SETA > Yorum |
Avrupa'ya Giden Ölüm Yolu Akdeniz

Avrupa'ya Giden Ölüm Yolu: Akdeniz

Nisan ayında ölen 800 insanın cesedinin içinde olduğu teknenin “maliyeti yüksek olduğu” gerekçesiyle çıkarılmamasına karar verildi. Ölen insanlar Afrikalı ve Orta Doğulu değil de Avrupalı olsa idi bu karar bu kadar rahat verilebilir miydi?

Kitlesel göçler insanlık tarihi kadar eski olmasına raÄŸmen iç savaÅŸ, kıtlık, zorunlu göç, baskı vb. birçok nedenden dolayı dünyanın farklı coÄŸrafyalarına, daha güvenli bir yerde yaÅŸama umuduyla yapılan göçler yirminci yüzyılda daha da arttı. Bunun doÄŸal bir sonucu olarak da “mültecilik” kavramı ortaya çıktı ve bu alandaki ilk hukuki belgeler ve kurumlar oluÅŸturulmaya baÅŸlandı. Ancak tüm bu çabalar mülteci sorununu bırakın ortadan kaldırmayı, hafifletmede bile yetersiz kaldı. Dünya genelindeki mülteci sayısı 2014'de Ä°kinci Dünya Savaşından sonraki süreçteki en yüksek rakama ulaÅŸarak 50 milyonu aÅŸtı.

DÜNYANIN EN TEHLÄ°KELÄ° MÜLTECÄ° GÜZERGAHI

ÇoÄŸu zaman sadece insan hakları örgütlerinin gündeme getirmeye çalıştığı mülteci sorunu yaklaşık bir aydır dünya kamuoyunun gündeminde. Bunun bir nedeni Nisan ayında Akdeniz'de yaÅŸanan yakın tarihin en büyük deniz kazasında 800'ün üzerinde mültecinin yaÅŸamını yitirmesi idi. Akdeniz, özellikle Afrika, Orta DoÄŸu ve Orta Asya'dan nihai hedeflerinden biri olan Avrupa'ya ulaÅŸmak için yola çıkan göçmen ve mültecilerin en sık kullandığı rota. 2014 yılında Avrupa'ya kaçak yollardan gelen yaklaşık 280 bin kiÅŸinin yüzde 80'i bu rotayı kullandı. Akdeniz aynı zamanda dünyanın en tehlikeli mülteci güzergâhı. GeçtiÄŸimiz yıl dünya genelinde yaÅŸanan göçmen ölümlerinin yüzde 65'i Akdeniz'de gerçekleÅŸti.

Ölüm riskinin çok yüksek olmasına raÄŸmen dünyanın en tehlikeli bu göç güzergâhını kullanan insan sayısı giderek artıyor. Bunun nedeni ise çaresizlik. BM Mülteciler Yüksek KomiserliÄŸinin verilerinde, 2015 yılında Akdeniz'i geçmeye çalışan insanların arasında ilk sırayı Suriyelilerin aldığı, ardından Eritre, Somali, Afganistan ve Nijerya'nın geldiÄŸi görülmekte. Yani Akdeniz'i geçmeye çalışan insanların büyük bir kısmı bazı Avrupalı liderlerin iddia ettiÄŸi gibi göçmen deÄŸil ülkelerinde yaÅŸama umudu kalmayan mülteciler.

Avrupa'ya kaçak yollarla gelmeye çalışan insanların sayısı Arap Baharı sonrasında muazzam artış gösterdi. Bugün Libya'da yaklaşık 1 milyon kiÅŸi Akdeniz'in kuzeyine ulaÅŸmak üzere bir gemiye binmek için sıra bekliyor. Avrupa'nın göç akını karşısında ilk adımı mültecilerin gemilere binmesinin önünü almak idi. AB ülkeleri geçmiÅŸte Libya Lideri Kaddafi ile yaptıkları gibi, ekonomik ve ticari kolaylıklar ve hibeler yoluyla Libya Ulusal Geçici Konseyi'nin mültecileri Akdeniz'in güneyinde durdurmasını saÄŸlamaya çalıştı. Ancak Libya'da halen merkezi bir yönetim kurulamadığı ve istikrar saÄŸlanamadığı için bu anlaÅŸma gerçekleÅŸemedi. Kaldı ki, Libya'da mültecilerin maruz kaldığı ağır insan hakları ihlalleri (süresiz gözaltında tutma, iÅŸkence, tecavüz vb.) Avrupa hukukunun da ihlali anlamına gelmekte idi.

