SETA > Yorum |

Ekonomide 2012 Perspektifi

2012 için öngörülen tüm olumsuz senaryolara raÄŸmen ekonomik büyümede çok keskin bir düÅŸüÅŸ yaÅŸanmadan büyüme dinamiÄŸinin devam edeceÄŸini söylemek mümkün.

Avrupa BirliÄŸi (AB) ülkelerinde devam eden borç krizi ve talep daralması nedeniyle 2012'de dünya ekonomilerinde durgunluÄŸun yaÅŸanacağı beklentisi mevcuttur. Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından eylülde yayımlanan "Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'na" göre 2012'de dünya ekonomisi için tahmin edilen büyüme rakamı yüzde 4, geliÅŸmiÅŸ ülkeler için yüzde 1.9 ve Euro bölgesi için ise yüzde 1'e yakındır. Türkiye de, maalesef, AB ülkelerinde devam eden borç krizi ve küresel ekonomide yaÅŸanan daralma nedeniyle oluÅŸan karamsar senaryolardan nasibini almıştır. IMF, Türkiye ekonomisinin zayıf sermaye giriÅŸleri nedeniyle 2012'de yüzde 2, Ekonomik Ä°ÅŸbirliÄŸi ve Kalkınma Örgütü (OECD) ise yüzde 3 büyüyeceÄŸini tahmin etmektedir. Bu tahminler ve küresel ekonomide meydana gelecek tüm olumsuz senaryolardan dolayı, 2011'de açıklanan Orta Vadeli Program'da (OVP), Türkiye ekonomisi için yüzde 4'lük bir büyüme oranı hedeflenmektedir.

Tüm bu öngörülere raÄŸmen, AB ülkelerinde krizin devam ettiÄŸi bu dönemde, Türkiye ekonomisi 2009'un son çeyreÄŸinden itibaren son 8 çeyrek dönem boyunca kesintisiz büyümeye devam etmiÅŸtir. Dünya ekonomilerinde sermaye giriÅŸlerini olumsuz yönde etkileyecek durumlar yaÅŸanmadığı sürece, dış talepte meydana gelecek zayıflamaya raÄŸmen iç talepte canlılık nedeniyle ekonomik büyümenin 2012'de de devam edeceÄŸi ve öngörülen rakamlardan daha yüksek oranlarda gerçekleÅŸeceÄŸi beklenmektedir. Åžunu da ifade etmek gerekir ki, Ekim 2010'da açıklanan OVP'de 2011 yılı ekonomik büyüme için yüzde 4.5 oranı hedeflenmiÅŸ, ancak 2011'in ilk 9 ayında gerçekleÅŸen rakamlara göre ekonomik büyümenin yüzde 8 üzerinde gerçekleÅŸmesi güçlü bir olasılık haline gelmiÅŸtir. Dolayısıyla, Ekim 2011'de açıklanan OVP'de 2012 için öngörülen yüzde 4 büyüme hedefi de rahatlıkla aşılacaktır. Ekonomide kamu maliyesi alanında elde edilen baÅŸarılar sayesinde borcun ve bütçe açığının GSYH içindeki payı Maastricht Kriteri altında kalmıştır. 2012'de AB tanımlı genel devlet borç stokunun GSYH'ya oranının, yüzde 37 ile yüzde 60 olan Maastricht Kriteri'nin altında gerçekleÅŸmesi beklenmektedir.

DiÄŸer yandan, bütçe açığının GSYH içindeki payının ise yüzde 1.5 ile yüzde 3 olan Maastricht Kriteri altında gerçekleÅŸeceÄŸi tahmin edilmektedir. Kamu maliyesinde gerçekleÅŸen bu baÅŸarı, AB ülkelerinde devam eden borç krizinin olumsuz etkilerini bertaraf etme ve geniÅŸ manevra alanı bulma imkânı saÄŸlamıştır. Ayrıca, düÅŸük bütçe açığı ve kamu borç yükü nedeniyle, 2012'de enflasyonun düÅŸmesi ve dolayısıyla TL'de daha az deÄŸer kaybı yaÅŸanması beklenmektedir. AB ülkelerinde ve Türkiye ekonomisinde iktisadi faaliyetlerin yavaÅŸlayacağı beklentisi ve döviz kurlarının dengeye gelmesi de 2012'de enflasyonun tek haneye düÅŸmesine katkı saÄŸlayacaktır. 2011'de ekonominin en önemli problemlerinden bir olan cari açığın GSYH içindeki oranının 2012'de düÅŸeceÄŸi öngörülmektedir. 2011'de kur oranlarındaki oynaklık ihracatı artırarak hem cari açığın düÅŸmesine hem de iç ve dış talebinin dengelenmesine katkıda bulunacaktır. Çünkü dövizin serbest piyasada belirlenmesi ve herhangi bir kısıtlama olmadan TL'nin deÄŸer kaybetmesi Türkiye ekonomisinin rekabet gücünün artmasında önemli bir faktör olmuÅŸtur.

DiÄŸer yandan, Euro bölgesi içinde bulunan ülkelerin borç krizine raÄŸmen Euro'da kalmaları ve AB ülkelerinin arasında mali entegrasyonu güçlendirmek için Avrupa anlaÅŸmalarının deÄŸiÅŸtirilmesi gibi önlemlerin kısa sürede hayata geçirilmemesi, mevcut durumu Türkiye lehine çevirmiÅŸtir. Ayrıca, Türkiye'nin jeopolitik konumu nedeniyle Avrupa ve OrtadoÄŸu pazarlarına yakın olması ve Asya ülkelerine nispeten küçük miktarlardaki taleplere daha kolay ve hızlı cevap verebilmesi Türkiye'nin küresel ekonomik krizden avantaj saÄŸlayabileceÄŸi beklentisini yükseltmiÅŸtir. Bununla beraber, Türkiye ekonomisinde cari açık miktarından çok, cari açığın finansmanı, yani kredi kanalı daha önemli hale gelmiÅŸtir. AB borç krizi nedeniyle,Avrupa Merkez Bankası'ndan piyasalara önemli miktarda likidite enjekte edilmektedir. Tabi ki, buradaki en önemli nokta piyasalara enjekte edilen likiditenin bankalar arasında dolaşıma katılıp katılmayacağı ve bu likiditeden Türkiye ekonomisinin yararlanıp yararlanmayacağıdır. EÄŸer Türkiye piyasalara enjekte edilen bu sermaye bolluÄŸundan yararlanır ise cari açığın finansmanında sıkıntı yaÅŸamayacaktır.

Sonuç olarak, 2012 için öngörülen tüm olumsuz senaryolara raÄŸmen ekonomik büyümede çok keskin bir düÅŸüÅŸ yaÅŸanmadan büyüme dinamiÄŸinin devam edeceÄŸini söylemek mümkündür. Bunun yanı sıra ekonomide üretimin istikrarlı olması için; yurtiçi üretimde verimlilik artışının saÄŸlanması, katma deÄŸeri yüksek ürünlerin üretimine öncelik verilmesi, ekonomik büyümeyi kısıtlayan tasarrufun artırılması ve rekabet gücü yüksek sektörlere odaklanılması gibi temel sorunlara çözüm bulunması gerekmektedir.

Sabah/Perspektif (14.01.2012)