- Ermenistan’da mevcut durum nedir?
İkinci Karabağ Savaşı’nın kaybedilmesinde fatura Nikol Paşinyan’a kesilirken Ermenistan bir yandan iç siyasi kargaşaya sürüklenmiş diğer yandan da kendini sorgulama süreci içerisine girmiştir. Paşinyan, Karabağ yenilgisi sonrasında 20 Haziran 2021 seçimleriyle güven tazelemiş olsa da muhalif siyasi partiler ve aşırı milliyetçi çizgideki toplumsal gruplar yenilgiyi hazmedememiştir. Bölünmüş Ermeni siyaseti Karabağ meselesinin çözümünde ya Batılı ülkelere yaklaşma ya da Rusya’ya dayanma tercihleri arasında kutuplaşmıştır. İkinci Karabağ Savaşı’nı sonlandıran 9 Kasım 2020 tarihli Moskova Ateşkesi’nin hükümlerinin uygulanması noktasında nakıs kalan Ermeniler, Zengezur Koridoru’nun açılmasına isteksiz yaklaşmıştır. Zengezur ve Laçın koridorlarının karşılıklı açık kalmasına hükmeden ateşkes anlaşmasının uygulanmasındaki aksaklık, Azerbaycan tarafını bir bekleme sürecine sokmuş ancak barış anlaşmasının diplomasi yoluyla başarılması umudu canlı tutulmuştur. Karabağ’da kendini defakto bir devlet olarak gören ve İkinci Karabağ Savaşı’nın sonuçlarını kabullenemeyen Karabağ Ermenileri ise Ermenistan’dan ayrı bir devletmiş gibi 2022’de Azerbaycan ordusu ile gerginliği artırmış ve Rus Barış Gücünün bölgedeki varlığından cesaret alarak Azerbaycan’ın Karabağ’a müdahale edemeyeceği yanılgısını yaşamıştır. Öte yandan sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti adıyla Karabağ Ermenileri temsilcilerinin Samvel Şahramanyan’ı cumhurbaşkanı seçmesi arzulanan barış anlaşmasının ruhuna zarar vermiştir. Azerbaycan –Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olması hasebiyle– Laçın Koridoru üzerinden yapılan yardımları askeri malzeme taşınması iddiasıyla askıya alırken Ağdam üzerinden yapılacak insani yardımlara ise müsaade edeceğini ilan etmiştir. Ayrıca Azerbaycan, Karabağ Ermenilerine yaşam malzemesi yardımı yapmaya başlamış ancak Karabağ Ermenileri yardım konvoylarını yakmakla tehdit etmiştir. Karabağ Ermenilerinin silahlanması ve mayın döşeme faaliyetlerinin artması üzerine Azerbaycan 19 Eylül 2023’te “antiterör operasyonu” başlatmış ve tespit edilen hedefler hassas mühimmatla imha edilmiştir. Aynı anda Karabağ istikametinde kolluk güçleriyle “anayasal düzeni tesis etmek” üzere nokta operasyonlar düzenlemiştir. Rus Barış Gücü icra edilen operasyonlarda sivillere zarar verilmediği açıklamasını yapmıştır. Azerbaycan’ın hukukilik ve orantılılık esasına göre icra ettiği iç güvenlik operasyonu sonrasında Ermenistan ve Karabağ Ermenileri Moskova’dan beklediği desteği görmemiş, silah bırakma kararı almış ve Rus Barış Gücü gözetiminde Azerbaycanlı yetkililerle Hankendi’nde görüşmüştür. Görüşmede net bir karara varılamamış olmasına rağmen Karabağ Ermenileri Azerbaycan’ın taleplerini fiiliyatta kabullenmiştir. Ancak bir kısım asker bu teslimiyete karşı çıkmış ve ormanlık alanlara çekilmiştir. Karabağ Ermenileri ise Karabağ’dan Ermenistan’a göç etme arayışına girmiştir. Ermenistan’da Karabağ Ermenilerine Paşinyan’ın yeterli desteği vermediğine dair iddialar üzerine Ermeni muhalefeti Erivan’da gösterilere başlamıştır. Öte yandan üst düzey Ermeni askerlerin darbe girişimi ile ilgili istihbarat raporları üzerine sekiz asker ve eski Erivan Belediye Başkanı Albert Bazeyan tutuklanmıştır. Ermeni siyaseti tekrar karışmış, Karabağ’a 1992 sonrasında göç ettirilen Ermenilerin Ermenistan’a dönmeye başlamasıyla Kafkaslarda dengelerin kırılgan yapısı tekrar belirmeye yüz tutmuştur. Ermenistan’da meydana gelen olaylar ve Dağlık Karabağ’daki Ermenilerin Azerbaycan’ın taleplerini kabul etmesiyle Kafkasya’da yeni bir süreç başlamıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışma ortamı son düzlüğe girmiş ve iki ülke liderinin İspanya’da 5 Ekim 2023’te gerçekleştirmesi beklenen görüşme, nihai barış anlaşması için bir başlangıç umudu haline gelmiştir.
