Joseph Nye, yumuşak güç kavramını çok erken tarihlerde revize etti. Bir ülkenin diplomatik etkinliğini artırmasının ve nüfuz alanını genişletmesinin tek başına yumuşak veya sert güçten değil akıllı güçten geçtiğini söyledi. Maalesef bizde tartışma hâlâ yumuşak güç üzerinden yapılıyor. Halbuki kavramın babası Nye akıllı bir devletin iki tür gücü de akıllı bir biçimde tercih edebileceğini düşünüyor. Daha doğrusu sert diplomasi yumuşak unsurlarla veya yumuşak güç gerektiğinde sert adımlarla desteklenebildiğinde anlamlı oluyor. Bu mantığa göre, tek başına yumuşak güç sonuç üretemiyor. Tek başına sert güç sürdürülemiyor.
Türkiye son dönemlerde aktif biçimde akıllı güç kullanıyor. Libya'ya asker gönderdiği gibi Berlin Konferansı'nda da varlığını koruyor.
Suriye'de askeri operasyonları hep diplomatik müzakerelerle taçlandırıyor. Mesela Suriye'de sadece kültürel etki alanına güvenildiğinde işlerin yürümediğini ve sonuç alınamadığını görmüştük.
Ama tek başına askeri operasyonlar yapılsa ve taraflarla ikili diplomasi ihmal edilse veya göçmenlere dair kuvvetli bir dil üretilemese, göçmenler ülkemizde misafir edilmese emin olun üzerimizdeki uluslararası baskı çok daha yüksek olacağından hem maliyet artar hem de tüm adımların bir anda kesilme ihtimali doğabilirdi.
Ancak Türkiye Suriye konusunda öylesine haklı bir noktada duruyor ki, başta Türkiye'nin operasyonlarına şiddetle karşı çıkanlar dahi artık sesini çok yükseltemez oldu. İdlib konusunda da Filistin'de de Türkiye aynı güçlü konumdan hareket ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Libya'da BM'nin Sarrac hükümetini tanıdığını ısrarla gündemde tutuyor.
Uluslararası meşruiyet zeminini hiç boş bırakmıyor.
Bir yandan da son derece incelikli ve kapsamlı işler yapılıyor. Mesela Ara Güler'in fotoğraflarından oluşan muazzam bir sergi dünyanın önemli şehir müzelerinde sergileniyor. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Fecir Alptekin öncülüğünde bir ekip, küresel kültür ve sanat dünyasına hitap eden mükemmel işler çıkartıyor. Fotoğraflar Kyoto, New York, Londra, Paris ve son olarak Roma'da görücüye çıktı. Türkiye'nin İstanbul ve Ara Güler gibi markaları ön plana çıkıyor.
Roma'daki sergiye katılma şansım oldu.
Zamanlaması açısından oldukça başarılı olduğunu söylemek lazım. İtalyanların özellikle Libya üzerinden Türkiye'nin değerini yeniden keşfettiği bir dönemde bu tür etkinlikler ikili ilişkilerin geliştirilmesi adına katalizör görevi görecektir.
İtalyanlar Türkiye'nin Libya'daki en kilit aktör olduğunun farkında. Ancak AB'de estirilen Türkiye karşıtı hava bu tür ülkelerin Türkiye ile yakınlaşma gayretlerini kamuoyları önünde yıpratma ve mahkûm etme çabası içeriyor. İşte tam bu sırada Ara Güler fotoğraf sergisi gibi etkinlikler Türkiye'nin doğru tanıtımı ve karşıt kampanyaları kırmak adına çok önemli.
Akıllı güç işte budur. Sahada yaptığınızı kültürel diplomasiyle destekleyebildiğinizde önünüz açılır. Kuşatmalar yarılır. Umarım yakın zamanda Türkiye'nin bu tür başarılı etkinlikleri artarak devam eder. Emeği geçen herkese teşekkür etmek lazım. Yeterince kültürel sermayemiz var. Askeri gücümüzün olduğunu da tüm dünya gördü. Geriye bunları ince ince işlemek kalıyor. Türkiye 2020 yılında bu tür etkinliklerin sayısını artıracaktır.
[Sabah, 1 Şubat 2020].