2013 Mayısında başlayan ve kısa süre içerisinde ölçek itibariyle Türkiye'nin en büyük toplumsal hareketlerinden birisi olan Gezi Parkı protestoları, bazı açılardan bir milat olma özelliği taşıyor. Kimilerine göre siyasetin restorasyonu kimilerine göre aydınlanma hareketi kimilerine de göre de romantize edilmiş bir 68 parodisi olan Gezi Parkı, kendisinden sonraki siyasetin kurucu momentlerinden biri oldu. Bu anlamda Gezi'yi siyasi, sosyolojik, ekonomik ve kültürel gerekçeler ile açıklamaya çalışan birçok kişi, Gezi'nin gerçekliğinden ziyade muhayyel Gezi tanımları ile durumu izah etmeye çalıştılar. Mayıs ayının sonunda başlayan bir olayla ilgili çok hızlı biçimde Ağustos ayında hatırı sayılır bir kitaplığın oluşması, saha araştırmalarının ve sempozyumlarının yapılması bu muhayyel "Gezi"lerin oluşmasında doğduran etkili oldu. Hiç kuşkusuz bu durum, AK Parti döneminde tedrici biçimde artışa geçen otoriterlik ve yaşam tarzı söylemlerinin, siyaset sahnesinde daha fazla dile getirildiği ve eksen olduğu bir düzlemi de ortaya çıkartmıştır.
Siyaseti sınırlandırma girişimleri ve Gezi
2002 yılından itibaren girdiği bütün seçimlerde ciddi bir başarı elde eden AK Parti'nin Türkiye siyasetinde hakim parti (dominant party) olması, onun özellikle siyasetin her alanında üretilen dönüşümcü siyaseti ile doğrudan ilişkilidir. Siyasetin her döneminde bürokrasinin farklı formları, bu dönüşümcü siyasete mukavemet etmiş ve onu her fırsatta sınırlandırmaya çalışmıştır. Sivil-asker ilişkilerinde yaşanan demokratikleşme sonucunda askeri bürokrasinin etkisini yitirmesi ve zaman içerisinde yargı bürokrasisinin de reforma tabi tutulması, bürokrasinin seçilmiş siyaseti sınırlandırma girişimlerinde tıkanma yaratmıştır. AK Parti'nin sistem içerisindeki ivmesini zayıflatma girişimlerinin bürokrasi aracılığıyla yapılamıyor olması, farklı formların aranmasını ve yeni arayışları tetiklemiştir. AK Parti'ye karşı olan sol-seküler, sosyalist ve Kemalist sınıfların birleşik siyaset tarzını keşfetmesi ve aralarındaki ayrılıkları bir kenara bırakarak konsolide olmaları, Gezi'de keşfedilmiş/pekiştirilmiş bir olgudur. Nitekim, son dönemlerde kamuoyuna deklare edilmeyen ama örtülü biçimde sürdürülen ittifaklar ile parlamentoda vekil transferlerini meşru gören siyaset tarzları, bütün mikro farklılıklara rağmen Erdoğan karşıtlığı üzerinden kurulan Gezi dönemi muhalefeti ile doğrudan ilgilidir. Bu anlamda, Türkiye'nin son dönemlerindeki siyaset yapma biçimlerine de ilham olan Gezi, bundan sonraki süreçte de belirgin biçimde atıf yapılan bir kırılma anı olarak simgeselleştirilecektir.
Siyasetinin maksimalizasyonu ve Gezi
Bütün ideolojik farklılıklarına rağmen Gezi'de bir araya gelen aktörlerin ortak noktası, Erdoğan'a muhalefet üzerinde mutabık kalmalarıdır. Çevreci taleplerle başladığı iddia edilen eylemlerin henüz birinci haftasında Başbakanlık ofisini basmaya evrilerek militanlaşma sürecine girmesi ve hükümet ile yapılan müzakerelerde makro projelerin durdurulmasına yönelik talepler, Gezi protestolarının meşruluğunu ortadan kaldırmıştır. Görece demokratik bir biçimde ortaya çıkmış olan bir toplumsal hareketin, süreç içerisinde protestolar ile fazlaca ilgisi olmayan konular hakkındaki maksimalist talepleri bunda pay sahibidir. Hızlı ve hiç beklenmedik biçimde alevlenen protestoların herhangi bir programdan yoksun olması ve süreç içerisinde farklı kesimlerin takip edilebileceği bir stratejiyi üretememesi, hareketin etkisini yitirmesine neden olmuştur. Farklı talep ve seslerin süreç içerisinde tek bir noktaya kanalize edilmesi (Erdoğan karşıtlığı) ve koalisyon içerisindeki bütün aktörlerin bu eksende birleşmesi de yapıcı siyaset açısından bir gelecek üretememiştir. AK Parti'ye karşı farklı toplumsal kesimlerin muhalefetini bütünleştirme imkanı sunan Gezi Parkı, nihai kertede AK Parti'nin iktidardan düşmesini arzulayan bir hedefe odaklanmış ve yoğunlaşmasını bu tema üzerinden sürdürmüştür. Bugünden bakıldığında, Gezi'nin somut gerçekliğini bir kenara bırakan ve siyasetin kurucu momenti olarak Gezi'yi gören kesimler, her dönemde kendilerine göre bir Gezi söylemi inşa etmektedirler. 2013 yılında siyasetin önemli noktalarında görev yapanların, bugün Gezi yorumlarını mevcut konjonktüre göre revize etmeleri, bu noktada bir kat daha fazla anlam taşıyor. Türkiye siyasetini Erdoğan karşıtlığı üzerinden konsolide etme girişimlerini, yeni kurulan partiler ve ittifaklarla birlikte düşündüğümüzde kısa vadede siyasetin renkleneceğini öngörmek zor olmasa gerek.
[Sabah, 30 Mayıs 2020].