-
Nobel Ödülü nedir?
Ölümünden sonra da tartışılmaya devam eden Nobel’in vasiyetinden yola çıkılarak kurulan dernek aracılığıyla her yıl fizik, kimya, edebiyat, tıp veya fizyoloji, barış ve en son 1969’da ekonominin de dahil edilmesiyle toplam altı dalda uluslararası başarı göstermiş kişi ve kuruluşlara ödül verilmektedir. Ödül maddi değeri 10 bin dolar civarında ve üzerinde Nobel’in yüz kabartması olan bir altın madalya, bir ödül belgesi ve Nobel’in kişisel servetinin değerlendirildiği ve Nobel Vakfı’nca oluşturulan fondan elde edilen yıllık kar ve faiz gelirinin miktarına göre değişkenlik gösteren paradan oluşmaktadır. 2019’daki miktarın 9 milyon İsveç kronu (yaklaşık 5,4 milyon TL) olduğu açıklanmıştır. Ödüllerin bazen kişi ve kuruluşlar arasında paylaştırıldığı görüldüğü gibi bazı yıllar layık kişilerin bulunmadığı gerekçesiyle ödülün verilmediği de bilinmektedir. Öte yandan kimi zaman ödül alanlar ülkeleri dışına çıkamazken kimi zaman da kazananlar ödül almayı reddedebiliyor. Her yıl ekimde açıklanan ödüller Alfred Nobel’in ölüm yıl dönümü olan 10 Aralık’ta kazananlara teslim ediliyor.
Toplam altı dalda verilen ödüller için yine Nobel’in vasiyetine uygun olarak komiteler oluşturulmuş durumda. Buna göre fizik, kimya ve ekonomi dallarındaki ödül sahipleri İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nin oluşturduğu bir komite tarafından belirlenmektedir. Karolinska Enstitüsü tarafından oluşturulan komite fizyoloji ve tıp alanındaki ödüle layık görülenleri belirlerken İsveç Akademisi’nce oluşturulan komite aracılığıyla da Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi belirlenmeye çalışılıyor. Son olarak Nobel Barış Ödülü ise Norveç Nobel Komitesi’nce verilmektedir. Bir kişinin kendisini aday gösteremediği Nobel için aday gösterme yetkisi tanınmış çeşitli kişi ve kurumlar bulunmaktadır.
-
Nobel ödülleri etrafındaki tartışmalar nelerdir?
Nobel tarihindeki tartışmalı somut örneklerden bazılarına göz atmak gerekirse ödüllerin verilmeye ilk başlandığı 1901’de ününün zirvesindeki Tolstoy’un aday olduğu halde ödüle layık görülmediğini biliyoruz. Ertesi yıl da aday gösterilmesine rağmen ödülü kazanamayan Tolstoy’a Nobel verilmemesinin gerekçesi olarak “anarşist ve egzantrik dini görüşleri” öne sürülmüştür.
Bir başka dikkat çekici örnek ise 1938’de komite üyelerinin Mahatma Gandhi ile Adolf Hitler arasında Nobel Barış Ödülü’nün verilmesi noktasında anlaşmazlığa düşmeleri olmuştur. Her ikisine de ödül vermeyen komite 1938 için “Nansen Mülteciler Ofisi”ni ödüle layık bulmuştur. Süreç içinde siyasallaştığı iyice ayyuka çıkan Nobel Ödülü kimi zaman Soğuk Savaş’ta bir enstrüman olarak kullanılırken (Aleksander Soljenitsin, 1970) kimi zaman da Batı’nın kanatları altında oryantalist bakış açısının teşvik edilmesine hizmet etmiştir (Necip Mahfuz, 1988). Halen içinde bulunduğumuz yeni dönemin ilk muştulayıcısı olması bakımından W. S. Naipul’un İslam karşıtı açıklamalarının da etkisiyle 2001’de ödülü kazandığını iddia etmek mümkündür. Son olarak ödüle layık görülen Peter Handke’nin bütün dünyanın gözü önünde cereyan etmiş olan Srebrenitsa Soykırımı’nı inkar etmiş ve Miloseviç’e hayran bir isim olması Batı’daki İslamofobinin geldiği boyutları göstermesi açısından ibret vericidir. Burada sorulması gereken soru şudur: Eğer Handke Srebrenitsa ve Müslümanlar bağlamında söylediklerini Yahudiler ve Holokost bağlamında da ifade etmiş olsaydı bu ödüle layık görülür müydü?
-
Peter Handke’ye verilen Nobel Edebiyat Ödülü’nü tartışmalı kılan nedir?
