BM'nin 74. Genel Kurulu için Başkan Erdoğan'ın heyetiyle birlikte New York'tayız. Erdoğan pazar gününü ağırlıklı olarak New York'taki sivil toplum ve düşünce kuruluşlarıyla toplantılarına ayırdı. Pazartesi liderlerle görüşmeler öne çıkarken bugün Genel Kurul'a hitap ediyor. Erdoğan'ın 2014'teki konuşmasına benzer, etkili bir konuşma yapması bekleniyor. Bilindiği gibi, "Dünya beşten büyüktür" mottosu ile Erdoğan, küresel adaletsizliklere ve çatışmalardaki insani drama işaret eden neredeyse tek dünya lideri. Batı dışı toplumların ve elbette İslam dünyasının sorunlarını dünyaya haykırmaktan geri durmuyor. Mülteci sorunundan terörle mücadeleye ve İslamofobiye kadar birçok mesele ile yakından ilgileniyor. Kudüs davasında da Kaşıkçı cinayetinde de Sisi darbesinde de en çok Erdoğan'ın sesi duyuluyor. Bu ilgiyi söylemle bırakmıyor. Milli gelirine göre en fazla insani yardım yapan ülke olan Türkiye'nin de başkanı. Erdoğan, Filistin, Arakan ve Keşmir gibi sorunlarda adaletin ve çözümün yanında tavır alıyor. Lider diplomasisini etkin şekilde işletirken mevcut dünya düzeninin sorumlusu büyük güçleri eleştirmekten de geri kalmıyor.
***
Genel Kurul sırasında liderlerle yapılan ikili görüşmeler aslında daha kritik önemde. Erdoğan, BM seyahatlerini en etkin kullanan devlet başkanlarının başında geliyor. Bu yıl da Almanya, Fransa ve İtalya liderleri ile mülteciler ve güvenli bölge konularını müzakere edecek. Bakmayın Avrupa Parlamentosu EPP Grup Başkanı M. Weber'in Ankara'yı ekonomiyle "tehdit" etmesine, Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı giderek artıyor. Hem de Ege'deki yeni mülteci akınından Doğu Akdeniz'deki enerji hesaplarına ve Rusya ile dengelere kadar birçok alanda... Bunu da en iyi Alman Şansölyesi Merkel biliyor. Bu sebeple Erdoğan-Merkel görüşmesinin Türkiye ve AB arasında hem mülteciler hem de vize muafiyeti konularında yeni bir açılım getireceği konuşuluyor. Elbette en kritik görüşmenin Başkan Trump ile olması bekleniyor. Zira Erdoğan, BM seyahati öncesinde Fırat'ın doğusu ile ilgili olarak eylül sonuna işaret etmişti.***
Bu tarih, Erdoğan'ın Trump ile New York'ta yapacağı görüşmede "güvenli bölge" meselesinde "açık bir netleşme" istediğini gösteriyor. Olası operasyon kararını vermeden önce Trump ile yapacağı görüşmeyi çok önemsediğine işaret ediyor. Zira ABD ile mutabakata varılan güvenli bölge anlaşmasının muğlaklıklarının giderilmesi ve nihai halinin verilmesi iki liderin yüz yüze görüşmesine kalmıştı. Trump'ın samimiyetine güvenen Erdoğan, aynı hissi bürokratlarına karşı taşımıyor. Türkiye'nin acil güvenlik çıkarlarını ve Suriyeli mültecileri güvenli bölgeye yerleştirme amacını Trump ile yeniden müzakere ederek sıçrama yapacak bir adım atma niyetinde. Başkanın verdiği 20 millik söz için bürokratlarına kesin talimatlar vermesini arzu ediyor.***
Trump ise seçim dönemine girdi bile. Bir yandan mitinglerle bir yandan da son Ukrayna tartışması ile uğraşıyor. Rakibi Biden ve ailesinin işleri ile ilgili söylediklerinden dolayı ağır eleştiri altında. Kasım 2020 başkanlık seçimlerinde Demokratlar'ın kazanma şansının güçlendiğini söyleyenler artsa bile, mevcut başkanın ikinci kez kazanma şansı Amerikan siyasetinde hep yüksek olageldi. Buna rağmen Trump'ı zorlu bir süreç beklediği aşikar. Böyle bir dönemde Türk-Amerikan ilişkilerindeki gerginlikleri yönetmede hâlâ en önemli fırsat iki liderin birbirine duyduğu güven ve sempati. S-400 krizinin aşılması, F-35 programına geri dönme meselesi, Fırat'ın doğusunda makul bir formül, YPG'nin Türkiye'nin kaygılarını gözetecek şekilde dönüştürülmesi, FETÖ ile mücadelede mesafe alabilmek ve ikili ticarette 100 milyarı yakalayabilmek için Erdoğan- Trump baş başa görüşmelerinden somut neticeler alınmak durumunda. Demem o ki, Kongre açılmadan ve seçim propagandaları iyice kızışmadan Erdoğan-Trump görüşmesi ile bu başlıklardan en az bir iki tanesinde ilerleme kaydedilmesi Türk-Amerikan ilişkileri açısından ümit verici olacak.[Sabah, 24 Eylül 2019].