SETA > 5 Soru |
5 Soru Hindistan da Vatandaşlık Yasası Değişiklik Tasarısı

5 Soru: Hindistan’da Vatandaşlık Yasası Değişiklik Tasarısı

Vatandaşlık Yasası Değişiklik Tasarısı nedir? Son değişiklikler İslamofobinin Hindistan’daki uzantısı mıdır? Bu anayasal değişiklikler Hindistan’daki Müslüman azınlığı nasıl etkileyecektir? Bu yasa değişikliklerine Müslüman toplumu nasıl karşılık vermektedir? Sağcı BJP’nin Hindistan için planı nedir?

 

  1. Vatandaşlık Yasası Değişiklik Tasarısı nedir?

2019’da Vatandaşlık Yasasında Değişiklik Yasası adıyla yasalaşan Vatandaşlık Yasası Değişiklik Tasarısı (CAB/CAA) Hindistan’ın 1955’te çıkardığı Vatandaşlık Kanunu’nda yapılan değişikliktir. Vatandaşlık Kanunu’na göre bir kişiye dört şekilde vatandaşlık verilebilir: doğum, aile, tescil, uyruk değişikliği. CAA daha önce çıkarılan ve [başka ülke vatandaşlarına] uyruk değiştirme ile vatandaşlık hakkı tanıyan bu yasanın hüküm ve usullerinde değişiklik yapmıştır. Hindistan’da CAA’nın yasalaşmasından önce vatandaşlık başvurusunda bulunduğu tarihe kadar en az on iki yıl ikamet etmiş herhangi bir yasal göçmen Hindistan vatandaşı olma hakkına sahip oluyordu. Bahsi geçen vatandaşlığa uygunluk durumu ise Hindistan vatandaşlığı arayan göçmenin diniyle hiçbir şekilde bağlantılı değildi. Mevcut Hindistan hükümetinin CAA’nın yasalaşması için başvurduğu gerekçe ise Hindistan’da yasa dışı/kaçak göçmenlere –Müslümanlar hariç– vatandaşlık verilmesini kolaylaştırmaktır. Hükümet ayrıca tartışmalı CAB için gerekçelerinin Afganistan, Bangladeş ve Pakistanlı Hindular, Sihler, Budistler, Cainiler, Zerdüştler ve Hristiyanlar gibi zulme uğramış/eziyet görmüş dini azınlıkların vatandaşlık başvurularını hızlandırmak olduğunu kaydetmiştir.

Hindistan’daki muhalefet partileri söz konusu tasarının Anayasa’ya aykırı olduğunu zira tasarının vatandaşlığı şahsın dinine dayandırdığını ileri sürmektedir. Tasarı Hindistan Anayasası’nın ihlalidir çünkü Anayasa’nın on dördüncü maddesi sadece “kanun önünde eşitliği” değil aynı zamanda “kanunların korunması”nı da garanti altına almaktadır. Dahası on beşinci madde devletin herhangi bir vatandaşa din, ırk, kast, cinsiyet veya doğum yeri üzerinden ayrımcılık yapmasını yasaklamıştır. Bu tasarı Hindistan’da halen ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören ve dinleri dolayısıyla zulme uğrayan iki yüz milyon nüfuslu güçlü Müslüman camiasını daha fazla dışlayıp ötekileştirecektir. Yeni tasarı gerilimi daha da tırmandıracak, bu vatandaşların siyasi ve sosyal mevcudiyetlerini sağcı Hindu idaresi altında mevzu dışı kılacaktır.

Aşırı sağcı Hindistan Halk Partisi (Bharatiya Janata Partisi, BJP) iktidarı tasarının dini azınlıkları kendi ülkelerindeki zulümden koruyacağını söylese de bu iddia zayıf bir iddiadır. Zira BJP kendi ülkelerinde eziyet gören Myanmarlı dini azınlıklara yönelik tamamen farklı bir yaklaşım benimsemektedir. Tasarı çok tehlikeli bir yasal mevzuattır çünkü bizzat Hindistan devleti ve Anayasa’sının karakterinin imhası anlamına gelmektedir.