- Ermenilerin bir stratejisi var mı?
Ermenilerin 1992’den 2020’ye kadar stratejisi, Kolektif Güvenlik Örgütü’ne, diğer bir ifadeyle Rus güvenlik garantilerine dayanmak ve Batı’nın Ermeniler lehine sessiz kalmaları sürecinden faydalanmak olmuştur. Ancak Ermeni siyasiler değişen küresel ve bölgesel dengeleri okuyamamıştır. Bir devletin başka bir devlet için –ancak çıkarları gerektirirse– silahlı bir çatışmaya girebileceği kuralını bir yana iten Ermenistan, Karabağ’daki “zorlama” statüyü kalıcı zannetmiştir. Ermeni siyasetinin Batıcılık ve Rusçuluk arasında sıkışmasıyla iktidar gelgitleri yaşayan Ermenistan, tehdit ve uzlaşı siyaseti arasında seçim yapamamıştır. Nitekim Paşinyan bir taraftan sosyal medya üzerinden Azerbaycan’a tehditler savururken nihayetinde “Karabağ, Azerbaycan toprağıdır” diyebilmiştir. Esasen böyle bir iniş çıkışın yaşanmasında ekonomik, siyasi veya askeri kapasitesizlik gerçeğinin olduğunu kabullenmek gerekmektedir. Denize açılımı olmayan ve kara ülkesi olarak dört komşu ülke arasında sıkışıp kalan Ermenistan; ekonomik hassasiyetini, siyasi bölünmüşlükle askeri yetersizliğe dönüştürmüştür. Bu nedenle Erivan yönetiminin Karabağ stratejisini diğer ülkelere havale ettiği ve bu nedenle kendine ait uzun dönemli bir yol ve eylem planının olmadığı iddia edilebilir. Ermenistan’ın özellikle Rusya’nın tavrına yönelik stratejik hatalarına da bu noktada temas etmek gerekmektedir. Bu kapsamda ABD ile yapılan askeri tatbikat Rusya’nın Paşinyan yönetimine yönelik tavrını belirlemiş ve Moskova yönetimini Karabağ’a yönelik daha tarafsız olmaya itmiştir. Öte yandan Ermenistan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesine üyeliği Moskova’yı tedirgin etmiş ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında çıkarılan tutuklama kararı nedeniyle Ruslar tarafından eleştirilmiştir. Paşinyan’ın Ukrayna’da savaşın başlamasıyla Rusya’nın bölgede zayıfladığını açıklaması ve eşi Anna Hakobyan’ı Ukrayna’ya göndererek insani yardım desteğinde bulunması Paşinyan’ın Moskova nezdinde Batıcı ve “güvenilmez” yanını açık hale getirmiştir.
- Azerbaycan’ın Karabağ’daki mevcut girişimleri nasıl yorumlanmalıdır?
Azerbaycan, 1992’den bu yana “Karabağ Azerbaycan’dır!” parolasıyla önce diplomasi, olmazsa askeri yollarla Karabağ’ı ana vatanına bağlama azminde olmuştur. Bu minvalde enerji sektörünün ekonomik kazanımları ve siyasi istikrarın uygun koşulları altında hem diplomatik manevralarını başarıyla uygulamış hem de askeri hazırlık düzeyini üst düzeye çıkarmıştır. Uzun vadeli bir savunma programı yürüten Azerbaycan gerginliklerin arttığı dönemlerde etkiye tepki vermekte gecikmemiştir. Azerbaycan 9 Kasım ateşkesi sonrasında imzalanan belgenin gereklerini yerine getirirken Ermenistan’dan da aynı beklenti içinde olmuştur. Bu çerçevede Laçın ve Zengezur koridorlarının karşılıklı işlevsel hale getirilmesi net bir parametre olarak değerlendirilmiştir. Öte yandan Karabağ’ın siyasi eylemlerle bağımsız bir devlet olma amacına yönelik de taviz verilmemiş, Karabağ Ermenilerinin Azerbaycan’a entegrasyonu istikametinde bir politika üretilmiştir. Karabağ Ermenilerinin oldubitti şeklinde dikte etmek istediği sözde Karabağ cumhurbaşkanı seçimi karşısında da aktif Azerbaycan stratejisi uygulamaya koyulmuştur. Stratejinin asli prensibi “üniter Azerbaycan” üzerine kurgulanmıştır. Bu minvalde Ermenilerin ayrılıkçı eylemlerine müsamaha gösterilmemiştir. Son dönemde yaşanan gelişmelere bakıldığında Azerbaycan’ın Karabağ’da normalleşme süreci başlatmakta olduğu görülmektedir. Karabağ’ın Azerbaycan altyapısına ve idari sistemine entegre edilmesine yönelik adımlar da atılmaya başlanmıştır. Bu kapsamda Ermenistan’dan gelen elektrik kesilmiş ve Azerbaycan şebekesine bağlantı gerçekleştirilmiştir. Azerbaycan, normalleşme kapsamında önümüzdeki günlerde idari, mülki ve güvenlik teşkilatı ile Karabağ’da tam kontrolü sağlama niyetindedir. Ancak Bakü yönetiminin tüm bu gelişmelerde nihai amacının kalıcı bir barış anlaşmasını imzalamak olduğu görülmektedir.
