SETA > Yorum |
Paralel Evrende Davutoğlu Hezeyanları

Paralel Evrende Davutoğlu Hezeyanları

“Özgürlükçü” Batı basını, bu utanmaz tek taraflılığı ve bağnazlığına rağmen kendisini hâlâ özgürlükler konusunda Türkiye'ye vaaz edebilecek konumda görmeye devam ediyor.

Batı’da bazı kesimlerin ve Türkiye’deki izdüşümlerinin genelde Türkiye, özelde ise AK Parti obsesyonları patolojik bir hâl aldı. Türkiye’ye ve onun siyasi-dini kodlarına karşı beslenen asra yakın süreli ön yargılar ve cehalet, son 5 senede daha belirgin bir şekilde Batı basınının sayfalarını süslüyor. Özellikle Mavi Marmara bir dönüm noktası oldu, ardından her fırsatta Türkiye’ye sövgüler dizmek veya muhalif Türkleri bulup sövdürmek Batı gazeteciliğinin düsturuna dönüştü.

Hiç unutmam Mavi Marmara’dan sonra Türkiye aleyhine yazıların Batı, özellikle Amerikan, gazetelerinde sabit bölüme dönüştüğü günlerde bu gazeteler, mağdur Türkiye’nin pozisyonunu anlatan yazılara köşelerini kapamışlardı. Zar zor zamanının ABD Büyükelçisi Namık Tan, Washington Post’ta bir yazı yayınlatabilmişti. Gel gelelim yazının yayımlandığı sayfanın hemen karşı sayfasında Washington Post’un koca bir başyazısı ile Tan’ın yazısının olası olumlu etkileri sıfırlanmıştı. “Özgürlükçü” Batı basını, bu utanmaz tek taraflılığı ve bağnazlığına rağmen kendisini hâlâ özgürlükler konusunda Türkiye’ye vaaz edebilecek konumda görmeye devam ediyor.

Bunun son ama en son olmayacak örneği geçtiğimiz günlerde Open Democracy isimli gurme bir okuyucu kitlesi olan web sitesinde gerçekleşti. Princeton Üniversitesi’nden emekli Profesör Richard Falk, Başbakan Ahmet Davutoğlu’yla yaptığı uzunca bir ropörtajı mezkur siteye gönderme “hatasında” bulunmuş. Site yöneticileri uzun tartışmalardan sonra dikkat çekecek bu ropörtajı sitede yayımlamadan edememiş ama içlerine sinsin ve bir dini ritüele dönüştürdükleri AK Parti sövgüsüne devam edebilsinler diye röportajı neredeyse “noktalama işaretlerine kadar” eleştirebilmek için 7 tane kritik adını verdikleri sövgü yazısı yazdırmışlar. Başbakan Davutoğlu’nun röportajının anti-AK Partici çevreler için cevap hakkı doğurduğunu düşünmüş olsalar gerek ki eli kalem tutan ne kadar yerli-yabancı muhalif akademisyen, gazeteci varsa hepsinden röportajı linç yazısı almışlar.

TOPLU LİNÇ GİRİŞİMİ

Türkiye’yi ancak Today’s Zaman’ın manşetleri kadar bilen bir tanesi ukala bir tavırla “AK Parti döneminde Türkiye’de yönetim daha sorunlu hale geldi” demiş, Kayseri’de gördükleriyle kendi kendini açığa düşüren bir diğeri “Başbakanı paralel evrende yaşamakla” suçlamış, Türkiye tarihinin Gezi ile başladığını düşünen bir diğeri “Röportajı hiç basmamalıydınız” demiş, Başbakan Davutoğlu’ndan üniversitede aldığı bir-iki ders üzerinden kendisini “Davutoğlu’nun talebesi” diye pazarlayan başka birisi de “itirafçı örgüt üyesi” edasıyla Davutoğlu’nun dış politika kodlarını Batı pazarına ifşa ettiğini düşünme saftirikliğinde bulunmuş.

En karın ağrısı ve insaf törpüsü yazılardan birisini de Open Democracy’nin neden ropörtajı yayımladığını izah etmeye çalışan sitenin yönetici yazmış. Nefret nasıl kararttıysa gözünü, ana dilinin İngilizce olduğunu sandığım bu abla, röportajı sakin bir şekilde okusaydı kolaylıkla anlayacağı Başbakan’ın “AK Parti’deki kadın yönetici azlığından” bahsettiği kısmı, “AK Parti’den önce Türkiye hükümetlerinde hiç kadın yoktu” şeklinde anlamış.

KURNAZ İNDİRGEMELER

Yazıların hemen hemen hepsi, Falk’a sorduğu sorulardan ziyade sormadığı sorular üzerinden yüklenip kısa bir Google taramasıyla karakter suikastı yapmış. Aslında Türkiye’de otoriter bir idare olduğu iddiasında bulunurken kendi otoriter, saldırgan ve başka fikirlere hayat hakkı tanımayan tavırlarını net bir şekilde kâğıda dökmüşler. Bu çirkin tavırlara ek olarak da yazıların içerisine “kurnaz indirgemeler” yerleştirmişler.

Size tavsiyem olsun: 17 Aralık’ı “yolsuzluk”, 14 Aralık’ı “özgür basın” indirgemeciliğinde okuyanların yazılarını okumaya tenezzül bile etmeyin. Zira onlar ya Türkiye’nin siyasi-sosyal-dini yapısından zerre miktar anlamıyorlar ya da bu meseleleri sadece kişisel akademik veya siyasi tatminleri için kullanıyorlardır. Bu indirgemecilik ve/veya kurnazlık Open Democracy’nin tüm sövgü yazılarında fazlasıyla var.

“Türkiye’de her şey iyi gidiyordu, AK Parti her şeyi bozdu” tribine girmiş tarihi mukayeselerden ve süreç analizi yapmaktan aciz, miyopik yazılar, yazarlardan birinin deyimiyle müzmin muhalefetin içinde yaşadığı “paralel evren”in varlığına en kuvvetli delil. Milyon dolarlık sorumuz ise şu: “Acaba paralel evrende ‘insaf’ diye bir kavram var mıdır?”

[Akşam, 26 Aralık 2014]