄŸe ait olmak arasındaki gerginlik, dayanışma alanlarının geliÅŸtirilmesi önünde ciddi bir engel olarak duruyor. Seküler modernleÅŸmenin ve küreselleÅŸmenin bütün yıpratıcı etkilerine raÄŸmen Ä°slam coÄŸrafyasının herhangi bir yerindeki ortalama Müslüman bir birey kendini diÄŸer dindaÅŸlarına daha yakın hissediyor. Onlarla ortak bir tarihi ve coÄŸrafyayı paylaÅŸtığını biliyor. Aralarında bir kader ortaklığı olduÄŸunu hissediyor. Bu yüzden Faslı bir öÄŸretmen, Afganistan’ın ve Irak’ın iÅŸgaline bigane kalamıyor. Endonezyalı bir iÅŸadamı, Filistin’deki hadiselere sırtını dönemiyor. Müslüman toplumlar ulus-devletin dar kalıplarına sığmayan ben-tasavvurlarını sınırlar ötesi bir dille anlatmanın yollarını arıyorlar. Bu tasavvur mücadelesi bugün Bosna’dan Yemen’e kadar Osmanlı bakiyyesi olan topraklarda en canlı bir ÅŸekilde devam ediyor.

Modern ulus-devlet, ulus-devlet sınırlarını aÅŸan ve bu sınırların meÅŸruiyetini sorgulayan bu algılama biçimini bir tehdit olarak görüyor. Bu yüzden “Ä°slam dünyası”, “Ä°slam medeniyeti”, “Ä°slam birliÄŸi” gibi kelimeleri ya anlamsız buluyor ya da onlardan uzak duruyor. Ä°slam Konferansı Örgütü’nün kuruluÅŸ yılı olan 1969’dan bu yana yaÅŸadığı meÅŸruiyet krizinin temelinde bu sorun yatıyor. AB karşısında duyduÄŸumuz güvensizlik hissinin altında da bu korku var. Kimilerine göreyse küreselleÅŸmeye karşı direnmenin tek yolu, kendi ulus-devletine sıkı sıkıya sarılmaktan geçiyor.

Fakat Müslüman toplumların zaman ve mekan algısı, modern ulus-devletin dar kalıplarına sığdırılamayacak kadar geniÅŸ, zengin ve derin. Ä°KÖ, seküler demokrasiden monarÅŸiye, dini cumhuriyetten diktatörlüÄŸe kadar pek çok biçime sahip olan devletleri deÄŸil, ortak zaman ve mekan telakkisine sahip Müslüman birey ve toplulukları temsil ediyor. Ä°KÖ’nün önündeki en büyük meydan okuma, ÅŸu veya bu devletin yahut kuruluÅŸun deÄŸil bu insanların sözcüsü ve temsilcisi olmak. Uluslararası kuruluÅŸların Ä°slam ülkelerinde bugüne kadar büyük baÅŸarılara imza atamadığı gerçeÄŸini göz önüne aldığımızda, Ä°KÖ’nün ve onun yeni genel sekreterinin iÅŸinin hiç de kolay olmadığını teslim etmek gerekiyor. Fakat kul sıkışmayınca Hızır yetiÅŸmezmiÅŸ. Umarız içinde yaÅŸadığımız kriz dönemi Ä°slam dünyasının küresel sorunlarının çözümü için yeni kapılar açar.