  1. Son değişiklikler İslamofobinin Hindistan’daki uzantısı mıdır?

Hindistan’daki Müslüman azınlık BJP’nin 2014’te iktidara gelmesinden bu yana Müslüman Hindistan vatandaşlarının birinci sınıf vatandaş olarak mevcudiyetlerine ilişkin çeşitli zafiyetlerle karşı karşıya gelmektedir. Hindu Rashtra (yalnızca Hindulardan oluşan bir devlet) kavramı ve sonrasında bu amaca ulaşılması için kimliklerin tek türleştirilmesine veya yok edilmesine yönelik girişimler mevcut sağ kanat hükumetinin son politikaları hakkında epey bilgi vermektedir.

Özellikle Müslüman nüfusa karşı kültürel baskının türü bu kanunlaştırmanın arkasındaki İslamofobik mahiyeti ve niyeti açıklar. Bu kanun öncesinde bazı Müslümanların sırf sığır eti yedikleri veya bulundurdukları için öfkeli çetelerce katledildiği bir dizi dehşetengiz İslamofobi vakası yaşanmış ve Müslümanlığı ilgilendiren dini meselelere haksız müdahalede bulunulmuştur. Müdahalelere örnek olarak üç talak (boşanma kanunu) veya Hindistan Anayasa Mahkemesinin kısa bir süre önce verdiği Babri Mescidi Kararı (Mahkemenin Uttar Pradeş eyaletinin Ayodya bölgesinde bir arazide bulunan mescit üzerine Hindu tapınağı inşasıyla ilgili davada arazinin mülkiyet hakkını çoğunluktaki Hindu nüfusu lehine hükme bağlaması) veya tek Müslüman çoğunluklu ihtilaflı Cammu-Keşmir eyaletine ayrıcalıklı özerklik statüsü tanıyan Anayasa’nın 370 ve 35 (A) maddelerinin lağvedilmesi gibi yasal mevzuatlar verilebilir.

Benzer şekilde radikal Hindu marjinal gruplar dinler arası evlilikleri “aşk cihadı” şeklinde tanımlamaktadır. Bu ifade Müslüman erkekleri Hindu kadınları baştan çıkarıp din değiştirmelerini sağlamalarına ilişkin bir komploya katılmakla suçlayan sağcı gruplar tarafından kullanılmaktadır. Başbakan Narendra Modi’nin Hindu milliyetçisi partisinin Hindistan’da din merkezli nefretin arttığı bir sırada yükselmesiyle birlikte bahsi geçen ifadenin kullanımı da sosyal medyada yaygınlaşmıştır. Tüm bu anayasal düzenlemeler –hükümetin sunduğu tanım ve gerekçelerin ortaya koyduğu gibi ve en önemlisi tasarının Hint toplumunda ve benzer yönetimlerde aldığı olumsuz tepkiden de anlaşılacağı üzere– İslamofobik niteliktedir.

Son yasa değişiklikleri Hindistan’daki Müslüman nüfusu doğrudan etkilemiş ve Müslümanlar büyük ölçüde İslamofobik bir tarzda bilgilendirilmiştir. Söz konusu yasa ile Hindistan’da İslamofobinin yaygınlaşmasına örnek Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin son konuşmasıdır. Başbakan Modi konuşmasında “düzenbozan” (bir başka deyişle giysileriyle veya başörtüsü, peçe, takke gibi görünür şekilde Müslüman kimliğini işaret eden sembollerle teşhis edilebilen düşmanlar/yasa dışı göçmenler) tabirini yakıştırdığı protestocu kitlenin korunmayacağını söyleyerek onları açıkça şeytanlaştırmıştır.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği bahsi geçen tasarıyı “temelde ayrımcı” şeklinde eleştirirken Amerika Birleşik Devletleri Federal Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu, Hindistan İçişleri Bakanı Rajnath Singh ve diğer üst kademe liderlere “Hindistan vatandaşlığı için milyonlarca Müslümanın vatandaşlığını elinden alabilecek bir din sınavına yol açtıkları” için yaptırım uygulanması çağrısında bulunmuştur.

