Zamanında 28 Şubat’ın bülteni gibi çalışan Middle East Quarterly dergisi vardır. Meşhur İslamofobik Daniel Pipes’in ekibi çıkarır. Global neocon zihin dünyasında İsrail lobisinin kurucu aklını anlamamız açısından önemli bir dergidir.
Bir süredir Başbakan Erdoğan’ın şahsında AK Parti hükümetine karşı sürdürülen itibarsızlaştırma ve sürekli değişen metotlarla safdışı bırakma çabalarına bakınca hep aklıma Mart 1997’de İsrail lobisinin meşhur isimlerinden Alan Makovsky’nin yazdığı“Erbakan’la nasıl mücadele (muamele) edilmeli?” yazısı gelir.
1990’lı yıllardaki İsrail-Türkiye “stratejik ortaklığının” mimarlarından olan Makovsky yazısında ABD yönetimine özetle şu tavsiyelerde bulunur:
1. Ordu da dahil olmak üzere Türkiye’deki “ABD dostu” çevreleri destekleyin.
2. Laikliği destekleyin.
3. Erbakan’la mesafenizi koruyun.
4. Erbakan’ın söylemine sert bir dille cevap verin.
5. Ekonomi hükümetin yumuşak karnıdır, nüfuzunu kullanarak IMF’nin desteğini kısıtlayın.
ABD mutlaka bir makale üzerinden Türkiye siyasetini belirlememiştir. Fakat, İsrail lobisi ve neocon aklın Türkiye siyasetinin özünü anlatan bu satırlar, ABD yönetiminin Türkiye politikasıyla muazzam derecede örtüşmekteydi.
ERDOĞAN’I SAFDIŞI BIRAKMA OPERASYONU
Çaba Türkiye ile seçilmiş eliti ayrı tutma çabasıydı. Türkiye ile ilişkileri, ya geleneksel olarak ilişki içerisinde oldukları askeri ve iş dünyası elitleriyle ya da “ABD dostu” yeni çevreler devşirme yoluyla yürütmeyi amaçladılar. Diğer taraftan ise Erbakan hükümetine yönelik itibarsızlaştırma, marjinalleştirme ve yok sayma kampanyaları yürüttüler. Bunda belli oranda başarılı olduklarını da söylemeliyim.
Başbakan Erdoğan’a karşı an itibariyle yürütülen kampanyada 28 Şubat’taki uluslararası kampanya ile ciddi paralellikler taşımakta. 28 Şubat’taki gibi “yerel” aktörler uluslararası güdümle maşa olarak kullanılmakta ve bir türlü içlerine sindiremedikleri Erdoğan, bazen popülist argümanlarla bazen de akla ziyan suçlamalarla yıpratılmaya çalışılmakta.
Aslında bu son operasyon yakın zamanda başlamış bir operasyon değil. Batı basını ve ikballerini 28 Şubat’ın uluslararası mihraklarına yaranmakta bulan yerel aktörler, sistematik olarak otoriteryanizm söylemini Türkiye ve Başbakan Erdoğan için hakim söylem haline çevirmeye çabalıyordu.“Türkiye iyi ama Erdoğan kötü” şeklindeki düşüncelerini de güçlü bir şekilde dolaşıma sokmuşlardı.
28 ŞUBAT VERSİYONU
Türk ekonomisini hedef alan hamleler, İslamcılaşma “suçlamaları”, Erdoğan’ı Chavezleştirme uğraşı ve basın üzerinden yürütülen kampanyalar... 28 Şubat’ın güncelleştirilmiş bir versiyonu sahnelenmekte. Erbakan yok, Erdoğan var. Ordu yok, polis-yargı cuntası var. Ertuğrul Özkök’ler yok, malum grubun yazarları var.
Bir de tüm milletin zekasına hakaret edercesine sahnelenen oyunu adi bir yolsuzluk vakası olarak lanse etmeye çalışanlar var. Mavi Marmara davasının reddedildiği, 28 Şubat davasının kuşa çevrildiği, Yakup Köse’nin mahkumiyetinin onandığı, bir günde tutuklama kararlarının çıkarıldığı, birbiriyle alakasız dosyalardan anlamlı bir bütün çıkarılmaya çalışıldığı, hükümeti zora sokacak tutuklamalar devam ederken darbeci Çevik Bir’lerin salındığı bir zamanda gerçekleşen operasyonun arka planını inkar etmek i&cce