Devletlerin içişlerine hangi araçlar kullanılarak müdahale edildiği uluslararası ilişkilerin önemli konularından biridir.
Türkiye’nin de bu tür müdahalelere en fazla maruz kalan ülkelerin başında geldiği düşünülürse, bu araçların incelenmesi ülkemizin yaşadığı bazı sorunların nedenini daha iyi anlamamıza imkân verecektir.
Öncelikle başka ülkeleri hedef alan müdahalelerin uluslararası ilişkilerin temel formu olan güç politikasının doğal bir sonucu olduğunun altını çizelim. Yani uluslararası sistemin bütün aktörleri kendi çıkarları doğrultusunda ve güçleri oranında diğer aktörlere müdahale ederler. Bu müdahalelerin çoğu uluslararası hukukun meşru gördüğü sınırların dışında gerçekleşir.
Askerî güç kullanımından algı operasyonlarına kadar geniş bir yelpazeye yayılan bu müdahaleler aşağıdaki araçlarla gerçekleşir:
- Sosyal medya manipülasyonları
- Klasik medya manipülasyonları
- Askerî güç kullanımı ya da tehdidi
- Askerî darbelerin desteklenmesi
- Terör örgütlerinin desteklenmesi
- Ekonomik yaptırımlar
- Demokrasi ve insan hakları bahane edilerek yapılan baskılar
- Siber saldırılar
- Yabancı istihbarat kurumlarının yıkıcı faaliyetleri
- Diğer algı manipülasyonları
Sosyal medya manipülasyonları: Twitter ve Facebook gibi yaygın kullanıma sahip olan sosyal medya ağlarının başka ülkelerin içişlerine müdahalenin etkili bir aracı olarak kullanıldığını, birçok ülkenin bu mecralarda gerçekleştirilen manipülasyonlara karşı savunma mekanizmaları kurma ihtiyacı hissetmelerinden anlıyoruz. ABD gibi güçlü bir ülkenin seçimlerine bile sosyal medya manipülasyonları ile müdahale edildiğinin ciddi şekilde soruşturuluyor olması bu alanda söz konusu olan tehdidin boyutunu gösteriyor. Bu sosyal medya şirketlerinin merkezlerinin ABD’de olması, Washington yönetimine onları sınırlandırma ve kendi güvenliğine karşı gerekli tedbirleri almaları konusunda baskı altına alma imkânı verirken, Türkiye gibi ülkelerin bu imkâna sahip olmadığı görülüyor. Bu ağlar üzerinden gerçekleştirilen yıpratıcı organize algı operasyonlarına karşı ilgili şirketlerin adım atmaya yanaşmamaları, söz konusu ağlara erişimin zaman zaman engellenmesi yönünde tedbir alınmasını gerektirirken, bu tür tedbirler ise Türkiye’ye karşı “özgürlük kısıtlaması” söylemi üzerinden yeni karalama kampanyalarını beraberinde getirmektedir.
Klasik medya manipülasyonları: Sosyal medya şirketlerinin merkezlerinin yurt dışında olması nedeniyle denetlenememeleri sorunu klasik medyayı oluşturan gazete ve televizyonlarında söz konusu değildir. Ancak uluslararası kamuoyunu etkileyebilme kapasitesine sahip televizyon ve gazetelerin de ABD ve Avrupa ülkeleri merkezli olduğu düşünülürse, bu medya kuruluşlarının çoğu zaman söz konusu ülkelerin dış politika aracına dönüştüğü ve başka ülkelere müdahale aracı olarak kullanıldığı görülmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son yıllarda maruz kaldığı uluslararası karalama kampanyasında Amerikan ve Avrupa medyasının etkili gazete ve televizyonlarının oynadığı rol, bu kuruluşların hedef seçilen ülkelerin istikrarsızlaştırılmasında ne kadar etkin bir şekilde kullanıldığının açık örneğidir. Bu açıdan bakıldığında, “bağımsız medya” söyleminin büyük bir aldatmacadan ibaret olduğu, bağımsız olduğu iddia edilen Der Spiegel, Financial Times ve Washington Post gibi gazete ve dergilerin müdahaleci dış politikanın aracı olarak nasıl bir işlev üstlendikleri görülüyor.
Askerî darbelerin desteklenmesi: “Ekseni kayan” ve istenmeyen politikalara yönelen ülkelerin yeniden “yörüngeye oturtulması” konusunda diğer araçlar işe yaramadığında başvurulan araçlardan biri de darbedir. Maliyeti diğer müdahale ve manipülasyon araçlarına göre daha yüksek olduğu için darbeler en son başvurulan araçlardır. Bu aracın başarılı olabilmesi için bir yandan ordu içerisinde etkili bir kesimin üzerinde kontrol sahibi olunması gerekirken, diğer yandan darbenin ilgili ülke halkı ve uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi için gerekli algı çalışmasının yapılması önemlidir. Birçok başka ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de darbecilerin desteklenmesi suretiyle iç ve dış politikanın ABD’nin istediği çizgiye oturtulması sağlanmış, 1960-1997 yılları arasında yaklaşık olarak her on yılda yapılan darbeler yoluyla Ankara’nın bağımsız bir politika izlemesi engellendi. AK Parti iktidarıyla birlikte darbe yoluyla Türkiye siyasetini istedikleri yörüngeye oturtamayan Washington, başka araçlara yönelmek zorunda kaldı.
Diğer müdahale araçlarına bir sonraki yazıda değinelim...
[Türkiye, 15 Ağustos 2018].