Bu yazının başlığı şöyle olabilirdi: AK Parti'nin seçimlerden birinci parti olarak çıkacağı bir parlamenter sisteme dönmek için özelde CHP genelde muhalefet partileri çaba gösterir mi?
Ya da mevcut siyasi denklemde parlamenter sisteme geçilmesi durumunda hükümeti hangi parti kurar?
Bugünden bakıldığında ve 2023 seçimlerinin sonuçlarını parti bazında değerlendirdiğimizde kesin olan husus şudur: AK Parti seçimlerden birinci parti olarak çıkacaktır. Kendisine en yakın muhalefet partisi ile de arasında en az 15 puanın üzerinde fark olacaktır. Böyle bir siyasi denklemde blok siyasetlerini de göz önünde bulundurduğumuzda muhalefetin başkanlık seçimlerini kazanması zor görünüyor.
Zor olduğu bilinen bir gerçeklik olmasına rağmen diğer bütün değişkenleri bir tarafa bırakalım. Muhalefetin başkanlık seçimlerini kazanarak parlamenter sisteme bir şekilde geçildiğini varsayalım. Yeni sisteme geçilmesinin ardından da seçimlerin yenileneceğini muhalefet partilerinin birçok kez dile getirdiğini hatırlatalım.
Bu varsayımlar altında parlamenter sistemin ilk seçimleri yapıldığında, AK Parti'nin birinci, CHP'nin ise seçimlerden ikinci parti çıkması yine bugünden öngörülebilecek bir durumdur. İki partinin arasındaki oy farkı da aşağı yukarı bir önceki seçimle benzer olacaktır.
Parlamenter sistemde hükümeti kurma görevi öncelikle en yüksek oyu alan partiye verilir. Eğer söz konusu parti tek başına hükümeti kurabilecek bir çoğunluğa ulaştıysa zaten sorun olmaz. Ancak tek başına hükümeti kuracak çoğunluğa ulaşamaz ise sırasıyla diğer partilerin kapısını çalar. Koalisyon ortağının ikinci parti olması şart değildir. Türk siyasetindeki ayrışmalar dikkate alındığında AK Parti ve CHP'nin, Almanya'da bazı seçim dönemlerinde olduğu gibi, "büyük koalisyonu" kurmaları da neredeyse imkansıza yakındır. Böyle olunca CHP denklemden çıkmış olacaktır. Hükümeti yine sağ siyasetin içinden gelen AK Parti'nin içinde olduğu partilerin kurması ihtimal dahilindedir.
Bugünkü CHP yönetimi şöyle düşünebilir: Parlamenter sisteme göre seçimler yapılıp seçimlerden parti bazında birinci çıkan AK Parti tek başına hükümeti kuramaz ise, diğer partiler onunla koalisyon hükümeti kurmayacağına göre CHP'nin içinde olduğu bir koalisyon mümkün olacaktır. Dolayısıyla da her halükarda parlamenter sisteme geçilmesi durumunda CHP açısından bir sorun olmayacaktır.
Böyle bir durumda esas soru şudur: CHP'nin öncülük ettiği muhalefet bloku, seçimleri kazansa bile bu senaryoların yaşanabileceği bir parlamenter sisteme geçmek için çabalar mı?
Muhalefetin seçmene neyi vadettiğini somutlaştıralım. Siyaseti takip edenlerin artık bildiği bir husus. Ancak bir kez daha tekrar etmekte fayda var. 2023 seçimlerinde muhalefet bloku seçimleri kazansa bile eski sisteme dönebilmek için anayasa değişikliği gerekiyor. Anayasanın değişmesi için Meclis'te muhalefetin en az 360 milletvekili sayısına ulaşması şart. Sistem değişimi için ayrıca bu sayı da yeterli değil. Aynı zamanda referanduma gidilmesi gerekiyor. Referanduma gitmeden bir değişiklik yapılmak istenirse en az 400 milletvekilinin kazanılması zorunlu. Referanduma gidildiğinde yüzde ellinin üzerinde "evet" oyu ile sistem değişebiliyor.