Handke’nin söz konusu inkarı temellendirirken kurduğu Müslüman Boşnakların “kendi kendilerini öldürdükleri” cümlesi maalesef sanatsal bir ironi değildir. Onda gördüğümüz ve tartışılmakta olan paradoks sanatsal yeteneklerine rağmen masum on binlerce Boşnakın katledilmesinden sorumlu eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç’e olan hayranlığının bir ifadesi olarak Lahey’de yargılandığı davada lehte tanıklık yapmak istemesi, Kosova Savaşı esnasında yazdığı bir makalede “Sırpları destekliyorsanız ayağa kalkın” ifadesini kullanması ve 2006’da hapishanede ölen Miloseviç’in cenazesinde “Yugoslavya için, Sırbistan için, Slobodan Miloseviç için buradayım” demesidir. Söz konusu paradoks tıpkı soykırım sanığı olarak ömür boyu hapse mahkum edilen ilk Avrupalı lider olan Bosna Kasabı Radovan Karadzic’in çocuk şiirleri yazan bir psikiyatr olmasıyla benzerlik taşımaktadır.
-
Bu seneki Nobel Edebiyat Ödülü’ne yönelik tepkiler nelerdir?
Handke’ye yönelik tepkiler sadece politik ve Srebrenitsa şehitlerinin anılarına duyarlı çevrelerden gelmemiştir. Dünyanın değişik coğrafyalarında mukim çok sayıda edebiyatçı, akademisyen ve düşün insanı da bu karara tepki göstermiştir. Bununla birlikte bütün haklı tepkilere rağmen Handke’ye verilecek ödülün iptal edilme ihtimalinin pek olmadığını da vurgulamak gerekir. Zira görünüşte objektif gerçekte subjektif kriterlere göre belirlenen komite ve ödül kararlarının geri adım atılması yoluyla Nobel ödüllerinin alametifarikası olan skandaldan uzaklaşması eşyanın tabiatına aykırı olarak görülmektedir. Unutmayalım ki İsveç gibi dünya siyasetinin kenarında duran bir ülke için Nobel ödülleri önemli bir halkla ilişkiler aracıdır. Nitekim ödülleri bizzat İsveç kralının vermesinden de bu ülkenin söz konusu araca en üst seviyeden baktığı anlaşılmaktadır.
Bu minvalde değinilmeden geçilemeyecek bir başka husus da AB çevrelerinden konuya dair herhangi bir açıklama yapılmayışının oldukça dikkat çekici oluşudur. Konu kendi stratejik planlarına uygun olmayıp sadece Müslümanların lehine bir pozisyon almayı gerektirdiğinde ortalarda görünmeyen AB’nin bu tutumunu İslamofobik olarak nitelemek haksızlık olmayacaktır.
-
Nobel Ödülü’nü nasıl görmeliyiz?
Nobel Ödülü vasıtasıyla ödülü alan kişi 1 milyon ABD doları kadar bir paranın yanı sıra görece ve evrensel olmayan bir prestij kazanıyorsa da son tahlilde kutsal bir paye elde etmemektedir. Bu meseleye aşırı derecede önem atfetmek İsveç devletinin arzu ettiği ilgiye katkı sağlamaya yol açacağı gibi şimdilerde aşmış göründüğümüz Eurovision Şarkı Yarışması’na karşı geliştirdiğimiz takıntıya da neden olabilir. Orta ve üzeri yaşta olanların çok iyi hatırlayacakları gibi 70’lerin ortasından başlayarak 2000’lere kadar Eurovision Şarkı Yarışması ülkemiz insanı için büyük anlam ifade etmiştir. Yarışma öncesinde başlayan takıntılı ruh hali yarışmada Türkiye’nin aldığı puan ve derecenin 7’den 77’ye hemen herkes için çok büyük önem taşımıştır. Bilindiği üzere bu yarışmaya 2013’ten beri katılmıyoruz ve bu durumun ülkemiz kamuoyunda çok da umursandığı söylenemez. Handke’ye Nobel Ödülü verilmesi nedeniyle yapmış olduğumuz itirazı biraz da bu çerçevede değerlendirmekte fayda var. Ödül törenine katılmayacak oluşumuz yerinde ve doğru bir karardır.
Bununla birlikte Eurovision Şarkı Yarışması vesilesiyle ifade etmeye çalıştığım tuzağa düşmeden Nobel ödüllerinin verilmesi ya da verilmemesinin özellikle barış ve edebiyat dalları söz konusu olduğunda hem subjektif hem de bilinçli tercihler doğrultusunda şekillendiğini de göz ardı etmemek gerekir. Gerek eski ABD Başkanı Barack Obama’nın sadece barış söylemi nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmesi gerekse Tolstoy gibi bir edebiyat devinin bu ödülü layık görülmemesinin objektif değerlendirmeler olduğunu söylemek akla ziyandır.