SETA > Yorum |

Ä°deolojik Muhalefet ve Siyasetin Sonu

CumhurbaÅŸkanlığı seçimi Türk siyasetinin temel sorunlarını ortaya koyan bir süreç olarak ilerliyor. Aday açıklanana kadar yapılan tartışmalar ve alınan tavırlar, içinde yaÅŸadığımız ideolojik kutuplaÅŸmanın ne kadar derinlere gittiÄŸini gösteriyordu. Ä°lk oylamayla yaÅŸananlar, bu kutuplaÅŸmanın daha uzun bir süre Türkiye'yi germeye devam edeceÄŸini gösteriyor. Bütün bunlara ÅŸimdi Genelkurmay BaÅŸkanlığı'ndan gelen açıklama yahut Oktay EkÅŸi'nin ifadesiyle "muhtıra" eklendi. Muhalafetin tek hedefi, AK Partili bir ismin KöÅŸk'e çıkmasını engellemek.

CumhurbaÅŸkanlığı seçimi Türk siyasetinin temel sorunlarını ortaya koyan bir süreç olarak ilerliyor. Aday açıklanana kadar yapılan tartışmalar ve alınan tavırlar, içinde yaÅŸadığımız ideolojik kutuplaÅŸmanın ne kadar derinlere gittiÄŸini gösteriyordu. Ä°lk oylamayla yaÅŸananlar, bu kutuplaÅŸmanın daha uzun bir süre Türkiye'yi germeye devam edeceÄŸini gösteriyor. Bütün bunlara ÅŸimdi Genelkurmay BaÅŸkanlığı'ndan gelen açıklama yahut Oktay EkÅŸi'nin ifadesiyle "muhtıra" eklendi. Muhalafetin tek hedefi, AK Partili bir ismin KöÅŸk'e çıkmasını engellemek.

 

