Yeni partilerin özgün bir siyasi çizgiyi bulması hesaplaşmadan geçer. Bu hesaplaşma çok yönlü ve seçmene yeni ümitler verecek kıvamda yapılmak durumunda. GP ve DEVA'nın zorlandığı şey, ayrıldıkları AK Parti'yi ve lideri Erdoğan'ı eleştirebilme ya da parti kurabilme cesareti gösterme konuları değil. Bu noktayı çoktan geçtiler, asıl sıkıntıları başka bir yerde. Ne kadar farkındalar bilmiyorum ancak çerçevesini CHP ve HDP'nin kurduğu muhalif bir söylemin hegemonyası altında eziliyorlar. Onların ürettiği ikiliklere kendilerini sıkıştırmaları. GP ve DEVA'nın iktidar eleştirisinde kullandıkları kavram seti daha önce sürülmüş bir tarlanın tekrarı: tek adamlık, nepotizm, liyakat sorunu, adaletin olmayışı, yolsuzluk, yoksulluk, uluslararası itibar kaybı ve korku siyaseti gibi. Önerileri CHP ve HDP ikilisine çok benzer: kapsayıcı dil, uluslararası normları uygulayarak bir çırpıda özgürlüğü ve demokrasiyi getirme ve dış finans çevreleriyle hızlıca uyuma girerek ekonomiyi toparlama. Yeni partilerin CHP-HDP siyasetine bağımlılığını eksik hesaplaşma ve özeleştiri dayatması altında olmalarına bağlıyorum.
Eksik Hesaplaşma
Yeni partilerin söylem ve önerilerinin en sorunlu yanı bir dönem içinde oldukları AK Parti'nin on sekiz yıldaki başarısını eksik ve yanlış tanımlamaları. Nirengi noktasını, yani mücadele perspektifini es geçmeleri. AK Parti "muhafazakâr demokrat" olarak çıktığı yolda seçenekleri tecrübe ederek yerli-milli duruşunu pekiştirdi. Yeni partiler ise AK Parti tecrübesini işlerine ve şahıslarına gelen kısmından tutarak muhafazakâr seçmene ulaşabileceklerini düşünüyorlar. AK Partiyi hikayesi bitmekle eleştiriyorlar. Ancak kendi siyasetlerine kimliksel bir adlandırma yapmayı da seçmediler. Şahıslarının ve muğlak kimliklerinin çekici olacağını düşünüyor olabilirler. Şimdilik sonucu CHP-HDP söylemini bir kez daha üretmek. AK Parti birçok şeyle hem söylemde hem de pratikte hesaplaşarak iktidar ve muktedir oldu. Dar ideolojik kalıpları olan İslamcılık türüyle, Kemalizmin laikçi vesayetiyle ve uluslararası sistemde Türkiye'ye biçilen muvafık rolle yüzleşti. Yeni partiler ise CHP'nin başörtüsü ve imam hatip karşıtlığını söylemde terk etmesini "dönüşüm" diye pek çabuk satın alıyorlar. Terörle arasına mesafe koyamayan HDP'ye dil ucuyla dokundurmaya bile çekiniyorlar. Yani hesaplaşmanın muhalefet kanadı ise hiç yok. Bunu engelleyen de "daha çok özeleştiri yap" baskısı altında olmaları.
"Özeleştiri Yap" Baskısı
Keskin Erdoğan karşıtlığı ile malul muhalif çevreler, yeni partilerin Erdoğan'ı "tek adamlıkla" eleştirmesini yeterli bulmuyorlar. Davutoğlu ve Babacan'ın 2013-2016 arası hükümette yaptıklarından dolayı biteviye özeleştiri yapmasını istiyorlar. CHP ve HDP'nin ürettiği muhalif dile defalarca bağlılık yemini ettirmek istercesine... Yeni partileri bu baskı altına sokan gönüllü bir naiflikleri var. Siyaseti sadece müzakere ve oydaşma üzerinden okuyan aşırı liberal reflekslere sahipler. Bu da onları yeni Kemalist ve Kürt milliyetçisi dile karşı kırılgan konuma sokuyor. Sanki hiç iktidarda olmamış ve bu grupların çıkardıkları sorunlar ile mücadele etmemiş gibiler. Bu titrek ve kaygılı duruş "parmak şıklatarak" çözüm bulacak özgüven ile de hiç uyuşmuyor. Ne özgünlük ne de çoğunluk getirir. Sadece daha sonra CHP tarafından kullanılacak anlık ilgiyi çekebilir. Yeni partiler en kolay kısım olan Erdoğan'ı eleştirerek kendilerini ayrıştırmakla meşguller. Halbuki çoklu bir hesaplaşma yapmadan üçüncü bir yol çizemezler. Hem İktidarı hem de Millet İttifakını etkileyerek dönüştürmeyi seçmezlerse Kılıçdaroğlu'nun taşlarını döşediği yoldan gider ve "Millet ittifakını genişletme" projesinin en küçük parçaları haline gelirler. Kılıçdaroğlu'nun siyasetini küçümsemenin bir alemi yok. Bildik kurnaz taktiklerle yeni partilerin alanını daraltıyor. Onları Millet ittifakı etrafında konumlandırmaya iterek her iki ittifaka da alternatif olma imkanlarını sınırlandırıyor. Bakalım yeni partiler bütün bu zorlukları aşarak özgün bir siyasi çizgi oluşturabilecekler mi?
[Sabah, 30 Mayıs 2020].