Yıllardan 2001, aylardan Eylül'dü. ABD'ye öğrenci olarak ayak basalı henüz birkaç hafta olmuştu. Kampüsteki ekranların önüne sabah sabah hızla yığılan kalabalığa doğru merakla ilerlediğimde, akıl bir yana, gözün dahi inanamadığı o dehşet manzaralarla karşılaştım. Olayın etkisinden çıkmayı bir an için başardığımda ise, ailemin, New York'ta bulunmamdan ötürü duyabileceği telaş aklıma geldi. Nitekim fırsat bulup Türkiye'yi aradığımda, olayların kısa sürede binlerce kilometre ötede ne büyük bir deprem yarattığına şahit oldum.
Belki de tam göbeğinde yaşadığım için bana daha dün gibi gelen dehşetin üzerinden 14 yıl geçmiş. Tabii 14 yıl önce ekranlara kilitlenen akıllar, izledikleri sahnelerin neler getireceğinin henüz idrakinde değildi. Oysa dünya için 11 Eylül şokunu atlatmak, ne kolay ne de mümkün olacaktı. New York'taki deprem birçok küresel sarsıntıyı da beraberinde getirecek, Bush'un teröre karşı açacağı global savaşla, dünya için yepyeni bir dönem başlayacaktı. Özellikle de Müslüman dünya için…
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
O GÜNDEN BUGÜNE TÜRKİYE
Hepimizin malumu… O günlerden bugüne, dünya düzeninin altı üstüne geldi. Ortadoğu darmaduman oldu. Bölge hala yanıyor, hala yanı başımızda dumanlar yükseliyor. Türkiye de, bitmek bilmeyen bu sancıların kenarında, maruz kaldığı bin bir dertle boğuşuyor, dik durmaya çalışıyor.
Öte yandan, o zamandan bu zamana Türkiye, dev mesafeler kat etti. Yine hatırlıyorum da; o günlerde nereden geldiğim sorulduğunda verdiğim cevap karşısında, çoğu kez anlamsız yüzler bulmaktan yorulmuştum. Bırakın Türkiye ile ilgili birkaç bilgi kırıntısına sahip olmayı, ülkenin nerede konumlandığına dair fikri olmayanlar azımsanacak gibi değildi.
Krizin ortasında çökmüş halde arkamda bıraktığım o dönemin Türkiye'si, bugün ise yüksek orta gelir seviyesine ulaşmış, bölgenin yumuşak gücü olmuş, G-20'ye başkanlık yapan ve artık sadece ABD'lilerin değil Uzakdoğu'sundan Afrika'sına dünya vatandaşlarının malumu ve ilgisi olan bir ülke. Gururlanmamak elde değil.
Öte yandan, gururlanma ve zaafa kapılma arasındaki dengeyi de iyi korumak gerek. Dolayısıyla, sadece bugüne dek ne mesafe kat ettiğimizi konuşmakla kalmayıp, asıl bugün ve sonrasında atacağımız adımları iyi hesaplamak gerek.
Gelin görün ki; son yıllarda ortam ve ihtiyaçtan mütevellit zaten mütevazı bir moda girmişken, geldiğimiz noktada iç ve dış belirsizliklerle giderek daha çok boğuşur olduk. Bu bağlamda, daha önce de altını çizdiğim gibi, en azından içimizdeki belirsizlikleri indirgeyerek, seçim sonrası seri bir şekilde kurulacak hükümetle birlikte hızla önümüze bakmamız gerekiyor. 2015 yılında oldukça vakit kaybettik. Bunu, 2016'ya sarkıtmamamız ehemmiyet taşıyor.
2. ÇEYREK GÜLÜMSETTİ
Peki, bunca curcunanın içinde, 2015 yılında performansımız ne âlemde? Ara ara çeşitli göstergelerle değerlendirdiğimiz bu konuya, dün gelen Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) verileri vesilesiyle yeniden bir göz atalım.
2. çeyreğe dair açıklanan istatistiklere göre; Türkiye ekonomisi bu dönemde geçen yılın aynı çeyreğine göre %3,8 büyüdü. 1. çeyrek hızımız ise, %2,5'e yukarı yönlü revize edildi. Böylelikle, ilk yarıda %3,1 büyümüş olduk. 2. çeyrek özelinde ise, gelen hızlanmayla sevindik.
2. çeyrekte bize hız kazandıran faktörler ne oldu diye incelersek de; bu dönemde %5,6 oranında büyüme sergileyen özel tüketimin, yıllık GSYH hızına 3,6 puanla en büyük desteği verdiğini anlıyoruz. Bunun yanı sıra, özel yatırımlarda da ciddi bir toparlanma var. %11,4 artış kaydeden özel yatırım harcamaları, Ç2 büyümesine 2,3 puan hız katmış. Bu dönemde kamu tüketim harcamaları da, %7,2 artışla, büyümeyi 0,8 puan yukarı yönlü etkilemiş.
Yılın 2. çeyreğinde dış talep ise, beklediğimiz üzere, ekonominin büyüme hızını aşağı çekmeyi sürdürdü. İhracat bir önceki yılın aynı dönemine göre %2,1 gerilerken, ithalatta ise %1,6 oranında artış görüldü. Bu veriler doğrultusunda net ihracat, GSYH gelişim hızına 1,1 puan olumsuz katkı yaptı.
Sektörler kanadında ise, Ç2 büyümesine en büyük destek 1,3 puanla imalat sanayinden geldi. Söz konusu dönemde finans sektörü büyümeye 1,1 puanla katkı sağlarken, tarımdan gelen 0,5 puanlık olumlu etki de dikkat çekiyor.
Şimdi bu hızlanma müjdesiyle sevindik sevinmesine ancak yukarıda belirttiğim önümüze bakma gereksinimini bir kez daha hatırlamamız gerekiyor. Zira içinde bulunduğumuz dönemin dinamiklerinden hareketle, yılın geri kalanında zorlu bir dönemden geçtiğimizi/geçeceğimizi unutmayalım. Ayrıca, 2016 ve sonrasında da, dünyanın yeni normali dâhilinde mümkün olabilecek daha yüksek hızlara kavuşmamız için, etkin icraatlara ihtiyacımız olduğunu da sürekli hatırlamamız gerek.
[Yeni Şafak, 11 Eylül 2015]