Koronavirüs (COVID-19) salgını bütün dünyayı eve hapsederken ABD'nin böyle tarihi bir meydan okuma karşısındaki performansı hem Amerikan halkını hayal kırıklığına uğrattı hem de dünyayı şaşırttı. ABD'nin küresel problemlerde geri durmasına hala alışamayan ve bir şekilde uluslararası liderlik yapmasını bekleyen kitleler şaşkınlık içinde denilebilir. Mevcut acziyet tablosunun oluşmasında hem Amerikan kapitalizminin yapısal problemleri hem de 2000'lerden beri giderek küresel liderlik rolünden uzaklaşmasının etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Trump yönetiminin ilk icraatlarından birinin Paris İklim Anlaşması'nı iptal etmesi olduğunu hatırlayacak olursak Washington'ın epeydir küresel problemlerde liderlik rolünden vazgeçtiğini hatırlamak zor olmayacak. Başkan Trump Koronavirüsü başlangıçta oldukça küçümsedi ve Çin'e uçuşları durdurmakla yetindi. Bu da Trump'ın "ulusalcı" refleksinin ABD'nin küresel bir güç olduğu ve dünyayla entegre bir ekonomisinin bulunduğunu görmezlikten gelmesine yol açtığı anlamına geliyor.
Çin'in Koronavirüsün gerçek boyutunu bilinçli olarak saklaması, Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kurumlara aldatıcı bilgiler vermesi ve bu şekilde yalan söyleyerek dünyayı buhrana sürüklemesini unutmamak gerekiyor. Koronavirüsün küresel yayılmasında Çin'in sorumsuz ve suçlu tavrının altını çizmek gerekiyor. Gerek uluslararası kurumların gerekse diğer ülkelerin soruşturma başlatıp Çin'den tazminat talep etmeleri neredeyse kesin. Tazminat çabalarının ciddi bir sonuç vereceği beklenmemeli. Bunun ana sebebinin de Çin'in sorumsuz ve tehlikeli tavırlarının hesabını soracak bir küresel lider olmamasıyla ortaya çıkan güç boşluğu olduğunu hatırlamak gerekir.
ABD'nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında inşa ettiği uluslararası sistemi artık sahiplenmemesi Çin'in sorumsuz tavrının cezalandırılmayacağını düşündüğü bir ortam oluşmasını sağladı. Aslında Donald Trump, Çin'e karşı sert retoriğiyle seçilmesine rağmen Amerikan firmalarının üretim altyapılarını son birkaç on yılda Çin'e taşımış olması dezavantaj yarattı. Başkan Trump'ın Çin'e her yüklenmesinde piyasalar ürktüğü için başkan Kasım'daki seçimi de düşünerek ABD lehine bir ticari anlaşma yapmaya çalışmakla yetindi. Ticaret anlaşması sonrasında Trump'ın Çin karşıtı retoriğinin de oldukça zayıfladığını görüldü.
ABD'nin 1990'lardan beri üretim altyapısını Çin'e taşımış olması ve kurulan karşılıklı bağımlılığa dayanan kapitalist sistem Trump'ın Pekin yönetimine karşı siyasi tavrını yumuşatan en önemli etken. Trump Amerikan fabrikalarının Çin'e taşınmasıyla işsiz kalan beyaz Amerikalıların desteğini alarak iktidara gelmesine rağmen Pekin'le daha sert bir karşılaşmayı göze alamıyor. Trump yönetiminin yaşadığı bu siyasi ikilemin Koronavirüs tartışmalarında öne çıktığını gördük zira en sert anti-Çin retoriğe sahip olan ve bir ara "Çin virüsü" diyerek ırkçılık ithamıyla karşı karşıya gelen Trump şimdilerde bu konuda Çin'in suçu olmadığını söyleme noktasına geldi.
Koronavirüsün ABD içinde yayılması sonrasında Amerikan federal sisteminin klasik handikaplarının devreye girdiğini gördük. Üretim altyapısı oldukça zayıflamış ve uluslararası tedarik zincirine fazlaca bağımlı olan ABD'nin yüz maskesi ve suni solunum cihazı gibi nispeten basit malzemeleri üretmekten aciz olduğuna tanık olduk. Amerikan ekonomisinin birçok alanda post-endüstriyel dönemde olması ve ekonominin tüketim ve servis sektörü etrafında gelişmiş olması Koronavirüsle mücadelede gerekli temel malzemeleri tedarik edemez hale gelmesinin önemli nedeni.
