Suudi Arabistan'dan gelen tutuklama haberlerinin üzerinden bir hafta geçti. Darbe ve vatana ihanet suçlamalarıyla Prens Ahmed bin Abdülaziz ve bir önceki Veliaht Prens Muhammed bin Nayef gibi Suudi hanedanı ve siyaseti açısından oldukça önemli isimlerin tutuklanması yeni bir sürecin habercisidir. Elbette ki Muhammed bin Selman'ın (MbS) taht yolu üzerindeki engelleri bertaraf etmesi şu ana kadar yapılan hamlelerin bir devamı niteliğindedir. Ancak bu siyaset tarzının Suudi Arabistan iç siyasetinde nasıl bir dönem başlatacağı önemli bir soru işareti olarak karşımızda durmaktadır.
Savunma bakanı olmasının ardından krallığa giden basamakları kolay aşmaya çalışan ve veliaht prensliğe yükselen MbS, yukarıda bahsi geçen isimleri son engeller olarak düşündü. Zira 2017'deki ilk dalga tutuklamalardan sonra hanedan ve devlet içerisinde güç temerküzünü büyük bir oranda gerçekleştiren veliaht prens, son tutuklamalar ile devlet içerisinde kendisine meydan okuyabilecek güçte kimseyi bırakmak niyetinde değil.
Suudi siyasetinde 1960'ların başından itibaren oluşturulan ve prensler arası bir dengenin sağlanmasına dolayısıyla verasetin ve devletin istikrarının bir düzene oturtulmasına yönelik genel bir kabul vardı. Başta bakanlıklar olmak üzere bürokrasi prensler arasında tanzim edilmiş ve böylelikle iç politikada kaos oluşmasının önü kısmen kesilmişti. Keza 2007'de Kral Abdullah, Biat Konseyini kurarak veliahtlık sürecinive taht yolunu hukuki bir çerçeve içerisine yerleştirmeye çalıştı. Çeşitli sorunlara ve etkinlik problemi olmasına rağmen bu konsey hala geçerliliğini korumaktadır.Yapılan son tutuklamalar çerçevesinde veliaht prensin Biat Konseyi içerisinde tam hakimiyet sağlamak istediği söylenebilir. Zira kendisi de bu konseyde yapılan oylamayla veliaht oldu ve kullanılan 34 oyun üç tanesi olumsuzdu. Ret oyu verenlerden birisi de Prens Ahmed bin Abdülaziz idi.
Bu süreçte krallık hazırlıkları devam ederken Biat Konseyinde sorun istemediği çok açık olan veliaht prens, herhangi bir muhalefete müsamaha göstermeyeceğini en üst düzeyden göstermekten kaçınmadı.Ancak tüm bu sert siyasetin hanedan içerisinde gerilim oluşturduğu muhakkaktır. Veliaht prense karşı bazı hanedan mensuplarının hoşnutsuzluğu aşikar. MbS'nin zor kullanarak süreci yönetmesi ile muhalif cephenin genişlediğini tahmin etmek zor değil. Elbette Suudi siyasi tarihinde hanedan üyeleri arasında çeşitli hesaplaşmalar ve rekabetler vardı. Ancak kralın meşruiyetine ve tahtına biat edilmeme durumu söz konusu değildi. Çünkü hanedan içerisinde bir güç dengesi ve bu güç dengesini yansıtan bürokratik yapı mevcuttu. Dolayısıyla kurulan denge içerisinde bir şekilde rızanın üretilmesi mümkün olabilmekteydi. MbS ise hem hanedan dengesini yıkması hem de rızadan ziyade zor kullanmayı tercih etmesi sebebiyle iktidar mücadelesinde ciddi hatalar yapmış gözükmektedir. Peki gelinen nokta nasıl izah edilebilir?
Birincisi, Suudi Arabistan'da prensler arasındaki mücadelede anne tarafından mensup olunan aşiret oldukça önemlidir ve iktidar mücadelesinde belirleyici faktörlerden birisidir. Geçmişte Sudayri-Şemmari çekişmesinin yerini son gelişmeler ışığında artık Sudayriler içi hesaplaşmaların aldığı görülmektedir. Dolayısıyla Suudi iç politikasının daha istikrarsız bir ortama savrulduğunu ve bu girdaptan çıkmasının zor gözüktüğünü belirtmek gerekmektedir.
İkincisi, veliaht prens gerek iç politikada gerekse dış politikada ciddi başarısızlıklar sergiledi. Katar'a uygulanan tecritle diplomatik ve Yemen'de yürütülen operasyonla askeri başarısızlıklar göstermesinin yanı sıra Cemal Kaşıkçı cinayeti gibi olaylarda ise hem ülke içi hem de uluslararası imajında büyük kayıp yaşadı. Ayrıca özellikle dış politikada yaşanan sorunların doğrudan iç politikaya yönelik sert hamleler olarak geri dönmesi içeride basınç artışına neden oldu.
Üçüncüsü, Suudi Arabistan siyasetindeki gerilim veliaht prensin dış destekle tüm güç unsurlarını şahsında toplamaya çalışmasından kaynaklanmaktadır. Halihazırda veliaht prens içeride güçlü kalabilmek için kendisine sağlanan dış desteğin öneminin farkında. Bu sebeple Başkan Trump'ın tekrar seçilmeme ihtimaline karşı elini çabuk tutmaya çalışmaktadır. Zira ABD kurumları arasındaki görüş ayrılığının ve kendisine verilen desteğin Trump/Beyaz Saray merkezli olduğunu bilmektedir.
[Sabah, 15 Mart 2020].