SETA > Yorum |
Sivil Denetim mi Güçlü Ordu mu

Sivil Denetim mi Güçlü Ordu mu?

Bölgemizin yakın vadede değişmesi mümkün olmayan konjonktürü sebebiyle güçlü-etkin bir orduya ihtiyacımız var. Ancak darbe yapma ihtimalinin ise tümüyle bertaraf edildiği bir sivil denetim altında olmak şartıyla.

Son dönem AK Parti eleştirilerinde ordunun konumu yeninden öne çıkmaya başladı. 2007 sonrasında kurum olarak ordunun yıpratıldığı konuşulurken bugün farklı bir boyut gündeme geliyor.

Terörle mücadele sürecinin orduyu yeniden güçlendirdiği ve bunun bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan eliyle yapıldığı tezi tekrarlanmakta. Yani, dün askeri vesayeti gerileten AK Parti bugün PKK'yı çökertmek için orduyu darbe yapacak bir güce ulaştırmakla eleştiriliyor.

Bu eleştiri bir yönüyle "Erdoğan ordu ittifakının otoriterleşmeyi artırdığı" argümanını öne çıkarıyor. Diğer yönüyle de AK Parti'nin PKK terörü ile mücadele adına askerleri güçlendirdiği ve bunun da kendi sonunu hazırladığı ileri sürülüyor.

Bu tartışmanın somut bir düzlemi de mevcut. Askerin Güneydoğu'nun ilçelerinde yürüttüğü terörle mücadele sebebiyle haksız yere yargılanmaktan korunmak için yasal düzenleme talebi söz konusu MİT mensupları için yapılan düzenlemelerin benzerini talep ediyorlar. Ancak yeni düzenlemelerin yapılması halinde, darbe geçmişinden gelen ve kurum kültürü henüz dönüştürülmemiş olan ordunun bu yolla yeniden sivil denetiminden çıkmasından korkuluyor.

***

Elbette sivil- asker ilişkileri Türkiye demokratik siyasetinin en uzun süreli tartışılan merkezi bir konusu. Askerin siyaset kurumu üzerindeki uzun süreli vesayeti ancak AK Parti döneminde kontrol altına alınabildi.

28 Şubat darbesinin siyasi enkazı üzerinde yükselen AK Parti sadece 2007 e-muhtırasını göğüslemekle kalmadı. Aynı zamanda AB'ye uyum sürecinin getirdiği reformlarla ordunun demokratik denetimini belli ölçüde temin edebildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın etkin liderliği sivillerin askerler üzerindeki hâkimiyetini pekiştirdi. Türkiye'nin vesayetlerle hesaplaşması anlamında kritik bir sivilleşme sürecine geçildi. Hayati iç ve dış politika kararlarının siviller tarafından alındığı olgusu siyasi hayatımıza yerleşti. Hatta muhalefetin Erdoğan'a yönelttiği "otoriterleşme" suçlamasının bu kadar tekrar edilmesinin bir sebebi de siyasetin muktedir olmasının yarattığı yenilik duygusu ya da kaygısıdır.

Ancak Ergenekon ve Balyoz davalarının paralel yapı tarafından rayından çıkarılması ile kurum olarak ordunun etkinliğinin ve moralinin zayıflatıldığını da görmeliyiz.

***

Devlet kurumlarını demokratik bir dönüşüme uğratma ameliyesi sırasında aktif hale gelen paralel yapı ziyadesiyle olumsuz etkilerde bulundu. Siyaset kurumunun gücü konsolide etmesini zorunlu kılacak bir ortam yarattı. Gezi olayları ile başlayan siyasi türbülansa yeni bir ivme kattı.

Dahası, Türkiye demokrasisinin yerleşik hale gelmesi için vazgeçilmez olan bir alanda, yani "kurumların etkinliği" alanında ciddi bir zafiyet oluşturdu.

Bugün ordu da dahil devlet kurumlarının etkin işlemesi hususu hukuk devleti olgusunun pekiştirilmesi kadar elzemdir. Hatta bu ikisi sıkı sıkıya birbirine bağlıdır. İşte bu sebeple AK Parti iki şeyi aynı anda yapmak zorunda. Terörle mücadele ve Suriye iç savaşı ortamında hem bir kurum olarak ordunun etkinliği artırılmak durumunda. Hem de demokratik denetim daha da pekiştirilmek zorunda. Bu zorlu görev paralel yapının henüz tasfiye edilmediği gerçeği ışığında gerçekleştirilmeli.

Bölgemizin yakın vadede değişmesi mümkün olmayan konjonktürü sebebiyle güçlü-etkin bir orduya ihtiyacımız var. Ancak darbe yapma ihtimalinin ise tümüyle bertaraf edildiği bir sivil denetim altında olmak şartıyla.

[Sabah, 3 Haziran 2016].