Küresel liderlik sorunları, Çin'den yeterince hesap sorulamaması ve ekonominin yapısal sorunlarının ötesinde ABD'nin içeride de siyasi liderlik ve vizyon sorunu yaşadığını tekrar müşahede etmiş olduk. Trump'ın meseleyi hafife alması ve Demokratların virüsü kendisine karşı kullandığı gibi dar siyasi bir çerçeveden bakması çok önemli zaman kaybedilmesine neden oldu. Federal sistemi mobilize ederek liderlik etmesi gereken başkanın iki yıl önce Ulusal Güvenlik Konseyindeki Küresel Pandemi Grubu'nun bütçesini azaltıp dağıttığı ortaya çıktı. Başkanın ulusalcı içgüdüleriyle küresel her kurum ve anlaşmaya savaş açması Koronavirüs salgını bağlamında ciddi bir zafiyet oluşturdu.
Trump'ın özellikle Demokrat eyalet valileriyle (New York Valisi Andrew Cuomo gibi) ilişkisi Amerikan federal sisteminin zayıf noktalarını ortaya koymuş oldu. Amerikan federal sistemi ulusal kriz durumlarında federal hükümetin eyaletlere liderlik etmesi, vizyon ve fon sağlaması üzerine kurulduğu için Washington'dan güçlü liderlik çıkmadığı durumlarda ülkenin adeta felç olduğunu görüyoruz. Ulusal felaket durumlarında özel firmaları devletin istediği ürünleri üretmeye zorlayabilecek Ulusal Üretim Yasası'nı Başkan Trump'ın harekete geçirmekten uzun süre kaçınması hala yeterince maske, suni solunum cihazı ve diğer malzemelerin üretilememesi sonucunu doğurdu.
Böylesi kriz zamanlarında erkenden sert tedbirler alarak harekete geçmek en önemli faktör. Koronavirüs krizini öncelikle siyasi perspektiften gören Başkan Trump'ın böyle tarihi bir kriz döneminde her basın toplantısında siyasi rakiplerini sert eleştirmekten geri duramaması liderlik zaafına yalnızca bir örnek. Birçok eyalet valisinin tıbbi malzeme konusunda federal hükümete adeta yalvarmak durumunda kaldığı bir ortamda Trump'ın "Ne kadar versek memnun olmuyorlar" savunması da eyalet-federal devlet kopukluğunun boyutlarını ortaya koyuyor.
Kasım'daki başkanlık seçimleri öncesinde Trump'ın Koronavirüs krizindeki performansı ana tema olacaktır. Sadece Mart'ta 10 milyon istihdam kaybı yaşayan ABD'nin işsizlik sorununun tarihi rekorlar kırmaya devam etmesi bekleniyor. Hem "Trumpçı" hem de salıncak eyaletlerde işsizliğin görülmemiş biçimde artması ve Koronavirüsün daha da yayılması seçimlerde başkanın en büyük dezavantajı olacak.
Trump her tür devlet imkanını seferber ettiğini, böyle bir krizin öngörülemeyeceğini, Koronavirüs öncesi ekonominin en güçlü dönemini yaşadığını ve aldığı tedbirlerin çok daha kötü sonuçları engellediğini anlatmaya devam edecektir. Ancak Kasım seçimlerinin Koronavirüs performansı için bir referandum niteliğinde olacağı gerçeğini değiştirmesi zor olacak. Kriz zamanlarında başkanın onay oranı artar ve bunun bir nebze de olsa Trump için geçerli olduğunu görüyoruz. Buna rağmen önümüzdeki aylarda milyonlarca Amerikan vatandaşının işini kaybetmesi ve 2020'de derinleşmesi kesin görünen ekonomik zorluklar Kasım seçimlerinde belirleyici olacak.
[Sabah, 4 Nisan 2020].