Bunu yapmak için her tür siyasi, hukuki ve psikolojik yolu denemeye hazır görünüyorlar. Rejim krizi paranoyalarının yaÅŸandığı bir ülkede siyasi partilerin böyle bir tercihte bulunması doÄŸal karşılanabilir. Muhalefet partileri iktidarın ÅŸu ana kadarki tek taraflı yaklaşımını eleÅŸtirmekte de haklı görülebilirler. CumhurbaÅŸkanı adayının son ana kadar açıklanmaması süreci geren bir taktik olarak eleÅŸtirilebilir. Fakat aday 24 Nisan günü deÄŸil de 1 Ocak günü açıklansaydı durum çok farklı mı olacaktı? Siyasi partilerin ve ideolojik muhalefet partilerinin temel sorunu, köprüyü geçerken at deÄŸiÅŸtirmeye çalışmaları ve sistemin temel unsurlarını aşındırmaktan çekinmemeleri. Turgut Özal dahil Türkiye'nin seçimle göreve gelen bütün CumhurbaÅŸkanları, mevcut kural ve teamüllere göre seçildiler. Bu seçimler sırasında Meclis'in temsil gücü, CumhurbaÅŸkanı'nı halkın seçmesi, KöÅŸk ile iktidarın aynı partinin elinde olmaması, 367 ÅŸartı, vb. hususlar tartışılmadı. Mevcut parlamenter demokraside Cumhurbaskanı'nın gereÄŸinden fazla yetkiyle donatıldığı ve bu yetkilerinin bir kısmının tekrar Meclis'e iade edilmesi gerektiÄŸi fikri dahi fazla müÅŸteri bulmadı. AK PARTÄ° NEDEN ŞİMDÄ° HEDEFTE Peki ÅŸimdi deÄŸiÅŸen ne? Ne oldu da birden Türkiye'de Cumhurbaskanı'nın nasıl seçildiÄŸinden vizyon ve misyonunun ne olmasına kadar her ÅŸeyi tartışır hale geldik? Normal ÅŸartlar altında bu tartışmayı desteklemek gerekir. Türkiye'nin normalleÅŸmesi, siyasi sistemini ve yönetim biçimini kendi dinamiklerinden hareketle eleÅŸtirip gözden geçirmesine baÄŸlı. Böyle bir tartışmanın Türkiye'nin bütün sorunlarını kuÅŸatacak biçimde yapılması hepimizin yararınadır. Fakat ÅŸu anda bu tartışmanın baÄŸlamı ve arkasındaki niyet, baÅŸka gerçeklere iÅŸaret ediyor. Biz yine de hüsn-ü zan edelim ve CHP'nin başını çektiÄŸi ve DYP ve ANAP'ın da katıldığı boykot kampanyasının Türkiye'deki sistemik sorunları aÅŸmaya yönelik samimi bir giriÅŸim olduÄŸunu varsayalım. Bütün vatandaÅŸların bu tartışmaya katılmasının ülkenin geleceÄŸi için hayırlı olacağını kabul edelim. Normal ÅŸartlarda böyle bir tartışmanın dili nasıl olur? Her ÅŸey rejim krizi üzerinden mi konuÅŸulur? Sistemin sahiplerine gizli ve açık ÅŸikayetler yapılır mı? Ak Partili birinin CumhurbaÅŸkanı olmasına karşı çıkanlar ÅŸu ana kadar demokratik sistemin ilke ve kuralları içerisinde ikna edici gerekçeler üretemedi-ler. Tam tersine, muhalefetin dili ideolojik ayrışma ve kutuplaÅŸmaya dayanıyor. "Rejimin temel nitelikleri..." diye baÅŸlayan her cümle, bizi mevcut kutuplaÅŸmanın tarafı olmaya davet ediyor. CumhurbaÅŸkanlığı dahil her meseleyi böyle ele aldığımızda pek çok ÅŸeyi görmemiz imkansız hale gelir. ÖrneÄŸin Malatya cinayetlerinin yahut Nokta Dergisi'nin kapatılmasının ve Genel Yayın Yönetmeni'nin hapis istemiyle yargılanmasının sıradan hadiseler olduÄŸuna kendimizi inandırabiliriz. Gerçeklerle yüzleÅŸmemenin zihinsel rahatlığını bir kalkan olarak kullanmaya devam edebiliriz. KeÅŸke CumhurbaÅŸkanlığı'yla ilgili tartışma, samimi hislerden ve doÄŸru öncüllerden beslenseydi. Belki bu suretle Türkiye'nin en yüksek siyasi temsil makamı hakkında baÅŸlayan tartışma, ülkemizde bir sosyal restorasyon ve yeniden inÅŸa döneminin baÅŸlangıcı olurdu. Fakat tartışma hâlâ AK Parti'nin 'ideolojik sicili ve meÅŸruiyeti' üzerinden yapılıyor. Bu konuyu sürekli gündeme getiren kiÅŸiler acaba AK Parti'ye oy vermiÅŸ insanları nasıl tanımlıyorlar? Onları da rejim açısından bir tehlike olarak görüyorlar mı? Türkiye'de bu ideolojik kutuplaÅŸmanın yarattığı gerginlik ve kırılmalar daha uzun bir süre devam edecek. Ama kısa vadede muhalefet partilerinin ÅŸu gerçeÄŸi görmesi gerekiyor: Ä°çinde AK Parti'nin olduÄŸu bütün siyasi ve ideolojik gerilimler ÅŸu ana kadar iktidar partisinin iÅŸine yaradı. Danıştay cinayetinden 29 Ekim konuÅŸmalarına, andıçlardan ulusalcı söylemlere kadar ideolojik gerilimin tırmandırıldığı her alanda AK Parti biraz daha güçlendi. Neden? Ä°DEOLOJÄ°K DÄ°L SÄ°YASETÄ° ÖLDÜRÜR Bunun basit ama temel bir sebebi var: AK Parti Türkiye'de statükoya karşı olan derin muhalefeti temsil edi-yor. Kürt sorunu, baÅŸörtüsü yasağı, sivil-asker iliÅŸkileri, bürokratik direnç, devletin içindeki gizli-açık yapılanmalar... Bütün bu kritik ve kronikleÅŸmiÅŸ konularda normal insanların normal beklentileri var. AK Parti bu beklentileri karşılayabildiÄŸi müddetçe güçlü olmaya devam edecektir. ÇeÅŸitli gerekçelerle bu iddiasından vazgeçtigi oranda da sıradan bir saÄŸ parti olmaya doÄŸru evrilecektir. Bu yüzden CumhurbaÅŸkanlığı konusunda muhalefet partilerinin sergiledigi tavır, genel seçimlerde sandığa bir ÅŸekilde yansıyacaktır. Fakat asıl önemlisi, bu CumhurbaÅŸkanlığı seçiminin bir demokrasi ve samimiyet sınavı olduÄŸudur. Tartışmayı ideolojik meÅŸruiyet zeminine çek-meye çalışan muhalefet, hem Türkiye'deki demokratik sisteme zarar vermekte, hem de samimi olmadığını göstermektedir. Åžu ana kadar baÅŸvurulan yollarla demokratik ilkelerin zarar görmemesi mümkün deÄŸil. Muhalefetin 367 itirazını ciddiye alacak olsak, bu Meclis'in hiç bir temsil ve yasama gücünün bulunmadığını da söylemek zorunda kalırız. Böyle bir sonuçtan kim daha fazla zarar görür? EÄŸer AK Parti yüzde 36 ile temsil gücüne sahip deÄŸilse, diÄŸer partilerin nasıl bir temsil iddiası olabilir? CumhurbaÅŸkanlığı üzerinden yapılan ideolojik savaÅŸ, Türkiye'deki demokrasinin 'sivil' niteliÄŸi hakkında ciddi ÅŸüphelere yol açıyor. Böyle bir savaÅŸtan herkesin maÄŸlup çıkacağını görmek için kahin olmaya gerek yok.