  1. Bu anayasal değişiklikler Hindistan’daki Müslüman azınlığı nasıl etkileyecektir?

1955’teki Vatandaşlık Kanunu Hindistan vatandaşlığı için başvuruda bulunan bir kişinin mensup olduğu dinini bir kıstas olarak belirtmemiştir. Ancak değişiklik tasarısı/yasası (CAB/CAA) vatandaşlık için din uyruğunu içermekte ve Müslümanları vatandaşlığa seçilme yeterliği dışında bırakmaktadır. Bu yasa Müslümanları açıkça dışlayıp ayrımcılık yapmasıyla Müslüman karşıtı ırkçılığı içeriği ve mevzuatında karakterize etmektedir. Hindistan’da sağcı hükümetin iktidara gelmesinden sonra Müslümanlara karşı sistemik ön yargı ve süregelen nefret söz konusudur. Hindistan için münhasır bir savaşçı Hindu milleti hayal eden ve ülkenin Hindu ağırlıklı farklı bölgelerinde yaşayan Müslümanlara karşı saldırganlık ve şiddet içerikli anarşist egemenlik şeklinde tezahür eden Hindu fanatikleri tarafından bu yasa bir kazanç olarak kabul edilmektedir.

Müslümanların Gujarat’ta 2002’de topluca katledilmesi sonrasında Hindutva (Hindu egemenliği ve Hindu yaşam tarzını egemen kılmaya yönelik ideoloji) örgütleri, Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS, Hindistan’da fanatik Hindu şemsiyesi altındaki sağcı ortak girişimler) liderleri ve BJP daha doğrudan Müslümanları toplumdan sileceklerini beyan etmektedir. Müslümanlar RSS ve BJP güçleri tarafından hedef alınmaktadır. Bu kanun değişiklikleri sadece Müslümanları marjinalleştirmekle kalmayıp aynı zamanda Hindistan’daki Müslüman kültürünü yok etmek için kasabaların isimlerini Hindu isimleriyle değiştirmek gibi sembolik hareketler de başlatmaktadır. Müslümanlara karşı sağcı grupların devlet kurumları ve polis ile birlikte uyguladığı devam edegelen şiddet ve Hindistan’daki Müslümanların aşırı gettolaştırılmaları bu yasalaşma sonrasında artış göstermiş, çok sayıda (kırk-elli) kişi hayatını kaybetmiş ve binlercesi yaralanmıştır.

  1. Bu yasa değişikliklerine Müslüman toplumu nasıl karşılık vermektedir?

Ülke genelinde Müslümanlar CAA/NRC karşıtı protestolar düzenlemektedir. Müslüman organizasyonlar birleşmekte ve söz konusu değişikliklere karşı demokratik yollardan mücadele etmektedir. Vatandaşlık Değişiklik Kanunu Müslümanlara bir saldırıdır ve Müslümanlar Hindistan toplumundaki yerlerini korumak için mücadele vermek üzere sokaklara çıkmaktadır. Müslümanlar NRC ve CAA’yı Müslüman nüfusun yok edilmesi için uygulanan bir devlet taktiği olarak düşünmektedir.

Bu değişikliklere karşı Hindistan’da ilk protesto Uttar Pradeş eyaletindeki Aligarh Müslüman Üniversitesi öğrencileri tarafından düzenlenmiştir. Tasarının Hindistan Parlamentosunda ele alınacağı gün yirmi beş bin öğrenci oturma eylemi ve açlık grevi başlatmıştır. Müslümanlar sokaklara çıkarak gururla Müslüman kimliklerini göstermekte ve Hindistan’da eşit hak talebinde bulunmaktadır. Hindistan’da Müslüman azınlık ayaklanmış durumdadır ve kendilerine devletin hukuk/yargı vasıtasıyla dayattığı otoriter kültürel tek türleştirme planına karşı mücadele etmektedir.

