Avrupa tarihinin kudretli imparatorluÄŸu Avusturya Birinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa siyasetinde artık ağırlığı hissedilmeyecek derecede küçülmüş bir devlet haline geldi. Kutsal Roma Cermen Ä°mparatorluÄŸu’nun en uzun süreli payitahtı olan Viyana, Macaristan’ın bağımsızlığına kavuÅŸması ve Balkanlardaki toprakların da yitirilmesinin ardından Avrupa içinde sıkışmış bir Avusturya’nın baÅŸkenti olmakla iktifa etmek zorunda kalmıştı. Her ne kadar Avusturya Avrupa siyasetinin temel aktörlerinden biri olmaktan çıkmışsa da AvusÂturyalılar iki savaÅŸ arası dönemin ve Ä°kinci Dünya Savaşı’nın en önemli aktörleri olagelmiÅŸlerdir. Şüphesiz bu aktörlerin en önemlisi Adolf Hitler’dir. Dünyanın bir Alman olarak tanıdığı Hitler öz be öz Avusturyalıdır; tıpkı kendisine yoldaÅŸlık eden pek çok Nazi gibi. Avusturya Nazi Almanyası’na bile isteye iltihak etmiÅŸtir. Nasyonal Sosyalizm sadece Almanya’da deÄŸil, Avusturya’da da kurtarıcı olarak görülmüş, milyonlar Hitler’i bir Mesih gibi karşılamıştı; o kadar ki Hitler Viyana’nın Heldenplatz meydanındaki mitinglerinde iki milyona yakın dinleyiciye hitap etmiÅŸtir, üstelik Viyana’nın nüfusu bu dönemde iki milyon civarındadır. Buna raÄŸmen savaÅŸ sonrası Avusturya Almanya’nın suç ortağı olarak deÄŸil "kurbanı" olarak kabul edilmiÅŸ, Avusturya Almanya’ya nazaran çok ufak bedeller ödeyerek Nazi rejiminin manevi yüklerinden kurtulmuÅŸtur. Avusturyalılar bu sebepledir ki Almanların Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP) rejimi ile ilgili taşıdıkları mahcubiyeti büyük oranda taşımazlar. Bundan dolayı Avusturya siyaseti aşırı saÄŸ söylemlere Alman siyasetine nazaran çok daha geniÅŸ bir saha sunar.
Liberal bir parti olarak kurulan Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ-Freedom Party of Avustria) bu sahanın sağladığı olanaklar kullanılarak seksenlerin sonunda Jörg Haider liderliğindeki aşırı sağ fraksiyon tarafından ele geçirilmiş, akabinde 1999 seçimlerinde zirvesine ulaşan bir yükseliş trendine girmiştir. 1999 yılında yapılan parlamento seçimlerinde FPÖ’nün aldığı yüzde 26’lık oy oranı ile iktidar ortağı olması Avrupa Birliği’nde (AB) büyük bir endişe yarattı. AB’nin henüz dört yıllık en genç üyesi olan Avusturya’da aşırı sağ bir partinin iktidar ortağı olmasını kabullenemeyen Birlik, Avusturya’ya baskı yaparak FPÖ’yü koalisyondan çekilmeye zorladı. Haider’nin FPÖ’sü bu darbe ile yıkılmadı ancak oy oranı düştü. Açığa çıkan yolsuzluklar sonrası FPÖ’den ayrılmak zorunda kalan Haider ve ekibi Avusturya’nın Geleceği için İttifak (BZÖ-Bündnis Zukunft Österreich) isimli bir parti kurdu. FPÖ’nün lider koltuğuna oturan diş teknisyeni H. C. Strache bütün politikasını Türk ve İslam karşıtlığı üzerine bina etti. Strache 11 Eylül sonrası rüzgarı arkasına alarak her seçimde oy oranını artırdı. FPÖ’nün yükselişi 2016 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda zirve noktasına ulaştı öyle ki Strache’nin adayı Norbert Hofer her iki Avusturyalıdan birinin oyunu almayı başardı..