BAÅžARISIZ OPERASYONLAR

Mültecilerin denize açılmaları engellenemeyince geriye onları denizde durdurmak kalıyordu. Mültecileri kurtarmayı deÄŸil Avrupa BirliÄŸi'nin (AB) sınırlarından uzak tutmayı amaçlayan politikada ise Ekim 2013'te bir deÄŸiÅŸiklik oldu. Ä°talya'nın Lampedusa adası açıklarında 366 göçmenin yaÅŸamını yitirmesi ile örnek bir operasyon baÅŸlatıldı. Ä°talya büyük bölümünü kendisinin finanse ettiÄŸi ve açık denizleri de kapsayan Mare Nostrum adlı operasyon baÅŸlattı ve bir yıl içerisinde Akdeniz'de 150 bin kiÅŸiyi kurtardı. Açık denizlerde faaliyet göstererek insan tacirlerinin daha az yakıt, yemek ve su barındıran gemileri sefere çıkarmasına ve göçmenlerin maruz kaldığı risklerin artmasına neden olduÄŸu eleÅŸtirilerine maruz kalan bu Operasyon sona erdirildi ve yerine AB'nin sınır güvenliÄŸi için kurulan Frontex bünyesinde Triton Operasyonu baÅŸlatıldı. Bir öncekinden farklı olarak bu Operasyon mültecileri kurtarmayı deÄŸil sınır güvenliÄŸini esas almakta ve AB karasularında devriye görevi yapmakta idi. GeçtiÄŸimiz Nisan ayında meydana gelen yakın tarihin en büyük deniz faciası ise Triton'un baÅŸarısız bir operasyon olduÄŸunu gösterdi.

Arama-kurtarma operasyonlarına birçok AB ülkesi, kurtarılan insan sayısı arttıkça kendi ülkelerine mülteci kabul etmeleri için baskı yapılacağından hareketle destek vermiyor. AB üye ülkelere gelen göçmen ve mültecilerin hukuki statüsünü Dublin Düzenlemesi ile belirlemiÅŸ durumda. Ä°lk olarak 1990 yılında ortaya çıkan, 2003 yılında Dublin II, 2013 yılında ise Dublin III olarak yeniden elden geçirilen bu düzenleme ile ortak bir Avrupa Ä°ltica Sistemi oluÅŸturulmak isteniyor. Buna göre, iltica talebinde bulunan bir kiÅŸinin baÅŸvurusu yakalandığı ülkede deÄŸil, ilk giriÅŸ yaptığı AB ülkesinde deÄŸerlendirmeye alınmakta. Bunun doÄŸal bir sonucu olarak Akdeniz üzerinden Avrupa'ya ulaÅŸmaya çalışan göçmenlerin ilk ayak bastığı ülkeler olan Ä°talya, Malta, Yunanistan ve Ä°spanya diÄŸer AB ülkelerine oranla yoÄŸun bir mülteci ve sığınmacı nüfusa sahip. Mevcut düzenlemenin deÄŸiÅŸtirilmesi ve mültecilerin baÅŸvuru sürecinde AB'ye dağıtılmaları seçenekleri ise ÅŸimdiye kadar kabul görmedi.

YAÅžAMAK Ä°ÇÄ°N TOPRAKLARINI TERK EDÄ°YORLAR

YaÅŸanan son faciadan sonra atılan adımlar ise kronik göç akınına çözüm olacak gibi görünmüyor. Nisan 2015'te yapılan zirvede Avrupalı liderler Avrupa karasularında denetimi arttırmayı, insan kaçakçılığı yapan suç aÄŸlarını ortadan kaldırmayı ve mültecilerin taşındığı deniz araçlarını imha ederek Akdeniz'in göç güzergâhı olarak kullanımını azaltmayı amaçladı. Bunun yanısıra AB Komisyonu Akdeniz ülkelerinin üzerindeki yükü hafifletmek için zorunlu mülteci kotası uygulaması önerisi getirdi ancak bu teklif Ä°ngiltere, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkeler tarafından reddedildi. Teklifte iki yıl içerisinde yaklaşık 40 bin göçmenin, ardından da 20 bin Suriyeli göçmenin diÄŸer AB ülkelerine yerleÅŸtirilmesi öngörülüyor. 2014 yılında Avrupa'ya kaçak yollardan gelen yaklaşık 280 bin kiÅŸinin yüzde 80'inin Akdeniz güzergâhını kullandığı göz önüne alınırsa bu kota önerisi hayata geçse bile çok yetersiz. Alınan diÄŸer önlemler de kısa vadede ölümleri azaltsa da sonlandıramaz.

