Bir önceki yazıda AK Parti’nin yerel yönetimlere ilişkin vizyonunu gelenek, uygulama ve mevcut beklentiler üzerinden analiz etmiştim.
Bu yazıda benzer bir analiz çerçevesini, CHP ilgili yapmak istiyorum.
Türkiye’nin genel siyaseti açısından muhalefet partilerinin hizmet siyaseti ve vizyonu ile ilgili genelleştirilebilecek, süreklilik arz eden politikalarını bulmak çoğu zaman zordur.
Bunun nedeni, pratikte iktidar alternatifi olmayacak muhalefet partilerinin seçmenlere yönelik vaatlerinin dönemsel olmasıyla ilgilidir. Bu partiler çoğu zaman ayakları yere basmayan popülist vaatleri öne çıkaran söylemlerle kararsız seçmeni etkilemeye çalışırlar.
Bu tip vaat siyasetine yönelmelerinin nedeni basittir. O da iktidarı hedeflemekten daha çok oy oranını mümkün olduğu kadar yükseltmektedir.
Çünkü seçim sonrasında iktidar sorumluluğunu üstlenmeyecekleri için, seçim öncesi verilen sözlerin sorumluluğundan kolayca sıyrılırlar. Bir sonraki seçime kadar da verilen o sözler toplumsal hafızada unutulur.
Çok partili demokratik hayata geçilmesinden bu yana sol siyaseti temsil eden CHP ve geleneği hiçbir zaman Türkiye’yi tek başına yönetecek şekilde iktidarı kazanamamıştır. Bazı dönemlerde koalisyonlarla iktidar ortağı olabilmiştir.
Ancak, yerel yönetimlerde aynı saptamayı yapmak yanlış olur. Ülke genelinin aksine CHP geleneği, yerel yönetimlerde dönemsel olarak önemli şehirlerin yönetimini kazanmıştır.
Son yıllarda ise bazı şehirlerin yönetiminde birkaç dönemdir söz sahibidir.
Bu açıdan bakıldığında, CHP’nin yerel yönetimlere ilişkin vizyonunu değerlendirebilecek yeterli malzeme elimizde mevcuttur.
CHP, 1969-1980 ve 1989-1994 (o dönem adı SHP) yılları arasında İstanbul’da seçimleri kazanan partidir. Dolayısıyla gelenek anlamında, nasıl AK Parti 1994 sonrası Erdoğan belediyeciliği üzerinden bir gelenek oluşturduysa; aslında CHP’nin yerel yönetim vizyonunda da İstanbul’un önemli bir yeri vardır.
AK Parti yerel yönetim vizyonunun oluşmasında İstanbul’da Erdoğan belediyeciliği olumlu anlamda hafıza oluştururken, CHP’de ise durum tam tersidir.
Çünkü 1989’da İstanbul’u kazanan ve 1994’e kadar yöneten Nurettin Sözen döneminde, Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluklarından biri olan İSKİ’deki rüşvet skandalı patlak vermiştir.
Ayrıca Sözen döneminde, İstanbul su ve çöp sorunları başta olmak üzere daha birçok şehircilik problemi bakımından yaşanamayacak bir yer hâline gelmiştir.
İstanbul’da musluklardan su akmazken, yolsuzluğun büyük kısmının su idaresi ile ilgili olmasından dolayı, CHP’nin yerel yönetim algısının oluşmasında bu yolsuzluk skandalı merkezî bir konumdadır.
Dolayısıyla da CHP geleneğinde sadece İstanbul’un kaybedilmesi değil, Türkiye genelinde yerel yönetimlerde düşüş de bu rüşvet skandalı ile başlar. 1994 yerel seçimlerinde CHP geleneği Türkiye’nin büyük şehirlerinin neredeyse tamamını kaybeder.
Kaybettiği belediyelerden İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok büyük şehri ise Refah Partisi kazanır.
Son dönem CHP belediyeciliği ile ilgili algı, hizmet ve proje belediyeciliğinden daha çok ideolojik belediyecilik etkenleri üzerinden oluşmaktadır.
Örneğin, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve yöneticileri, CHP’li belediyelerle ilgili konuştuklarında “bizim belediyelerimizin olduğu şehirlerde kimsenin yaşamına karışılmaz” gibi söylemleri öne çıkarmaktadırlar.
Kılıçdaroğlu’nun son dönemlerde sık sık tekrar ettiği “bizim belediyelerimiz yaşanabilir yerlerdir” söylemi hizmet belediyeciliğini refere etmez. Çünkü bu sözün hemen arkasından “CHP belediyelerinin olduğu yerlerde insanlar gece geç saatlere kadar dışarlarda kalabilir” sözü ile yaşam tarzı belediyeciliği öne çıkarılır.
İzmir’i uzun süredir CHP yönetmektedir. İzmir’de yerel yönetimlerin altyapı ve üstyapı bağlamında hizmet belediyeciliği ile ilgili karnesinin kötü olduğu bilinmektedir. Ama ideolojik ve siyasal konumlanma ile CHP seçmeninin şehirdeki hizmetlerden memnun olmasa bile, İzmir’de partisini desteklemeye devam ettiği de malumdur.
Bu açılardan bakıldığında önümüzdeki yerel seçimlerde de CHP, hizmet belediyeciliğine odaklanmayacaktır. Daha çok Erdoğan karşıtlığı üzerinden seçim kampanyasını sürdürecektir.
Belediyecilikle ilgili seçmene bir vaatte bulunacaksa o da “yaşam tarzı” ile ilgili olacaktır.
[Türkiye, 8 Kasım 2018].