Bugünkü Müslüman mücadelesi siyasi partilerin ve iç politikanın becayişlerinin ve birleşimlerinin ötesindedir. Mücadele halen hasmane Hindistan hükümeti bünyesinde dini kimlik için bir varoluş mücadelesidir. Müslümanlar mevcudiyetlerinin Hindistan’da tehdit altında olduğu gerçeğiyle uyanmış ve kimliklerini olumlu bir şekilde savunmak için Müslüman dini ve camiasına ait sloganları kullanarak protesto etmektedir. Müslüman azınlığın ortak girişimleri Hindistan eyaletlerinin tamamında koşullara ayak uydurarak CAA’nın yürürlüğe girmesini şiddetle reddetmekte ve Hindistan Anayasası’nın taahhüt ettiği Hindistan devletinde eşitlikçi kabulü talep etmektedir.

Hindistan’da muhalefet partileri de bu tasarıya karşı açıklamalarda bulunmuştur. On iki muhalefet partisinin yaptığı açıklamada tasarının bu ülkenin kurucularının tasavvur ettikleri her şeye karşı olduğu vurgulanmıştır. Ana muhalefet partisi Hindistan Milli Kongresi (INC) Başkanı Rahul Gandhi bu hamleye itiraz ederek “Kongre partisi bu ülkede herhangi birine karşı ayrımcılığın her türüne karşıdır. Bu nedenle Hintli olan birine kim ayrımcılık yaparsa biz on/lara karşıyız. Bu bizim çizgimizdir. İnanıyoruz ki Hindistan herkesindir –tüm toplulukların, bütün dinlerin ve bütün kültürlerindir” şeklinde konuşmuştur.

Hindistan toplumunun liberal ve laik sınıfı bu hamleye itiraz etmekte ancak Hindistan toplumunun laik ve liberal kesimlerinden ayrıştırıcı yasaya karşı herhangi bir kitlesel hareket veya çalkantı belirtisi mevcut değildir. Yumuşak Hindutva anlayışı Hindistan toplumunun yeni normu sayılmaktadır; öyle ki 2014’ten beri aşırı sağcı bir partiyi iki kez iktidara getirmişlerdir.

  1. Sağcı BJP’nin Hindistan için planı nedir?

Hindistan’da sağcılar Hindistan’ı Müslümanların veya Hindu olmayan kimliklerin/şahısların eşit haklardan yoksun ve ikinci sınıf vatandaş olarak yaşadıkları bir Hindu devletine dönüştürme planına sahiptir. Bu yeni Hindu devleti laik demokratik Hindistan Cumhuriyeti’nin yerini alabilir.

İktidardaki BJP’nin ideolojisi ve politikası İslamofobik bir marjinalleştirme veya Müslümanların ve Hindu olmayan unsurların sosyoekonomik ve siyasi alanlarda tek türleştirilmesi ve Hindu Rashtra kavramına dayalı bir türdeşliği başarmaktır. RSS ve onun siyasi kanadı BJP tüm Hindistan vatandaşlarının eşit olmadığına, Hinduların tüm kaynaklara ve anayasa kurumlarına erişim önceliği hakkına sahip olması ve ülkenin en başta sadece Hindulara ait bir coğrafya olması fikrine inanmaktadır.

RSS ve BJP ayrıca Hindistan’ın aslen bir Hindu medeniyeti olduğuna ve ülkenin geri kalan dini azınlıklarının başka yerlerden göç ettiklerine inanmakta, Hint medeniyetinin değer ve inançlar sistemini yalnızca dini ve kast kimlikleri temelinde tanımlamaktadır. Hindu Rashtrası (Hindu devleti) BJP ve RSS’nin ana düşüncesidir. Babri Mescidi’nin yıkılmasından 370. maddenin feshine, Vatandaşlık Değişiklik Tasarısı’ndan Genel Medeni Kanun çağırısına kadar tüm bu meseleler Sangh Parivar’ın uzun vadeli şu hedefinin bir parçasıdır: Hindistan vatandaşlığını dini kimlikler üzerinden belirlemek.

Bin yılı aşkın süredir Müslümanlar Hindistan’da kendi evlerinde olduklarından ve sorunsuz bir şekilde uyum sağladıklarından RSS yürürlükteki hükmü altında Hindistan Müslüman nüfusunu yabancılaştırmak, haklarından mahrum etmek, parçalamak ve nihayet yok etmek için elinden geleni yapmaktadır. CAA da bu doğrultuda BJP’nin attığı bir adımdır..