Buna rağmen, bu düzenlemelerin ne anlama geldiği, ne tür muhtemel sonuçlar doğuracağı ve ne gibi yapısal çözümlerin gerekli olduğu konusunda, hem politika yapıcılarda hem de bu konuyla ilgilenen kamuoyunda bir zihin berraklığının olduğunu söylemek zordur.
Türkiye’de eğitim alanında son yıllarda ciddi bir hareketlilik yaşanmış ve çok sayıda düzenlemeye ve değişikliğe gidilmiştir. Buna rağmen, bu düzenlemelerin ne anlama geldiği, ne tür muhtemel sonuçlar doğuracağı ve ne gibi yapısal çözümlerin gerekli olduğu konusunda, hem politika yapıcılarda hem de bu konuyla ilgilenen kamuoyunda bir zihin berraklığının olduğunu söylemek zordur.
Sistem tasarımı acısından bakıldığında, Türkiye’deki “eğitim sistemi” bir sistem görüntüsü arz etmemektedir. Çünkü eğitimin amaçları, eğitim-öğretim süreçleri ve ölçme-değerlendirme arasında bir uyum sorunu vardır. Dahası, tanımlanan amaçlar ve planlanan eğitim, okullar ve sınıflar düzeyinde yeterince uygulanmamaktadır. Bu raporda, milli eğitim sisteminin genel bir değerlendirmesi ve yapısal bir analizi sunulmuştur. Okul öncesi eğitimden ortaöğretime, kademeler arası geçişten uluslararası değerlendirmelere kadar çok sayıda konu tematik olarak ele alınmış ve öneriler geliştirilmiştir.
***
Türkiye’de izlenen eğitim politikalarına bakıldığında, millî eğitimin bütüncül bir sistem olarak ele alınmadığı görülmekte ve dolayısıyla sistemin unsurları üzerinde yapılan değişikliklerin, sistemin diğer unsurları üzerindeki etkisinin yeterince analiz edilmeden yürürlüğe konulduğu tecrübe edilmektedir. Son on yılda Yükseköğretim Kurulu ile Millî Eğitim Bakanlığı arasındaki koordinasyonsuzluk, millî eğitimde istikrarlı bir politika geliştirmeyi engellemiştir. Ortaöğretimden yükseköğretime geçiş sisteminde yapılan değişiklikler, ortaöğretim üzerinde ve dolayısıyla yükseköğretim üzerinde telafisi mümkün olmayan sorunlara neden olmuştur. Örneğin, 1999 yılında üniversite giriş sisteminde yapılan değişiklikler sonucunda, meslek liseleri cazip olmaktan çıkmış, pahalı bir yatırım olan meslek liselerine kayıt yaptıran yeni öğrenci sayısı azalmış ve genel liselerdeki sınıf mevcutları kalabalıklaşmıştır. Benzer şekilde, Ortaöğretim Başarı Puanının ağırlıklandırılması, bireysel başarıyı önemsizleştirmiş ve okul türünü ön plana çıkarmıştır. Ortaöğretimde okul türünün ön plana çıkması, ilköğretimden ortaöğretime geçiş üzerindeki baskıyı daha da artırmıştır. Ayrıca, meslek liselilerin sınavsız geçiş yoluyla, Meslek Yüksekokullarına yerleştirilmesi, yükseköğretimin niteliğinin düşmesine ve toplumsal saygınlığının zedelenmesine yol açmıştır.
Büyük bir merkez teşkilatına sahip olan Türk millî eğitim sistemi oldukça merkeziyetçidir. Her ne kadar Bakanlık, bu konuda düzenlemelere gidileceğini ifade etmiş olsa da, hâlâ bir gelişme söz konusu değildir. Buna ilaveten, farklı şekillerde öğrenci kabul eden çok çeşitli okul türleri vardır. Ortaöğretim okul türlerinin sayısının azaltılması y.