Hakikaten bıkkınlık verdi artık. Sabrım kalmadı. Her Allah'ın günü bir emekli asker. Bazen üçü beşi birden. Konu ne olursa olsun. Bunlar aynı şarkıyı söylüyor. "Esed'i tanıyalım" şarkısı. Tek dertleri bu. Her gün. Her akşam.
Yetti artık. Susuyoruz olmuyor. Anlatıyoruz dinlemiyor. Nedir kardeşim derdiniz? Yok mu bu ülkenin başka gündemi? Ne önemli adammış bu Esed. Tüm derdimize çareymiş de bizim mi haberimiz yokmuş? Türkiye'nin güvenliği Esed'den geçiyor sanki. Katil ve hayvan Esed'den.
Bir olur. İki olur. Hata deriz. Yanlış deriz. İyi niyetli deriz. Tartışır. Konuşuruz. Ama her gün aynı şarkıyı söylersen, bunu sistematik bir propagandaya dönüştürürsen, bu da kimsenin gözünden kaçmaz.
"Hayrola nedir senin derdin" diye sorarlar adama. Türkiye'nin tarafında mısın Esed'in peşinde misin? Başka işin gücün yok mu senin?
Bir ara gerçekten iyi niyetle bu konuyu tartıştım. Dilim döndükçe anlattım. Objektif açıklamalar sundum. Sonra sordum. Nedir dedim Esed'in bize muhtemel katkısı? Hadi anlatın. Eğer Esed'le konuşursak ne elde edeceğiz? Bize somut katkısı olacak mı? Cevap yok. Hık mık.
Bizi Suriye'ye davet edecekmiş. Biz zaten oradayız. Bizi bırak davetsiz herkes orada. Bu işler davetle olmaz. Davet somut bir karşılık değildir. Lafı dolandırma. Var mı somut karşılığı onu söyle.
Soruyorum tekrar.
Esed'in kendine hayrı var mı? Yok. Bir
kukladan ibaret. E, nasıl katkısı olacak
bana? Yine cevap yok. Ezberden aynı
nakaratı söylüyor.
"Ama sen yine de tanı Esed'i." Tamam da kardeşim
niye? Mantıklı bir sebep söyle.
Ben cevap vereyim. Çünkü senin derdin Türkiye'nin ulusal çıkarı değil. Sen Esed'i kurtarmanın peşindesin. Hiç kıvırma.
Tek bir adam değil. Üç beş tane. Ortak özellikleri emekli asker olmaları. Başka ne tür benzerlikleri var bilmem. Tanımam. Irkını, cinsini, dinini, mezhebini sormadım. Merak da etmem. Bana uzak olsunlar. Ama bildiğim bir şey var. Birileri bir konuya bu kadar kafayı takıyorsa bir derdi var demektir. Lafa geldi mi hepsi Mustafa Kemal'in askerleri. Öyle ya. Mustafa Kemal de hep bunu istemişti. Esed'i kurtaralım demişti. Tabii ki hayır.
Şimdi bir de yeni iddia çıktı. "Esed Suriye'yi tek parça tutacakmış." Kendi başına ayakta duramayan adam Suriye'yi nasıl tutacak bunu söyleyen yok. Rusya olmadan neyi tutmuş Esed?
Ha bir de bunu söyleyince Amerikan uşağı oluyorsunuz. Bir sürü cahil cühela takımı dünyanın döndüğü yönden habersiz içine düştüğü çukurdan etrafa hakaret yağdırıyor. Küfür kıyamet.
Örgütlü ve tek merkezden. FETÖ'cü hesaplar gibi. Ortada bir tane aklı başında laf yok. Tutarlı üç tane cümle yok. Ama sonuç var. "Esed'i tanıyalım." Defalarca yazdım. Yine yazayım.
- Esed'i tanımak Türkiye'ye somut hiçbir şey kazandırmaz. Esed Rusya'dan bağımsız değil. Biz zaten Rusya'yla görüşüyoruz. Esed gereksiz.
- Esed'e çok şey kazandırır. Türkiye almadan vermiş olur.
- Bize ÖSO'yu kaybettirir. Bayrağımız altında PKK'ya karşı savaşan ve şehitler veren ÖSO'yu kaybederseniz savaşın ortasında cephenizi bölmüş olursunuz.
- Bir gün Esed'e karşı operasyon düzenlendiğinde Saddam'ı destekleyen Kaddafi'ye dönersiniz. O gün geldiğinde Rusya bile terk edecek Esed'i.
Bütün bunları göre göre, ortada hiçbir somut kazanç yokken, hala Esed'i tanıyalım diye yırtınan tiplere söyleyecek bir tek sözüm var. Ahmak falan değilsiniz.
Kötü niyetlisiniz. Türkiye'ye zarar vermek uğruna da olsa Esed'i kurtarmanın peşindesiniz.
Hiç fark etmez.
Türkiye'nin generali gibi görünebilirsiniz ama aslında Esed'in askerisiniz.[Takvim, 14 Nisan 2018]