Bugün Avrupa ülkelerine gitmeye çalışan insanların büyük bir kısmının daha iyi bir yaÅŸam için deÄŸil, doÄŸup büyüdükleri topraklarda yaÅŸama imkânları olmadığı için gittiklerini idrak etmek gerekiyor. Aksi takdirde, yüzbinlerce insan Afrika'da çölü geçmeye çalışırken yaÄŸmalanma ve tecavüz riskini, Libya'da köle olarak ağır ÅŸartlarda çalıştırılma olasılığını ve en önemlisi Akdeniz'de köhne bir deniz aracının batması sonucu ölme riskini nasıl göze alır? Afrika ve Orta DoÄŸu'da süren savaÅŸlar ve baskıcı yönetimler insanları önce komÅŸu ülkelere, ardından da kendileri ve çocukları için daha iyi bir gelecek hayalinin olduÄŸu Avrupa'ya göç etmeye zorluyor. Bu coÄŸrafyalarda yaÅŸam olmadıkça insanlar bu teknelere binmeye devam edecek.

AB'nin bir diÄŸer sorunu göçmen ve mülteci tanımına iliÅŸkin. Ülkelerini daha iyi bir yaÅŸam için ekonomik nedenlerle terk eden göçmenler ile iÅŸ, savaÅŸ, baskı, iÅŸkence vb. nedenlerden dolayı yaÅŸam hakkı tehlikede olduÄŸu için terk eden mültecilerin her zaman birbirinden ayrılamadığı gerçeÄŸini AB ülkeleri kabullenmiÅŸ durumda deÄŸil. Ä°ç savaşın ortaya çıkardığı kıtlık, iÅŸsizlik vb. durumlar nedeniyle göç eden insanlar göçmen deÄŸil mültecidir. Bu gerçeÄŸe karşın AB Komisyonu ve üye ülkeler yasadışı yollardan AB topraklarına giriÅŸ yapanların göçmen mi yoksa mülteci mi olduÄŸuna iliÅŸkin ayrımın hızlı bir biçimde yapılmasını ve göçmen olarak gelenlerin hızlıca geri gönderilmesini savunuyor. “Göçmen” olarak tanımlanan insanlar diÄŸerlerinden ayrılıp hızlıca geri gönderilse de sorun çözülmüÅŸ deÄŸil çünkü Akdeniz'i geçmeye çalışanların büyük bir kısmı Suriye, Eritre, Somali ve Afganistan uyruklular olduÄŸu için uluslararası hukuka göre mülteci olarak tanımlanabilir.

AVRUPA'NIN ATMASI GEREKEN Ä°KÄ° ADIM

Avrupa'nın yaÅŸanan bu göçmen trajedisi karşısında alması gereken kısa ve uzun vadeli iki adım vardır. Kısa vadede sınırları korumak için deÄŸil, göçmen ve mültecilerin yaÅŸamlarını koruyabilmek için açık denizlerde de devriye görevini yürüten ortak bir sınır gücü oluÅŸturulmalı, mülteciler için ayrılan kotalar yükseltilerek yasal yollardan Avrupa ülkelerine geçiÅŸ kolaylaÅŸtırılmalı, insan kaçakçılığı ile mücadelede Akdeniz'e komÅŸu diÄŸer ülkelerle yakın iÅŸbirliÄŸi yürütülmelidir. Uzun vadede ise, göç akınına kaynaklık eden bölgelere destek vermek, iÅŸ savaÅŸlara ve baskıcı yönetimlere son verilmesini saÄŸlamak ve bu bölgelere istikrar saÄŸlamak için siyasi irade ortaya koymalıdır.

Ama tüm bunlardan önce Akdeniz'i geçmeye çalışanların “insan” olduklarını idrak etmek gerekiyor. Nisan ayında ölen 800 insanın cesedinin içinde olduÄŸu teknenin “maliyeti yüksek olduÄŸu” gerekçesiyle çıkarılmamasına karar verildi. Ölen insanlar Afrikalı ve Orta DoÄŸulu deÄŸil de Avrupalı olsa idi bu karar bu kadar rahat verilebilir miydi?

[YeniÅŸafak, 23 Haziran 2015]