Bu teknik zorunluluğun ötesinde, buraya gelinceye kadar başka birçok çıkmaz var. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday olmayı istemesine rağmen muhalefetin karşılıklı lider ziyaretleri ile yürüyen müzakerelerine bakıldığında, parti liderlerinin çatı aday olması şimdilik ihtimal dışı. Bir an için varsayalım ki, son anda bir oldubittiyle muhalefet iddialı olmayan bir çatı adayda anlaştı. Yine varsayalım ki çatı adayla seçimleri muhalefet kazandı. Seçimlerin ardından çatı adayın başkan olduğu bir denklemde, mevcut parti başkanları da bakanlıkları ve cumhurbaşkanı yardımcılıklarını kendi aralarında paylaştılar. Düşük profilli bir başkanın kabinesinde mevcut parti başkanları olan Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu ve HDP'li eş başkanlarından biri görev aldı.
Böyle bir iktidar zaten doğal olarak "lidersiz" olacaktır. Liderlik özelliği daha oluşmamış bir başkanın kabinesinde bir düzine parti başkanı, egolarını bir tarafa bırakıp, evvela geçiş sürecinde ülkeyi yönetilecek, ardından bu kabine ülkeyi önce referanduma sonra yeniden seçime götürecek öyle mi?
Geçelim.
Parlamenter sisteme geçilmesi durumunda Deva, Gelecek ve Saadet gibi yüzde iki oy oranının altındaki partilerin zaten bir hükmü olmayacaktır. Bu partiler bu gün aksini iddia etseler de seçimlerin ardından eski sisteme geçmek için çok hevesli olmayacaklardır.
İlaveten, seçimlerin ardından muhalefet ittifakının hem kendi arasında hem de tek tek partilerin içinde ayrışmaların ve çatışmaların yaşanması kaçınılmazdır. Çünkü milletvekilliği seçimlerinde beklediğini elde edemeyen parti ve siyasetçilerin seçim öncesi yaşanan pazarlık siyasetini ve süreç yönetimini tartışmaya açmaları kaçınılmazdır.
Muhalefetin parlamenter sisteme geçiş söylemi, bir oyalama taktiğinden ibarettir. Gelecek ve Deva partilerinin geçiş sürecinin netleştirilmesine yönelik açıklamalarına rağmen ne geçiş süreci ne de parlamenter sistemin mahiyetine ilişkin seçimlere kadar somut bir yol haritası ortaya konulmayacaktır.
Muhalefet başkanlık seçimlerini kazanması durumunda, kırk farklı bahane üreterek niçin parlamenter sisteme geçilemeyeceğini anlatmaya başlayacaktır. Teknik olarak anayasa değişikliğinin mümkün olmadığı öne çıkarılarak, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş için partiler arasında görüşmeleri başlatacağız söylemi ile süreç rafa kaldırılacaktır.
İstanbul yerel seçimleri öncesinde verilen vaatleri yerine getirmemek için hangi bahanelerin arkasına sığınıldığını toplum seçimlerden bu yana yaşayarak görüyor. Eğer muhalefet başkanlık seçimlerini kazanırsa İstanbul'da yaşananların bir benzeri ve daha kötüsü tekrar edecektir.
Muhalefet partileri; bulanık, muğlak, siyasetsiz, lidersiz ve maceraya açık bir vaat siyaseti üzerinden Türkiye'nin geleceğini şekillendirmeye çalışıyorlar. Böyle bir siyaset tarzının ne bu partilere ne siyasetçilerine ne de ülkenin geleceğine bir faydası olmaz. Muhalefetin yapmaya çalıştığı, meçhul olanın siyasetinden başka bir şey değildir.
[Sabah, 5 Şubat 2022].