- Azerbaycan’ın Karabağ’ı normalleştirme sürecine yönelik tehditler nelerdir?
Karabağ Ermenilerinin Karabağ’da ve Ermeni hududu boyunca düşük profilli saldırılar icra etmesi, halen en olası senaryo olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede Karabağ Ermenilerinin yeraltı örgütlenmesiyle terörist eylemlere başlaması beklenmelidir. Nitekim askeri açıdan kapasite eksikliği olan Ermenilerin, inkar edebileceği ve Karabağ Ermenilerine yıkabileceği böyle bir senaryonun Rusya ve İran için de avantajları bulunmaktadır. Rusya 9 Kasım ateşkesiyle Kafkasların kalbinde asker bulundurma imtiyazı elde etmiştir. Tedhiş ve ayrılıkçılık üzerine inşa edilebilecek böyle bir strateji, Rusya’nın kalıcılığına katkı sağlayabilecektir. İran ise güçlü bir Azerbaycan’ı kendi bütünlüğü için tehdit olarak gördüğü için Ermenistan lehine bir tavır sergilemektedir. Diğer devletler bağlamında ise Azerbaycan’ın Karabağ stratejisine “gönülsüz” bir kabullenmenin ön plana çıkabileceği anlaşılmaktadır. Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında Öte yandan ABD ise Ermenistan’ı iki nedenden son dönemde önemsemektedir. Bunlardan ilki Ermenistan’ı Rusya’dan kopartmak ve enerji deposu Kafkasları kendi sistemine entegre etmektir. Diğer husus ise Ermeni diasporasını memnun etme çabasıdır.
- Son gelişmeler ışığında Türkiye nasıl bir strateji benimsemelidir?
Türkiye, Azerbaycan’ı siyasi, askeri ve ekonomik bağlamda hiçbir dönemde yalnız bırakmamıştır. Ermenistan ile muhtemel bir normalleşmenin iki ön koşulundan birisi Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü istikametinde Ermenistan’ın adil bir barış anlaşmasını imzalamasıdır. İkinci koşul ise Ermenistan’ın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanıması ve sözde iddialar üzerinden argüman üretmeyi bırakmasıdır. İşte o andan itibaren bölgesel barış ve refah için Ermenistan’ın uluslararası topluma entegre olmasının gerekliliği Türkiye açısından önemli bir strateji olabilecektir. Ankara ve Bakü yönetimlerinin 15 Haziran 2021’de imzaladığı Şuşa Beyannamesi’nin müttefiklik ekseninde şekillendirilmiş olması Türkiye’nin Azerbaycan merkezli yaklaşımını net bir şekilde ifade etmektedir. Bu kapsamda Ankara’nın stratejik zihin yapısının anlaşılmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Eylül 2023’te Nahçıvan’ı ziyaret etmesi ve Azerbaycan ile müşterek geliştirilen projelerle ilgili imzaların atılmasına değinmek gerekmektedir. Ankara ve Bakü yönetimlerinin Zengezur Koridoru’na yönelik beklentisini somutlaştıran Nahçıvan buluşması kalıcı barış için bölgede Erivan’ın da dahil olabileceği bir etkileşim modelini vurgulamaktadır. Nitekim imzalanan anlaşmalardan biri olan demir yolu projesi, Türkiye ve Azerbaycan’ı Nahçıvan üzerinden bağlarken Ermenistan’ın bu denklemde yer alabilmesine de imkan tanımaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin Ermenistan stratejisi dışlayıcı değil kapsayıcı bir modele dayanmaktadır.